Hayko Bağdat*
Neredeyse bir aydır konuşulup duruyor. Müftüler fetva veriyor, milli eğitim müdürleri okullara genelge yolluyor, bazı tarikat liderleri bildiri yayınlıyor, gençler şişme Noel Baba bıçaklıyor.
Ahmet Çakar bile spor programında Türk gençliğine hitap ederek Noel Baba’nın sahtekar olduğunu beyan ediyor.
Peki milletimizi şerrinden korumamız gereken bu Noel belası tam olarak nedir arkadaş?
Hıristiyan kavmin hangi “sapkınlıkları” bizleri bu kadar tedirgin ediyor olabilir ki?
İnanın tam olarak bilemiyorum…
Ama isterseniz çevremdeki ailelerde Noel’in nasıl karşılandığını anlatayım biraz sizlere.
Yazının devamını çocuklarınıza okutmayın arzu ederseniz, ahlakları bozulmasın sonra.
Surp Dzınunt yortusuna hazırlık Ermeni Kilisesi’nde yedi hafta sürer ve bu hazırlık dönemine Hisnag (elli günlük dönem) adı verilir.
Hisnag’ın birinci, dördüncü ve yedinci haftaları kilise üyelerine vejeteryen perhiz salık verilir.
Her Cumartesi günbatımında dualar ve ilahiler eşliğinde mor renkli yeni bir mum yakılır.
Noel yortusuna (6 Ocak) hazırlık dönemi içerisinde gerçekleşen yılbaşı gecesi aileler ile birlikte geçirilir. Kilisede yıl sonu şükran duasına gidilir ve akşam aile üyeleri, akraba ve dostlarla bir araya gelinir.
Yoksul, kimsesiz, dul, yetim, engelli tanıdıklar da unutulmaz ve mümkünse akşam yemeğine davet edilirler.
Surp Dzınunt perhizi olduğu için, sofrada özellikle deniz ürünlerinin ve vejeteryen yemeklerin yanısıra topik ve kuru yemiş bulundurulur.
Ermeni geleneği olmasa da 1930 lardan beri sofralarda hindi yemeklerine sıkça rastlanır. Yılbaşı gecesi saat 23:58 sular1nda evdeki tüm ışıklar söndürülür ve hep birlikte Rab’bin Duası söylenerek Yeni Yıl’a girilir. Duadan hemen sonra evdeki tüm odaların ışıkları yakılır ve herkes birbirini kucaklar, yeni yıl dilekleri sunulur, çocuklar hediyelerle sevindirilir, anuşabur (aşure) yenilir. Bazen bir aile büyüğü Noel Baba kıyafeti giyerek evin çocuklarına sürpriz yapar.
Yılbaşı’nda İstanbul Ermenileri’ne özgün gelenekler de devam ettirilir ve bereketi simgeleyen nar dükkanların eşiklerinde patlatılır ya da bürolarda masaların üzerine yerleştirilir.
En az bir ayazma ziyareti de bu dönemin adetleri arasındadır.
Cırakaluyts denilen Surp Dzınunt arifesinde (5 Ocak), yedi mor mum hep bir arada yakılır. Kiliselerde gün batımına doğru başlayan ayinden sonra aileler yılbaşı gecesinde olduğu gibi toplanır.
Perhiz olduğu için et yenilmez, daha çok deniz ürünleri tüketilir.
6 Ocak Noel (Surp Dzınunt) günü, saat 10-12 arası kiliselerde düzenlenen ayine katılınır. Kumkapı’daki tarihi Patriklik binasından Merkez Kilise’ye saat 10:00’da dini geçit düzenlenir. Öğleden sonra Patrikhane’de isteyen herkesin katıldığı bayramlaşma kabulü yapılır.
Daha sonra akşam geç vakitlere kadar yakın ve uzak akrabalar ziyaret edilir, gün bayramlaşmayla geçer. Noel’in ikinci günü, 7 Ocak’ta kabir ziyaretleri yapılır, aileler ölmüşlerinin ruhlar1na dua okur ve yakınlarının mezarlarını ziyaret eder.
Bu bayram geleneklerinin herhangi bir kısmına dahil olmak isteyen tüm dostlarımızın başımızın üzerinde yeri vardır. Sofralarımız da evlerimiz de herkese açıktır.
Neyi sordunuz?
Ha, şeyi diyorsunuz…
Sokaklarda alkol komasına girerek ilk yardım aciline kaldırılmalar…
Onlarca erkek bir araya gelerek Taksim Meydanı’nda milletin namusuna, ırzına saldırmalar…
Havaya ateş açarak evlerinin balkonlarından, pencerelerinden çocukları avlamalar…
Faça Doğan marka arabalara altı sarhoş binerek yoldan geçen yayaları biçmeler…
Gecenin tam onikisinde yarı çıplak kadınları televizyonlara çıkararak ağızlar bir karış açık halde meme seyretmeler…
Yok arkadaşlar, bu gelenekler bizden gelmiyor.
Milli eğitim müdürleri, Ahmet Çakar falan bilir bunları.
Bu konuda müftüyü dinlemekte fayda var.
Mutlu Noeller…
(Kaynak: Biraz Vikipedia, biraz annem)
*Hayko Bağdat'ın bu yazısı www.haykobagdat.com sitesinden alınmıştır.