Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, “Cumhurbaşkanımız, 'Osmanlı'ya bir karış toprak kaybettirmeden yöneten Abdülhamid'e hakaret haddini aşmaktır' diye çıkıştı. Şimdi ben Cumhurbaşkanımıza şu tavsiyede bulunmak istiyorum, lisede okuyan bir torunu olduğunu biliyorum, tarih konuşurken O'na bir danışsın. Lise düzeyinde bir tarih bilgisine sahip olmayan Cumhurbaşkanımız var gibi görünüyor bu söylemlerden. Neden? 2. Abdülhamid döneminde Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna- Hersek, Niş, Teselya, Kars, Ardahan ve Batum'u kaybettik. Toplam 1,6 milyon kilometre kare, yani bugünkü Türkiye Cumhuriyeti topraklarının iki katı kadar toprağı 2. Abdülhamid kaybetmiş” diye konuştu.
BTP tarafından başlatılan “Mevzu Ekonomi: Çözüm Milli Ekonomi Modeli” toplantılarının ikincisi dün Ankara’da yapıldı. Toplantının kapanışında konuşan BTP lideri Baş, “Türkiye turistine, yatırımcısına, sığınmacısına çok ucuz. Patır patır ev satın alıyorlar, patır patır toprak satın alıyorlar. Çarşıları, pazarları, AVM’leri bunlar dolduruyorlar ama biz uzaktan seyrediyoruz, çünkü bizim paramız yok. Bizim paralarımız yerin altındaki madende, bizim paralarımız Cumhuriyeti kuran Atatürk'ün bize emanet ettiği işletmelerde, fabrikalarda, bizim paramız sizin çalışıp ürettiğiniz alın terinizde, bizim paramız yabancılarla veya yabancılarla iş tutup ortaklık yapmış iç müstevlilerle birlikte buhar olup uçuyor” ifadelerini kullandı.
"Sen piyasaya gerekli parayı verirsen piyasada ne borç kalır ne zorluk"
Hüseyin Baş, şunları söyledi:
“Bütün dünya, 'Gıda krizi geliyor' diye konuşuyor. Nedir bu gıda krizi? Bu gıda krizi çiftçinin ihtiyacı olan parayı çiftçiye vermemektir. Bu parayı alamayan çiftçinin yeterli üretim yapamamasıdır. Kriz dediğin budur. Verirsin parayı çiftçiye kriz çözülür. Twitter'a bunu yazdım bir tane gencimiz altına, 'Biz çiftçiye niye para veriyoruz' diye cevap vermiş. Ben de, 'Sen verme git domatesi 40 liraya, biberi 60 liraya al. Madem vermek istemiyorsun o zaman buna katlan’ dedim.
Biz çiftçiyi desteklersek, esnafı desteklersek, işçiyi desteklersek bu ekonominin çarkı rahat bir şekilde dönecektir. Bakın çok basit bir örnek vereyim; 5 kişi düşünün, yan yana dursunlar ve birbirlerine 200'er lira borcu olsun, buna da piyasa diyelim. 5 kişilik piyasanın toplam borcu bin liradır. Peki son halkaya bir tane 200 lira verelim ve para elden ele geçsin. Şimdi piyasanın ne kadar borcu kaldı? Sıfır lira. Kaç parayla çözdüm bu işi 200 lirayla. Yani sen piyasaya gerekli parayı verirsen bu piyasada ne borç kalır, ne zorluk kalır, ne üretimsizlik kalır.
"Şunları Ekonomiye Giriş dersinden imtihana sokun DD alırlarsa hiçbir şey bilmiyorum"
Neymiş efendim bir tüketim çılgınlığı varmış. Adam ‘şeker almayın, marketler dayanamayıp şekerin fiyatını düşürecek’ diyor. Kardeşim öyle olmayacak, biz şeker almayınca marketçi dayanamayıp batacak. Bunu anlayamıyor ve biz çok şeker aldığımız için market fiyatları yükseltiyor zannediyor. Maliye Bakanımız da buna 'evet, böyledir' diyor. Herhalde gözlerin önündeki ışık görmeyi engelliyor!
Böyle bir mantık olabilir mi? Bakın yemin ediyorum, şunları Ekonomiye Giriş dersinden imtihana sokun DD alırlarsa hiçbir şey bilmiyorum. Geçtim Milli Ekonomi Modeli'ni, anlattıkları liberal kapitalist modeli de bilmiyorlar.
"Dünya bu milletle dalga geçer hale geldi"
Dünyadaki bütün üretim ekonomisine çomak sokabilecek bir ürününüz var. Sattığımız bor bir kilo domatesin yarı fiyatına. Bizim öncelikle yapmamız gereken kendi gücümüzü dünyaya göstermek. Dünya bizi kıskanıyor diyerek olmuyor bu işler. Dünya seni kıskanmıyor, dünya şu anda seninle dalga geçiyor.
Bu ülkeyi öyle bir hale getirdiniz ki, bugün dünya bu milletle dalga geçer hale geldi. Görüyorsunuz Afgan bile seninle dalga geçiyor, Suriyeli bile seninle dalga geçiyor ve buna müsaade eden bir hükümet yapısı var, bu olacak iş değil.
"Lisede okuyan torununa danışsın"
Meral Akşener 2. Abdülhamid ve o dönemle ilgili bir şeyler söyledi diye Cumhurbaşkanımız kendisine, 'Osmanlı'ya bir karış toprak kaybettirmeden yöneten Abdülhamid'e hakaret haddini aşmaktır' diye çıkıştı. Şimdi ben Cumhurbaşkanımıza şu tavsiyede bulunmak istiyorum, tarih konuşurken lisede okuyan bir torunu olduğunu biliyorum, ona bir danışsın. Lise düzeyinde bir tarih bilgisine sahip olmayan Cumhurbaşkanımız var gibi görünüyor bu söylemlerden. Neden? 2. Abdülhamid döneminde Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna- Hersek, Niş, Teselya, Kars, Ardahan ve Batum kaybedildi.
Toplam 1,6 milyon kilometre kare, yani bugünkü Türkiye Cumhuriyeti topraklarının iki katı kadar toprağı 2. Abdülhamid kaybetmiş, ama Cumhurbaşkanı diyor ki 'Hiç toprak kaybetmeyen Abdülhamid'e hakaret sınırı aşmaktır' diyor. Niye böyle diyor? Çünkü Suriyelilere bir sürü toprak veriyor, yabancılara bir sürü toprak veriyor, Katarlılara bir sürü toprak veriyor ve o toprakları kaybettiğinin farkında olmadığı gibi geçmişte bu toprakların da kaybedildiğinin farkında değil.
"Türkiye şu anda Osmanlı'nın son dönemlerinde gibi"
Ne yazık ki şu anda Türkiye'de, Osmanlı'nın son dönemine benzer bir süreci yaşıyoruz. Yabancılara verilen ekonomik teşvikler, tavizler, yabancıların içişlerimize müdahaleleri, baskı ve tek adamlık düzeni. O zaman bir Atatürk'e ihtiyacımız var ama Mustafa Kemal Atatürk ne diyor, muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur' diyor. Burada yüzlerce Atatürk var ve biz bunu hep birlikte olarak bunu başarabiliriz.
"Neyle geriye dönecekler; dedelerinin kaçtığı gemilerle mi?!"
Yine Meral hanımın bu söylemine, ki arkasında durduğum bir söylem, Osmanoğullarının torunlarından bir tanesi sosyal medyadan cevap vermiş, demiş ki 'Biz geriye dönersek, siz deliye dönersiniz'... Neyle geriye dönecekler onu merak ediyorum. Dedelerinin kaçtığı gemilerle mi?!"