Anksiyete yani kaygı bozukluğu, Türkiye’de görülen en yaygın beş zihinsel (mental) bozukluktan biri. Uluslararası çapta bakıldığında ise, mental sağlık muayenesinden geçmiş her 13 kişiden birisine anksiyete bozukluğu teşhisi konuluyor. Anksiyete bozukluğu kısaca, sürekli endişeli olma hâlidir. Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Sosyal Anksiyete Bozukluğu ve Panik Bozukluk çeşitleri bulunan anksiyete bozukluğuna sahip hastalara çeşitli tedaviler uygulanıyor ancak daha avantajlı ve verimli tedavilerin yolları da araştırılmaya devam ediyor.
Şule Çivi'nin Bilim Fili'nde yer alan haberine göre, California ve Colombia Üniversiteleri’nden araştırmacıların ortaklaşa yürüttüğü, fareler üzerinde yapılan bir çalışmada, anksiyete düzeyini kontrol eden beyin hücreleri keşfedildi. Çalışma henüz emekleme aşamasında ve hayvanlarla yapılan çalışmalar, insanlarda her daim başarıya ulaşamıyor ancak ilerleme kaydedildiği takdirde anksiyete bozuklukları tedavisinde büyük bir atılım yapılabilir.
Anksiyete hücreleri hipokampüste
Neuron‘da yayımlanan araştırmada, anksiyeteyi kontrol eden hücreler, beynin yön bulma ve hafızada önemli rolü olan hipokampüs bölgesinde keşfedildi. Yapılan çalışmada, açık havada olmaktan kaygı duyan anksiyetesi yüksek laboratuvar fareleri kullanıldı. Bazı yolları açık havaya çıkan bir labirente konulan farelerin, hipokampuslerinin fonksiyonları gözlemlendi. Anksiyetesi artan farelerin, hipokampusünün alt kısmında bulunan belirli hücrelerinin daha aktif olduğu görüldü.
Ancak bu aktiflik tek başına belirlenen hücrelerin anksiyöz davranışa neden olduğu anlamına gelmiyor. Bu nedenle, araştırma ekibi, nöronların ışık etkisiyle açık veya kapalı hale getirilebildiği optogenetik tekniğini de kullandı. Böylelikle, eğer ki bu hücrelerin aktivitesi azaltılırsa, farelerin anksiyeteleri azalacak mı sorusunun cevabı araştırıldı.
Ekip, optogenetik yöntemiyle aktif bölgenin fonksiyonunu azalttığında, farelerin anksiyetesinin de azaldığını gözlemledi. Anksiyetesi azalan fareler, sonu açık havaya çıkan yolları aramaya daha yatkın hale gelmişlerdi. Aynı yöntemle hücrelerin aktivitesi arttırıldığında ise farelerin daha da endişeli hale geldikleri ve artık herhangi bir yolu keşfetme eğilimi göstermedikleri görüldü.
Öte yandan hipokampusteki bu hücreler, farelerin anksiyetesini bütünüyle kontrol etmiyor. Araştırma ekibi, bu durumu beynin çeşitli yerlerine dağılmış geniş bir devrenin yalnızca bir kısmının hipokampuste bulunduğu şeklinde yorumluyor. Bu kısmın, anksiyete bağlantılı bilgilerin öğrenildiği kısım olduğu tahmin ediliyor. Örneğin, hipokampusteki hücreler, fareye ne zaman tehlikeden kaçması gerektiğini bildiren diğer bir beyin bölgesi olan hipotalamus ile iletişime geçiyor. Yani devrenin diğer kısımları, tehlikeli koku veya sesleri algılıyor olabilir.
Sözünü ettiğimiz çalışma gibi, birbirini tamamlayan nitelikte çok sayıda çalışma yürütülüyor. Kayda değer bir sonuç almak ancak çalışmaların bütünlüğü sağlanırsa olanaklı olacak gibi görünüyor