Kültür-Sanat

“Ben yapmazsam kim yapacak?İşteki adres benim!”

Kanal D’de 3 gece üst üste program yapan Okan Bayülgen, “Başka kimse yok mu?” eleştirilerine “Ben yapmazsam kim yapacak ki?dedi

25 Ekim 2009 03:00
Kanal D’de 3 gece üst üste program yapan Okan Bayülgen, “Başka kimse yok mu?” eleştirilerine “Ben yapmazsam kim yapacak ki? Bu işteki adres benim!” diye yanıt veriyor.

Yeni filmi Kanal(i)zasyon ile içinde bulunduğu televizyon dünyasına projeksiyon tuttuklarını belirten Bayülgen, Gazete Vatan'a baba olduktan sonra ’ulaşılmaz’ göründüğü için kadınların daha fazla ilgisini çektiğini söylüyor.

Yeni filminiz Kanal(i)zasyon neye vesile olabilir, derdi nedir bu filmin?

Bu film şuna vesile olabilir; bu televizyonu yapanlar edenler ben dahil çok da mühim tipler değiliz. Ama bu, her genel yayın yönetmeni ahlaksız, aptal demek değil. Faruk Bayhan, İrfan Şahin ve Murat Saygı hepsi müthiş adamlardır. Filmimiz bir özeleştiri. TV dünyasından gelenlerin de içinde bulunduğu bir özeleştiri. Sonuç nedir; “Sokağa çıkın arkadaş”tır. Televizyonun karşısında hayat yok, TV’den öğreneceğiniz bir şey de yok.

Ve bu film de TV’ye tutulmuş bir projeksiyondur. Bunu yaparken yönetmenimiz Alper Mestçi’yle ağır bir film mi hazırladık? Hayır, herkesin anlayacağı bir film yaptık.

Filminizin yapımcısı, “Bu filme İvedik’e giden adam da entelektüel adam da gidecek” diyor, doğru mu?

Evet, özellikle Recep İvedik’e gidenlerin rahatlıkla gidebileceği bir film.

Çok para verseler Recep İvedik’te oynar mıydınız?

Hayır. Kendimi o kadar küçük düşüremem. İnsanın kalitesi kaç para kazandığıyla değil, o kazandığı parayı nasıl harcadığıyla ortaya çıkar. Bazı adamlar parayı sadece görgüsüzlüklerini ve komplekslerini tatmin etmek için harcıyor. Onlara zengin demiyorum, görgüsüz diyorum.

Nasıl harcıyorsunuz paranızı, sanata mı yatırım yapıyorsunuz, gayrimenkule mi?

Gayrimenkul hiç ilgi alanım değil, hepsi depremde yıkılıyor zaten. İlgi alanlarım, fotoğraf makineleri, fotoğraf satın almak, şık bir ofiste, şık bir evde yaşamımı sürmek. Bazen de eşimle pahalı bir resim alıyoruz ya da “Şuraya gideceğiz, çok eğleneceğiz ve canımızın istediği gibi para harcayacağız” diyoruz ve sonra kendi efendi dünyamıza geri dönüyoruz.

Televizyonda çok ahlaksız adam var diyorsunuz. Bunlar sadece televizyon yapımcıları mı yoksa tüm televizyon camiası mı?

Tüm televizyon camiası. Hepsinde bir çöküş var. Çünkü nakit paranın en çok ve en hızlı çalıştığı sektörlerden birisi televizyon. Sürekli nakit para dönüyor. Bankacılık, sigortacılıkta da para dönüyor ama bunlar oturmuş sektörler. Halbuki televizyon çok yeni, 15-20 senelik. Bu kadar şöhreti, seksi, parayı hızla sunan ve insanların hızla zengin olabildiği bir sektörde ahlaksızlık olmamasına imkan yok. Dünyada benzeri sektörler kumar, uyuşturucu ve beyaz kadın ticareti.

Siz de yıllardır bu camianın içinde olan bir adamsınız. Hiç mi ahlaksız davranmadınız?


Baştan itibaren hayır, olmadı. Ama yanlış yaptığım şeyler var, kendime kızdığım, kendimi dövdüğüm... Reyting için yaptığım en ufak şeyde bile kendime çok kızıyorum.

Bu işteki ilk adres benim, ben yapmazsam başka kim var ki!

Hiç televizyon izlemiyor musunuz?

Başından sonuna kadar bir şey izlemişliğim yok!

Çok sarar bırakamazsınız, olmadı mı öyle bir şey?

Sarmasına imkan yok. 2 dizim var, House M.D. ve Lost! Bu ikisini de sezonluk DVD alıp, evde gömülüp izliyorum. Yerli yapım izlemişliğim yok ama ne yapıldığını biliyorum.

Şu an yerli kanallarda yayınlanan hiçbir şeyi beğenmiyor musunuz?

Tabii ki beğenmiyorum. Artı, yapımcıların küçük çocuklarını seneler sonra nasıl okula göndereceklerini çok merak ediyorum, herhalde korumalarla.

Cumartesi günleri Diskonun Kralı, Pazar Medyanın Kralı, Pazartesi Muhabbetin Kralı... 3 gece üst üste program yapıyorsunuz. “Başka adam yok mu?” tarzı şeyler duyuyorum sizinle ilgili, yok mu gerçekten?

Mesela, NBC’de Jay Leno, CBS’de David Letterman 5 gece TV’deler. Amerika’da yeni komedyen mi yok ya da dizi mi yok. Deli gibi de şovmen var üstelik. Biz de ise güç bölünmeleri yaşandı. Beyazıt bu işi başarıyla götürüyor, Cem televizyona bulaşmıyor, ben de stand up’a bulaşmıyorum, Yılmaz güzel prodüksiyonlar yapıyor, Ata ise talk şovu sevmedi. Ayrıca yeni adamlara ilk başta fırsat veren de benim. Yeni adam ilk önce bana geliyor, “Aman abi ne yapabiliriz?” diye. Ben yapmazsam kim yapacak ki zaten? Bu işteki adres benim!

Eskiye göre daha mı yumuşaksınız konuklarınıza ve seyircilere karşı?


Pek çok yaş grubundan seyirciyi bir arada tutuyorum. Gençlerde çok başarılıyım ama bir de benimle yaşlanan bir seyirci var. Ne yapayım Tarkan gibi hâlâ 13-14 yaşındaki çocuklara şarkılar mı yapayım? Hâlâ yaşım büyüdüğü halde başka aptal popçular gibi aptal aptal şarkılar mı yapayım? Ben yeni bir kitap okuyorsam onun bir yansıması olmalı. Dolayısıyla eskiden bilinen alameti farikalarımı ısıtıp ısıtıp piyasaya süremem, değişmek zorundayım.

Ama siz ya hemen telefonu kapatır ya da konuğun ağzına lafı tıkardınız?

Önceden tahammül edemez, hemen müdahale ederdim. Ama şimdi “Dur bakalım ne yumurtlayacak?” diyorum. Konuşma birkaç dakika uzayınca yeni bir şeyler de çıkmaya başladığını fark ettim. Aptalsa daha da komik aptallıklar oluyor.

Dünyanın en güzel kadını eşim Şirin beni baba olarak seçti, mükemmel bir kadın o

3 gece program, sinema filmi, reklam filmi... Bu kadar çalışması normal mi yeni bir babanın?

Evet, daha da iyi tersine. Çocuğum oldu diye bir motor daha aldım, dar pantolonlar aldım, karım da ben de daha hoş giyinmeye başladık, kendimize daha çok özen gösteriyoruz. Çocuk için kendini feda eden, g.tünde b.klu donuyla dolaşan anne babadan bahsetmiyorum. Çocuk için gereken rol modeldir. Derdim daha da “iyi” bir rol model olmak. Çocuğum çok şanslı, çünkü rol model olmuş mühim adamların hepsiyle arkadaşım. Çocuğumun bir dedesi Hakkı Devrim, bir dedesi Erol Günaydın, bir teyzesi Sevil Atasoy, bir teyzesi Zeliha Berksoy, bir amcası Erkan Özerman, bir ağabeysi Oray Eğin, bir amcası İrfan Şahin, bir ablası Işın Karaca ve pek çok yazar çizer.

Şirin Hanım’la evlendiniz ve onu anne olarak seçtiniz. Şirin Hanım’ı diğer kadınlardan ayıran neydi?

O beni baba olarak seçti. Bu işin prodüktörü kadındır... Mükemmel bir kadın Şirin. Beni hep kendine aşık tutacak yönleri var.

Bir ara en ünlü kadınlarla aşk yaşayan, acayip popüler bir erkektiniz. Şimdi durum ne?


“Erkektiniz” deme çünkü evli ve çocuklu bir erkek olarak daha çok ilgi görüyorum.

Neden? Daha da mı ulaşılmaz oldunuz baba olunca?

Kesinlikle.

Güzel kadın kimdir? Bir isim verin.

Güçlü kadındır. Ama bu herhangi bir şeyin gücü olabilir; güzelliğin gücü, güzelliğe sinmiş aklın gücü, kültürün gücü... En güzel kadın karım! Gözüm başka kimseyi görmüyor.

Burcu Esmersoy’u çirkin mi buluyorsunuz?


Bir sürü güzel kadından biri. Aslında ben dalga geçiyordum bunu söylerken. Biraz da Yekta Kopan’ı sıkıştırmak, kızdırmak için yaptım. Ama beni en çok Madonna’ya laf ettim diye eleştirdiler. Madonna Madonna nedir anlamadım.

Annelik kadını seksileştirir mi?

Kesinlikle. Çünkü gücünü görüyorsunuz kadının. Kadınlar da erkekler de güce aşık olur. Bu güç bana hem çok seksi geliyor hem de çok saygı duyuyorum.

Kızınız İstanbul’un fotoğraflarını görecek miyiz hiç?


Saklamıyoruz ki. Birisi uzaktan çekerse çeker. Ama hiçbir dergi ya da gazeteye poz vermeyeceğiz. Çünkü o bir insan, herhangi bir canlı türü değil. Zamanı gelince kalkıp bana “Niye benim fotoğraflarımı verdin?” diyebilir. Üstelik ben reklamlarda da bebeklerin gösterilmesine karşıyım. Dünyada çocuk pornosu almış başını gidiyor, sen çırılçıplak bebekleri gösteriyorsun reklamlarda.

Uykusuzluk probleminiz vardı, ne oldu?


Vardı ama İstanbul doğduktan sonra uyumaya başladım. Önceden karım uyuyordu ben uyumuyordum, şimdi ben uyuyorum o uyumuyor.

Aptalları reyting için televizyona çıkarıyorum

Ne yapıyorsunuz mesela reyting için?

Aptalları çıkarıyorum televizyona!

Hem eleştiriyorsunuz hem de programınıza çıkarıp onların bir çeşit vitrini oluyorsunuz. Tezat değil mi bu?

Fakat işin bütününe bakmak lazım. Şu da var, ben 5 profesörü çıkarsam ve bunlar çok dolu dolu adamlar olsa, bırak seyirciyi önce ben sıkıntıdan patlarım. Daha da fenasını düşünelim, 5 profesör adam yemeğe çıksa onlar da sıkıntıdan patlar.

Ama onların yanına lise mezunu genç ve güzel bir kız koyun aslan kesilirler, çok daha eğlenceli hale gelirler. Her program bir seksi, bir aptal, bir çok akıllı, bir çok saygıdeğer, bir de pek de saygı duymadığımız tip olması gerekiyor. Ama bu yüzdeler ben de gittikçe daha az aptal, daha az saygıdeğer filan olarak değişiyor. Siz bunları “Aptal buraya gel” diye mi çağırıyorsunuz derseniz, hayır. Ben onları “Sen muhteşemsin” diye çağırıyorum.

Film yapsam festivale sokmam

Kanal(i)zasyon 9’uncu filminiz ama Ağır Roman zamanında aldığınız Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu ödülü dışında hiç ödülünüz yok. Ödülleri umursuyor musunuz? Ayrıca geçen haftaki Antalya Altın Portakal Film Festivali yapılırken içiniz cız etti mi?


Cız etmedi çünkü başından beri bu var. Daha çok “sanatçı” olanlar beni kendilerinden görmezler. Ben televizyon gibi pop işler yapan bir adamımdır. Diğer pop işler yapan adamlar ise beni fazla entelektüel bulur. Dolayısıyla ben burada Alamancı olarak takılıyorum. Ne Türkiye’ye yar olabilmiş, ne Almanya’ya yar olabilmiş arada bir adamım ve bu konumumdan da çok memnunum... Ödül alsam diye bir arzum da yok, ev ödül dolu zaten. İnsanların yarıştırılmasından hiç hoşlanmıyorum. Bir film yapsam bunu götürüp Altın Portakal’a ya da dünyada herhangi bir festivale sokmam. Çünkü yarıştırmak istemem. Sanatı yarıştırabilir misiniz; Leonardo Da Vinci ile Van Gogh’u yarıştırın bakalım, oluyor mu?