Medya

"Bir değil, iki Lozan Antlaşması var"

Milliyet yazarı: İlki, 1912’de İtalya ile Osmanlı arasında imzalandı

17 Ekim 2016 13:06

Milliyet yazarı Özay Şendir, 93 yıl önce Türkiye'nin sınırlarının çizildiği Lozan Antlaşmasının yapıldığı otelde, Türkiye'nin de içinde olduğu 6 ülkenin Suriye sorunu için toplanmasıyla ilgili olarak "Toplantı öncesinde 'O otelde 1923’te Lozan Anlaşması imzalamıştı, bakalım şimdi bu iktidar neler yapabilecek' diye yazılar çıktı. Yanlışları, en az bilinenden başlayarak düzelteyim. Tarihimizde bir değil iki Lozan Anlaşması vardır. İlki, 1912’de İtalya ile Osmanlı arasında imzalandı" dedi. "Balkan savaşı çıktığı için Osmanlı’nın mecbur kaldığı bu anlaşmayla Trablusgarp ve Bingazi’nin özerk olmasına, Ege’deki 12 Ada’nın da Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’na bırakılmasına karar verildi" diyen Şendir, "İtalya tarihine Lozan Anlaşması diye geçen bu anlaşma, Türkiye’de, Lozan’ın göl kıyısı tarafı olan Uşi (Ouchy) Anlaşması diye anılır" ifadesini kullandı.

Özay Şendir'in "Bir değil iki Lozan anlaşması var" başlığıyla yayımlanan (17 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Cumartesi günü, Lozan’da, Beau-Rivage Palace Oteli’nde, Suriye toplantısı yapıldı.
Toplantı öncesinde “O otelde 1923’te Lozan Anlaşması imzalamıştı, bakalım şimdi bu iktidar neler yapabilecek” diye yazılar çıktı.

Yanlışları, en az bilinenden başlayarak düzelteyim.

Tarihimizde bir değil iki Lozan Anlaşması vardır.

İlki, 1912’de İtalya ile Osmanlı arasında imzalandı.

Balkan savaşı çıktığı için Osmanlı’nın mecbur kaldığı bu anlaşmayla Trablusgarp ve

Bingazi’nin özerk olmasına, Ege’deki 12 Ada’nın da Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’na bırakılmasına karar verildi.

İtalya tarihine Lozan Anlaşması diye geçen bu anlaşma, Türkiye’de, Lozan’ın göl kıyısı tarafı olan Uşi (Ouchy) Anlaşması diye anılır.

Diğer hatalara gelince:

1923’te Lozan görüşmeleri Month Benon Gazinosu’nda başladı, Ouchy Şatosu’nda sürdü, anlaşma Lozan Üniversitesi’nde imzalandı.

Anlaşmanın imzalandığı masa da Cumhur-başkanlığı döneminde Abdullah Gül’e armağan edildi.

Beau-Rivage Palace Oteli’ne gelince, bir zamanlar Lozan Anlaşmasının imzalandığı yer diye Galatasaraylı futbolcular bile ziyaret etmişti orayı, yanlış bilgi zinciri devam ediyor.
Oysa, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı olan ve Türkiye’ye en büyük sorunları çıkaran Lord Curzon’un kaldığı oteldir orası.

Dünyanın sayılı ilaç devlerinden birinin sahibi olan aileye aittir ve halen Lozan’ın en pahalı otelidir.

Siyaset mi magazin mi

Twitter’da dünya genelinde en fazla takipçisi olan ilk 3 isim pop müzik dünyasından.
Katy Perry’nin 93.4 milyon, Justin Bieber’in 88.8 milyon ve Taylor Swift’in 81.2 milyon takipçisi var.

ABD Başkanı Obama 78 milyon takipçiyle 4. sırada.

En popüler futbolcu Ronaldo, 47.4 milyon takipçiyle 13. sırada.

Türkiye’de durum biraz daha farklı.

Cem Yılmaz 11.7 milyon takipçiyle 1. sırada, Cumhurbaşkanı Erdoğan 9.3 milyon takipçiyle 2. sırada.

11. Cumhurbaşkanı Gül’ün 8.1 milyon, Galatasaray’ın resmi hesabının 6.7 milyon takipçisi var.

Demet Akalın 5.6 milyon, Acun Ilıcalı 4.3 milyon, Hülya Avşar 4.2 milyon takipçiye sahip.

Buna karşın CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 4.1 milyon, MHP Genel Başkanı

Bahçeli’nin 2.7 milyon takipçisi var. Buyurun, başlığa dair kararı siz verin...

Kime inanalım

Türkiye’de ne zaman bir deprem olsa, klasik soru sorulur, “Acaba Kuzey Anadolu Fayı’nı tetikler mi bu deprem?”

Cumartesi Karadeniz’de bir deprem oldu, İstanbul da hafiften sallandı.

AFAD depremin büyüklüğüne 4.8, Kandilli 5 diyor.

Ölçüm yerlerinin depremin merkezine uzaklığı zaman zaman sonuçları etkiler ama AFAD da Kandilli de bu ülkede faaliyet gösteriyor.

Daha da önemlisi beklenen Marmara depremi için yer küre işaretler verse, bu iki kurum nasıl anlaşacak da İstanbul’da yaşayanlara evlerinize girmeyin çağrısı yapacak?

500 TRİLYON DOLARLIK HAZİNE...

Bodrum’dan gelen 500 trilyon dolarlık Truva Hazinesi’nin bulunduğu iddiasının üzerine atladık hep birlikte.

ABD’nin 2016 bütçesi 3.2 trilyon dolar, biz 500 trilyon doları telaffuz ettik bir anda.
Kötü haber şu, Truvalılar asla Bodrum kıyılarına kadar inmediler, en fazla ticaret yapmış olabilirler.

Daha da kötü haber, bir Alman vatandaşı 1871 yılında, Çanakkale Hisarlık Tepesi’nde kazı yapıp, bulduğu hazineyi kaçırmış zaten.

Osmanlı Devleti, önce 1 milyon franklık tazminat davası açmış sonra 50 bin frank gibi bir rakamı kabul etmiş.

Kaçırılan eserlerin birkaç parçası Türkiye’ye dönebildi, çoğu Moskova’daki Puşkin müzesinde.

Hazineyi bulup kaçıran Heinrich Schliemann adını Google’a yazarsanız bir sürü haber bulursunuz zaten.

Bulama-yacağınız kısmı da arkeolog Mesut Alp’ten aldığım bilgiyle ben yazayım:
Herkesin Kaplumbağa Terbiyecisi resmiyle bildiği Osman Hamdi Bey olmasaymış, bu Alman, hediye olarak istediği İskender Lahiti’ni de götürüyormuş az daha.

KIRAT DEĞİL KARAT...

Bazı kelimeler vardır ki, özellikle gazetecilerin doğrusunu yazması gerekir. Mesela depremin şiddeti diye verilen rakamlar aslında aletsel büyüklüğüdür, şiddet bambaşka bir şeydir.

Logar kapağı denir doğrusu rögar kapağıdır.

Karat, kırat meselesi de öyle bir durum işte.

Karat, elmas ağırlık ölçüsü birimidir. Asırlar önce bir keçi boynuzu ağacının tohumuna eşitti.Bugün 1 karat demek 0.2 gram ağırlık demektir.

Dün, gazeteleri okurken, Atasay’ın, Elmas Yüksek Konseyi’yle bir anlaşma yaptığını ve kendi ürünleri için global sertifika verme hakkı kazandığını okudum. Habertürk, bu gelişmeyi, hem de defalarca, “kırat” diye yazarak duyurmuş.

Sahi bizim medyamız kaç karat ağırlığında?