Cumhuriyet gazetesi yazarı Ayşe Yıldırım, Murat Eken adındaki bir avukatın, Kürtcell markasının pantentini alma mücadelesini yazdı. Yıldırım, 6 yıl süren hukuk mücadelesini kaybeden Eken’in, davayı Yargıtay’a taşıdığını belirtti. Avukat Eken, Yargıtay’ın red kararının ardından davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşımaya hazırlanıyor.
Ayşe Yıldırım’ın bugün (14 Temmuz 2016) yayımlanan “Bir Türk’ün Kürtcell mücadelesi” başlıklı yazısı şöyle:
Murat Eken, İstanbullu bir avukat. Ticari bir zekâya sahip. Birtakım marka isimlerinin hakkını satın alıyor; belki bir gün değerlenir ve satar diye. 2010 yılında aklına “parlak” bir fikir geliyor: Kürtcell...
İleride prim yapacağını düşünüyor. Satabilir ya da operatör şirketi açabilirim diye düşünüyor. Tamamen ticari, siyasi bir düşüncesi yok.
Hemen patent başvurusunu yapıyor. İlk incelemeden geçiyor ve olumlu yanıt alıyor. Çok geçmeden Turkcell’in Türk Patent Enstitüsü’ne itiraz ettiğini öğreniyor. Turkcell, Kürtcell ile arasında benzerlik olduğunu savunuyordu. Ama itirazı reddedildi. Bunun üzerine, Türk Patent Enstitüsü Genel Kurulu’na itiraz etti Turkcell. Genel kurul, Turkcell’in itirazını haklı buldu. İki marka isminin “sesteş” olduğunu ve şekil benzerliği olduğunu savundu. İsim hakkını alamadı Murat Eken. “Şekil olarak benzemelerine imkân yoktu çünkü ben logo falan hazırlamamıştım” diyor. Sesteş oldukları konusunun da doğru olmadığını savunuyordu ve Türk Dil Kurumu’ndan bu konuda görüş istedi. Beklediği yanıtı almıştı. TDK, “Bunlar sesteş değil” dedi. Ve Murat Eken’in hukuk mücadelesi başladı.
Dava açtı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyetlerinden farklı farklı raporlar geldi. Yıllarca uğraştı, birçok badire atlattı ve sonuçta davayı kaybetti. Bunun üzerine Yargıtay’a gitti Eken. Geçen günlerde Yargıtay’dan karar geldi. Yine hayal kırıklığıydı. Yargıtay da iki marka arasında görsel, sescil ve anlamsal olarak benzerlikler bulunduğunu ve bunun tüketiciyi yanıltabileceğini söylüyordu. Oysa PTTCell vardı, BİMCell vardı. Hatta Patent Enstitüsü’ne KurtCell diye bir başvuru bile olmuştu. Sorun yine “Kürt”teydi! Şimdi, Yargıtay’dan kararın düzeltilmesini isteyecek Eken. Olmazsa Anayasa Mahkemesi’ne. Oradan da olumlu yanıt almazsa AİHM’ye kadar gitmekte kararlı.
Bu mücadelesini duyan herkes gibi ben de “Kürt müsünüz” diye soruyorum. “Değilim ama Türkiye vatandaşıyım. Siyasi bir başvuru değil bu. Bölücülük meselesi de yok. Ne olur Kürtcell olursa? Azerbaycan’da Azercell, Kazakistan’da Kazakcell var. Her ülkede etnik grupların isimlerinin adını taşıyan ‘cell’ isimleri var. Burada da Kürt ismi olabilir ne var bunda? Niye bunu hazmetmiyoruz? Demokratik bir ülkede böyle bir başvurunun reddedilmesi bir mahkemeye yakışıyor mu?” diyor. Tabii ırkçı tepkilerle de karşılaşmış. Hatta “Kişiliğimi bilmeseler bölücü diyecekler” noktasına gelen şeyler olmuş. Ama fikri çok beğenenler de olmuş...
Sadece “Kürt”le başladığı için bir markanın patentini altı yıldır alamıyor Eken. “Mağdurum” diyor, “Sadece ticarette bazı fırsatları değerlendirmek istedim.”
Onun fırsat olarak gördüğü Kürt zaten yıllardır bu ülkede var olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Dağda yürürken karda çıkan “kart kurt” sesleri nedeniyle dağ Türk’ü olarak tanımlanmalarının üzerinden çok geçmedi. Dillerini konuşmalarına izin verilmedi. Resmi kayıtlara “bilinmeyen bir dil” olarak kaydedildi. Kürtçe propaganda yapmalarına bir lütuf gibi izin verildi.
Bugün yaşadıkları kentler yakılıp yıkılırken, belediyelerine kayyım atanmaya çalışılırken, milletvekilleri Meclis dışına itilirken devletin “Aradığınız Kürt kapsama alanı dışında” demesine şaşırmak gerekir mi?