Yaşam

Berlinale'de kadın sinemacıların zaferi

Berlinale'de Altın Ayı Rumen kadın yönetmen Adina Pintilie'nin “Touch me not” filmine verildi. Polonyalı kadın yönetmen Małgorzata Szumowska da “Twarz” ile en iyi ikinci filme verilen Jüri Büyük Ödülü'ne layık görüldü.

25 Şubat 2018 19:12

Berlin Film Festivali’nde ödül törenine kadın sinemacılar damgasını vurdu. Romanya’dan Adina Pintilie “Touch me not” filmi ile Altın Ayı ödülüne uzanmakla kalmadı, aynı zamanda En İyi İlk Film ödülüne de layık görüldü. Alman yönetmen Tom Tykwer’in başkanlığındaki uluslararası jürinin, yarışma bölümünün en iyi filmi seçtiği “Touch me not”, “deneysel belgesel” olarak nitelendirilebilecek bir film. Yönetmen Pintilie’nin fiziksel temasa giremeyen bir kadının hikayesini anlattığı yapım, ilk gösteriminden itibaren festivalin en tartışmalı filmlerinden biri olmuş, transseksüellikten ağır engellilerle cinsel ilişkiye kadar, cinselliğin birbirinden farklı yüzlerine bakan film, içerdiği seks sahneleri yüzünden çok sayıda seyircinin sinema salonunu terketmesine neden olmuştu. Ülkesinde, Bükreş Deneysel Filmler Festivali’nin küratörü olarak da tanınan Pintilie, ilk uzun metraj çalışması ile “mahremiyetin ne olduğunu bulmaya” çalıştığını kaydediyor. 2017’de Macar yönetmen Ildikó Enyedi'nin "Beden ve Ruh” filmi ile Altın Ayı’yı kazanmasından sonra bu sene de Pintilie’nin festivalin büyük ödülünü almasıyla, üst üste ikinci kez ana akımın dışında yer alan Doğu Avrupalı bir kadın yönetmenin Berlinale’nin galibi olması da kayda değer bir not.

Berlinale’de, yarışma bölümünün en iyi ikinci filmine verilen Jüri Büyük Ödülü de bir kadın sinemacının oldu. Polonyalı yönetmen Małgorzata Szumowska’nın kara mizah örneği “Twarz” adlı filmi, ülkedeki yabancı düşmanlığını mercek altına alıyor. Film, bir yüz transplantasyonundan sonra toplum tarafından dışlanan bir adamın hikayesi. Szumowska, böylece ikinci kez bir Gümüş Ayı’ya layık görüldü. Polonyalı sinemacı, 2015 yılında da “Body” filmi ile Berlinale’de en iyi yönetmen seçilmişti.

68. Berlinale'nin en iyi yönetmen ödülü ise festivalin açılışını yapan animasyon filmi “Isle of dogs” ile ABD’li sinemacı Wes Anderson’a verildi. Anderson da 2014 yılında yine festivalin açılışını yapan “The Grand Budapest Hotel” ile ödüle uzanmış ve yarışma bölümünün en iyi ikinci filmine verilen Jüri Büyük Ödülü’nü almıştı.

Güney Amerika'ya üç ödül

Güney Amerika Sineması da Berlin’de göz doldurdu. Festivalin ilk 25 yılında yöneticiliğini yapan sinema tarihçisi Alfred Bauer’in adına konan ve sinema sanatına yeni perspektifler sunan bir yapıma verilen Gümüş Ayı Ödülü’nü, “Las Herederas” ile Paraguaylı yönetmen Marcelo Martinessi aldı. Paraguaylı tiyatro oyuncusu Ana Brun da, ilk sinema filmi olan ve iki yaşlı kadının ilişkisi ekseninde dönen “Las Herederas”daki performansıyla Berlinale’de en iyi kadın oyuncu seçilerek Gümüş Ayı ödülü aldı. Bir ödül de Meksika’ya gitti. Berlinale’de en iyi senaryo ödülü Meksikalı yönetmen Alonso Ruizpalacios imzalı “Museo”ya verildi. Gümüş Ayı ödülünü, bir hırsızlığın hikayesini anlatan ve gerilim ve yol filmi ögeleri taşıyan filmin senaristleri Manuel Alcalá ve Alonso Ruizpalacios paylaştı.

Alman Sineması festivalden eli boş dönüyor

Berlinale'de en iyi erkek oyuncuya verilen Gümüş Ayı ödülü Fransa yapımı “La prière” filminden Anthony Bajon’un oldu. Film, dini inanç yardımıyla uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaya çalışan bir gencin hikayesini anlatıyor. Kulislerde en iyi erkek oyuncunun, yarışma bölümündeki “Transit” ve “In den Gängen” filmlerinin Alman başrol oyuncusu Franz Rogowski’nin seçilmesi bekleniyordu. Ancak ne Rogowski, ne de dört film ile yarışmada temsil edilen Alman Sineması bir ödül alabildi.

Festivalde her yıl bir yarışma filminden bir isme “olağanüstü sanatsal performans” nedeniyle bir Gümüş Ayı veriliyor. Kamera, kurgu, müzik, kostüm veya set tasarımı alanlarındaki çalışmaların ödüllendirildiği bu kategoride, uluslararası jürinin ödülü Rusya’ya gitti ve Gümüş Ayı’ya, Alexey German Jr. imzalı “Dovlatov”un kostümleri ve set tasarımı için Elena Okonaya layık görüldü. Yönetmen, bir yazarın portresi aracılığıyla, 1971 yılının Sovyetler Birliği’ndeki baskıcı atmosferi yansıtıyor. Günümüz Rusyası ile paralellikler ise gayet aşikâr.

Kadın yönetmenler her dalda başarılı

Kadın sinemacıların ağırlığı diğer kategorilerde de kendini hissettirdi. Berlinale'de ikinci kez verilen En İyi Belgesel Ödülü'ne "Waldheims Walzer” adlı yapım ile Avusturyalı yönetmen Ruth Beckermann layık görüldü. Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve eski Avusturya Cumhurbaşkanı Kurt Waldheim'ın Nazi Almanyası'nın ordusundaki geçmişinin ortaya çıkmasıyla patlak veren skandalı anlatan ve 50 bin euro tutarındaki ödüle layık görülen belgesel, Forum bölümünde gösterilmişti.

Kısa ödülleri

Uluslararası kısa metraj jürisi ise festivalin “Berlinale Shorts” adlı yarışmasında Altın Ayı Ödülü’nü Buenos Aires doğumlu kadın yönetmen Ines Moldavsky’nin “The Men Behind the Wall” adlı filmine verirken, Gümüş Ayı’yı Ruandalı Samuel Ishimwe imzalı “Imfura” aldı. 20 bin euro tutarındaki Audi Kısa Metraj Ödülü’nü de kadın yönetmen Réka Bucsi’nin çektiği Danimarka yapımı “Solar Walk” aldı.

Aydın Üstünel

© Deutsche Welle Türkçe