Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, geçen hafta yaptığı “Ege'de Rumlar, Türkiye'nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, acaba böyle bir milli devlet olabilir miydik' sözlerine açıklık getirmeye çalışırken, yine tartışılacak görüşler öne sürdü.
Açıklamaları nedeniyle ırkçılık suçlamalarına hedef olan Gönül, tartışma yaratan konuşmasının gerekçelerini sıralarken “İstedim ki, standart bir Atatürk nutku olmasın” ifadesini de kullandı. Gönül, açıklaması sonrasında yaşanan tartışmalarla ilgili olarak “Her işte bir hayır vardır. Çoktan beri konuşulmayan bu konu tartışılmaya başlandı, Mazimizi bilelim, istikbalimize ona göre karar verelim” dedi.
Vecdi Gönül ile röportaj yapan Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin’in yazısı (15 Kasım 2008) şöyle:
Vecdi Gönül: Mazimizi bilelim, istikbalimize ona göre karar verelim
‘Her işte bir hayır vardır’ diyor, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül; “Çoktan beri konuşulmayan konuşturulmayan bu konu tartışılmaya başlandı”.
Bakanın sözünü ettiği tartışma, Brüksel’deki Türkiye Büyülelçiliği’nde yaptığı konuşmada mübadele, azınlıklar ve milli devlet üzerine söylediklerini. Önce tartışmaya yol açan sözleri anımsayalım: “İzmir Ticaret Odası’nda bir dönem görev almıştım. Bu odanın kurucuları arasında bir tek Müslüman yoktu. Tamamı Levantenlerden müteşekkildi. Cumhuriyetin kuruluşu öncesi de Ankara’da Ermenilere, Rumlara, Musevilere ve Müslümanlara ait dört mahelle bulunurdu. Ege’de verimli topraklar azınlıkların elindeydi. Ulus oluşturma sürecinde en önemli adım mübadele olmuştur. Düşünün, Ege’de Rumlar, Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, acaba böyle bir milli devlet olabilir miydi?”
Gönül bu cümleler nedeniyle etnik temizlik siyaseti savunmakla, ittihatçılık yapmakla, ırkçılık yapmakla suçnadı, istifaya çağırıldı.
Dün Estonya’dan telefonla konuştuğumuz Gönül, “Tenkit edileceksem, bir tek o soruyu sorduğum için edilebilirim” dedi; diğer hepsi tarihsel gerçeklerdir.”
Sözü Gönül’e verelim:
“AB Savunma Bakanları toplantısı için tesadüfen oradaydım. Büyükelçimiz 10 Kasım anma törenine davet edip konuşmamı isteyince, bende konuştum. Önce Atatürk’ün askeri dehasından söz ettim. Sakarya’nın Viyana’dan beri süren askeri gerilemenin durdurulup geriye çevrildiği yer olduğundan söz ettim. İstedim ki, standart bir Atatürk nutku olmasın.”
“Evet, İzmir Ticaret Odası’nda bir tek Türk ve Müslüman yoktu. Çünkü kapitülasyonlar vardı. Vergi yok, kanun herkesin kendisine göre, çünkü Osmanlı’da millet sistemi var. Millet sisteminde azınlık yok. Ama herkesin kendi hukuku işliyor, ortak bir hukuk yok. O yüzden, Osmanlı da reformlar yapmış, ama bir yere varılamamış.”
“Aslında Lozan’a, oradaki tartışmalara bakarsanız, mübadeleyi ilk isteyenler Yunanlılar. Çünkü onlar da milli devlet kurmak istiyorlar, ülkelerinde kıyamet kadar Türk var. Atatürk de milli devlet kurmak istiyor. Mübadele bir milli devlet aygıtı olarak ortaya çıktı. Ve geriye dönük olarak uygulandı; 1923’de imzalanmıştır, ama 1916’ya dek geriye doğru uygulanmış, çünkü göç hareketleri zaten başlamış.”
“Her işte bir hayır vardır. Çoktan beri konuşulmayan, konuşturulmayan bu konu tartışılmaya başladı. Mazimizi bilelim, istikbalimize ona göre karar verelim. Ama mazimizi o günkü şartlar içinde bilelim. Düşünün ki, İzmir’e Yunan askeri çıkıyor ve Osmanlı vatandaşı olan İzmir halkının bir kısmı onları Yunan bayraklarıyla karşılıyor. Yunanlılar İzmir’e çıkmasaydı, mübadele belki yine olacaktı. Ama o kadar üzücü olaylar yaşandı ki, Türk ordusunun İzmir’i kurtarmasıyla bir kısmı kaçar gibi ayrıldı. Milletler Cemiyeti herkesin hakkını korumak için mübadeleyi hemen kabul etti.”
Peki Gönül, kendi sorduğu soruyu nasıl yanıtlıyor? Mübadele olmasaydı, milli devlet olmasaydı, bugün nasıl bir Türkiye olurdu? İşte yanıtı:
“Daha iyi olurdu diyen de var, daha kötü olurdu diyen de var. Beni tenkit eden de var, olumlu bulan da var. Neticede söz hürriyeti var, herkes istediği gibi konuşabilir. Ama şunu görmek lazım: Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki en temel fark, çok hukukluluktan, tek hukukluluğa geçiştir. O zaman her milletin, ki bunlar dini gruplardır, ayrı hukuku vardı. Milletler sisteminde azınlık kavramı yoktur. Her halde o zaman büyük azınlıklar durumu olurdu. Yani Yunanistan’da büyük bir Türk azınlığı, burada büyük bir Rum azınlığı.”
“Azınlıklar, biz müsamaha ettiğimiz için Türkiye’de yaşamıyor. Hakları ve hukukları olduğu için yaşıyorlar ve azınlıklar Türkiye’nin zenginliğidir. O zaman tercihler Yunanistan’da da Türkiye’de de milli devlet şeklinde olmuş. Ama bakın bugün Yunanistan AB üyesi. Biz de kendi isteğimizle AB gibi bir uluslarüstü teşkilata katılmaya talip olmuşuz. Olayları ve kararları olduğu şartlar içinde değerlendirmek lazım.”