Yaşam

'Bireysel şiddetin en güçlü etkeni İşsizlik ve gelir eşitsizliği!'

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu’nun düzenlediği 'Aile ve Şiddet' konulu II. Aile Konferansı, Harbiye İstanbul Kongre Merkezi’nde başladı

25 Kasım 2012 01:50

'Aile ve Şiddet' konulu II. Aile Konferansı’nda konuşan Ekonomi Profesörü Laxmi Narsimha Swamy, yoksulluğun, işsizliğin ve gelir eşitsizliğinin kişilerarası şiddete sebep olan en güçlü etkenler olduğunu söyledi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu’nun düzenlediği “Aile ve Şiddet” konulu II. Aile Konferansı, Harbiye İstanbul Kongre Merkezi’nde başladı. 15 ülkeden 30 akademisyen, yazar ve araştırmacıyı Türkiye'de bir araya getiren konferans, 6 oturumda gerçekleştirilecek. Konuşmacılar, "Aile ve Şiddet: Uluslararası Yaklaşımlar, Aile İçi Şiddet ve Hukuki Boyutu, Çocuğa Karşı Şiddet ve Sonuçları, Aile ve Şiddet: Dini Perspektifler, Aile İçi Şiddet ve Toplumsal Boyutu" başlıkları altında konularını ele alacak.
Konferansın "Aile ve Şiddet: Uluslararası Yaklaşımlar” konulu birinci oturumunda konuşan Hindistan’da Hyderabad Osmania Üniversitesi’nden Ekonomi Profesörü Laxmi Narsimha Swamy, yoksulluğun, işsizliğin ve gelir eşitsizliğinin kişilerarası şiddete sebep olan en güçlü etkenler olduğunu söyledi.

İşsiz ve yoksul kadınların eğitimli ve çalışan kadınlara kıyasla daha yüksek oranda aile içi şiddete maruz kaldığını belirten Laxmi Narsimha Swamy, “Veriler gelir eşitsizliklerinin, yoksulluğun ve işsizliğin aile içi şiddetin başlıca belirleyicileri olduğuna işaret etmektedir” dedi.

 

'Erkek partnerler arasında farkındalık yaratmalı'

 

Laxmi Narsimha Swamy, şunları kaydetti: “Bu veriler ışığında, haklarının daha fazla farkında olabilmeleri ve daha yüksek gelir seviyeleri elde edebilmeleri için kırsal kesimdeki kadınlar eğitim vasıtasıyla güçlendirilmeli ve gerekli olan becerilerle donatılmalıdırlar (enstitüsel eğitim mekanizmaları vasıtasıyla). Ayrıca kurumsal kredi olanakları yoksul kadınlara sunulmalıdır ki onları güçlendirecek ekonomik faaliyetleri kendi başlarına yapabilsinler. Aile içi şiddettin olmadığı bir toplum oluşturabilmek için hükümetin ve gönüllü kuruluşların yanı sıra entelektüellerin, basının ve diğer akademik oluşumların da aile içi şiddetin ve alkol tüketiminin sevdikleri üzerindeki kötü etkileri hakkında erkek partnerler arasında farkındalık yaratması gerekmektedir.”

Belçika Milletvekili Mahinur Özdemir ise günümüzde kadınlara karşı şiddet dünyada insan haklarına karşı yapılan en yaygın ihlali teşkil ettiğini söyledi.

Şiddetin tüm aile sistemini (esler, çocuklar, akrabalar) etkilediğini belirten Özdemir, “Bu, ekonomik, fiziksel, psikolojik, cinsel veya sözlü olabilir. Aile içi şiddet tüm sosyal sınıfları, her yaş ve her kültürü kapsadığını  hatırlatmak önemlidir” dedi.

Helsinki Yurttaşlar Derneği Yönetim Kurulu ve Ka-der Danışma Kurulu Üyesi Dr. Nil Mutluer de, her şiddet ilişkisinin içerisinde bir iktidar ilişkisi ve ahlak anlayışı barındırdığını söyledi. Her iktidarın şiddet içermek zorunda olmadığını dile getiren Mutluer, “Ancak, şiddet araç olduğundan bize bir veya birden fazla iktidar ilişkisi hakkında bilgi verir. Toplumda karşımıza çıkan farklı şiddet eylemlerinin kaynakları kendi içlerinden birbirleriyle de hayli ilişkili. Devlet tarafından yurttaşlarına işlenen şiddetle, ailenin özellikle güçlü erkek fertleri tarafından bir diğerine işlenen şiddet arasında hiç de küçümsenemeyecek bir bağ var” diye konuştu.