Kültür-Sanat

Beyonce kameranın karşısına geçti; Vogue'un kapak fotoğrafını ilk defa bir siyah çekti

''Cehenneme gidip döndüm; her türlü ihaneti gördüm''

09 Ağustos 2018 18:41
Derin Koçer

Dünyanın önde gelen dergilerinden Vogue’un en önemli sayısı her zaman eylül ayında çıkandır. Hem sayfa sayısı bakımından en uzun soluklu sayı olur bu; hem de 'The September Issue' belgeselinden öğrendiğimize göre derginin efsanevi yayın yönetmeni Anna Wintour’un üzerine en çok titrediği sayı da budur...

Bu sebeple de derginin kapağı, hep büyük önem taşır; gündemdir. Bu sene kapak, tam anlamıyla Beyonce’ye emanet edildi.

İlk olarak Huffington Post’tan Yashar Ali’nin ortaya attığı iddiaya göre Wintour, Beyonce’ye ‘tam kontrol’ vermiş, fotoğraf çekimine, kapağa ve derginin içindeki yazıya dair özgürlüğü şarkıcıya teslim etmişti. Dergi, Ali’nin iddiasını ne yalanladı ne de doğruladı. ‘Bir anlaşma olduğu’ yönünde açıklama geldi yalnızca.

“Yaratıcılığın sınırlarını gerçekten zorluyor”

Beyonce’nin hangi fotoğrafçıyla çalışacağı elbette bir merak konusuydu. 23 yaşındaki Tyler Mitchell, şarkıcı tarafından seçildi ve kapak çekiminde deklanşöre o bastı. 126 yıllık derginin kapak fotoğrafını çeken ilk siyah oldu.

Mitchell, The Business of Fashion’a yaptığı açıklamada, Beyonce ile çalışmanın hem zorlayıcı hem de besleyici olduğunu söyledi: “Yaratıcılığın sınırlarını gerçekten zorluyor.”

Yaratıcı bakışın haricinde fotoğraflar için araştırma yapması gerektiğini, ‘Afrika kökenli Amerikalı olmanın anlamını’ gösterebilmek için çalışması gerektiğini de anlattı Mitchell.

Bir Afrika kökenli Amerikalı’nın çektiği ilk kapak

Beyonce de dergi için yazdığı yazıda Mitchell ile çalışmasının sebebini ‘lensin arkasında bir mozaik olmadıkça dünyayı görüşümüzde de değişim olacağını düşünmediği’ni söyleyerek açıklıyor; gençlere kapılar açmanın önemine değiniyor ve ekliyor: 

“Yalnızca Vogue’un en önemli ayında siyah bir kapak değil bu; ayrıca, bir Afrika kökenli Amerikalı’nın çektiği ilk kapak...”

Yalnızca ‘kendileri gibi olan, kendileri gibi görünen ve sesleri kendi seslerine benzeyen’ insanlarla çalışmaya devam ettikçe güçlü insanların dünyayı daha iyi kavrama ihtimallerinin olmayacağını düşündüğünü de dile getiriyor Beyonce.

Aynı yazıda kendine ve hayatına dair çok özel ayrıntılar da paylaşmaktan çekinmeyen yıldız, ilk çocuğunun doğumunun ardından toplumun vücudunun nasıl gözükmesi hakkında söylediklerinin doğru olduğunu düşündüğünü; bu sebeple de çok ağır bir rejim yaptığını, hatta hızlı kilo vermek için kendine kısa bir turne bile ayarladığını dile getiriyor:
“Geriye dönünce bunun koca bir saçmalık olduğunu görüyorum.”

Ancak ikizlerinin doğumunun ardından duruma farklı bir açıdan bakmış; bakmak zorunda kalmış. Hem kendisinin hem de çocukların sağlığı bozulunca uzun süre dinlenmesi gerektiğini anlatıyor Beyonce. O dönemde ise kocasının ne kadar büyük bir ‘destek gücü’ olduğunu fark ettiğinden de bahsediyor:
“Onun gücünün ve bir adam, en yakın arkadaş ve baba olarak değişiminin tanığı olduğum için gururluyum.”

İnsanların kendi vücutlarının doğal hallerini ve güzelliklerini sevmeleri gerektiğini de dile getiriyor ünlü şarkıcı. Bu yüzden de derginin fotoğraf çekimi için saçını ve makyajını olabildiğince az yaptırdığını söylüyor.

Artık daha güzel, seksi, ilginç ve çok daha güçlü...

Kendi hikâyesinden de sözünü sakınmadan bahseden Beyonce, ‘cehenneme gidip geri geldiğini, hem profesyonel hem de iş hayatında ihanetler yaşadığını’ ama 20 yıl önceki kendisine ve bugününe baktığındaysa kendini artık daha güzel, seksi ve ilginç bulduğunu söylüyor. “Ve çok daha güçlü...”

Ünlü şarkıcı, ayrıca kendisinin düzenden pek hazzetmediğini de dile getiriyor. Özgürlüğü seviyorum, diyor ve bir şeyler yaratmadıkça yaşadığını da hissetmediğini söylüyor: “Yaratmadıkça, hayal kurmadıkça, hayalleri inşa etmedikçe mutlu değilim; değişmedikçe, ilerlemedikçe, öğrenmedikçe ve öğretmedikçe de...”

Olimpiyat Stadyumu: İki siyahi geldi, kapalı gişe bir konser verdi 

Dergide yayımlanan yazıda Beyonce, eşi Jay-Z ile çıktıkları ‘On the Run II’ turnesine de değiniyor. Kendisini en çok etkileyen konserin, Berlin’deki Olimpiyat Stadyumu’nda (Olympiastadion) verdiklerini söylüyor şarkıcı. Bunun sebebini de 30 ve 40’lı yıllarda ırkçılığı ve nefreti yücelten bir mekan olan stadyumun, aynı zamanda Jesse Owens’ın dört altın madalya kazanarak ‘beyazın üstünlüğü’ mitini kırdığı yer olması ile açıklıyor:
“İki siyahi geldi, kapalı gişe bu stadyuma konser verdi. Jay ile son şarkımızı söylediğimizde insanların gülümsediğini, el ele tutuştuklarını ve aşk ile öpüştüklerini gördük. İnsanın gelişimini ve bağını görmek – bu anlar için yaşıyorum işte.”

Bütün bunlara ek olarak Beyonce, artık ‘kendini kabul ettiği’ ve ‘şükran duyduğu’ bir dönemden geçtiğini dile getiriyor:
“Kim olduğumu kabul ediyorum ve sanatımın ve ruhumun bütün derinliklerini keşfetmeye de devam edeceğim. Daha çok öğrenmek, öğretmek ve ‘tamamen yaşamak’ istiyorum. Bulunduğum noktaya gelebilmek için uzun süre ve çok sıkı çalıştım. Artık etrafımı beni tatmin eden, tamamlayan ve bana ilham veren şeylerle çevreleyebilirim.”

Bu yılki eylül sayısının bir diğer önemiyse, Anna Wintour hakkında ayrılacağı yönünde çıkan dedikodular idi. Vogue’u da bünyesinde barındıran, New Yorker, Vanity Fair gibi dergilerin de sahibi Conde Nast grubu her ne kadar ikonlaşmış yayın yönetmeninin ayrılığını doğrulamamış olsa da grup için işlerin iyi gitmediği bir gerçek. Geçtiğimiz sene 120 milyon dolara yakın zarar ettikleri ve sahibi oldukları üç dergiyi satmaya çalıştıkları söyleniyor.