T24 - Cumhuriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun'un "Sağol yabancı" başlığıyla yayımlanan (18 Aralık 2010) yazısında Time dergisinin anketi ve kendisi için kurulan facebook grubunu köşesine taşıdı.
Sağol yabancı
İki genç; birisi Balıkesir’in Havran ilçesinde, tam bir Atatürk kızı Tuğba Şık, öbürü Kayseri’de genç bir yazar Mehmet Tanrıverdi.
Belki de birbirlerini tanımadan ama aynı yurt sevdası ile Facebook’ta “İnadına Cumhuriyet” sayfası açmışlardı. Paylaşım sayfalarından birisi de “Bekir Coşkun ve yazıları”. Dün baktım orada 43 bin 300 kişi var…
*
Öte yanda bir Başbakan…
O da bizi susturmak için yapmadığını bırakmadı…
“Çek git” diyerek ülkeden kovmaktan, “Köpekleri ile yatıyorlar” diye aşağılamaktan, “Size göbeğini kaşıyan adamlar diyor” diyerek saf insanlara hedef göstermeye kadar… Olmadı; çalıştığımız gazeteleri cezalandırarak, tehdit ederek, kamuoyunun önünde patronlara, “Maaşını sen veriyorsun” diye yol göstererek, susturabildiği kadar susturdu bizi…
*
Yazgıdır, bu ikisinin kesiştiği yere bakın:
Time’nin önceki gün açıklanan ünlü internet anketinde, o Başbakan birinci sıradaydı. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise onuncu sırada…
Birisi bizi susturmak isteyen…
Öbürü buluşuyla bizi okuyucularımızla buluşturan…
Ve Time yönetimi, birinci sıradaki bizim Başbakan’ı oradan indirdi, Facebook’u kuran adamı birinci sıraya koyarak dünya kamuoyuna açıkladı:
“İşte yılın adamı…”
*
Bu iki boyutu üst üste koyup baktım ve düşündüm:
Beni susturmaya çalışan, insanlarla buluşmamı yasaklayan ülkemin Başbakan’ının “Yılın adamı” seçilmemesine hiç de üzülmedim.
Öte yanda; tek başıma kaldığım o bitmeyen geceler, bilgisayarımı açıp ulaşabildiğim, ellerini sıkmamış olsam bile, sevgilerini, sıcaklıklarını, dostluklarını hissettiğim insanlara beni ulaştıran dünyanın ta öbür ucundaki yabancı için…
İçimden “Sağol yabancı” dedim…
*
İşte; uygarlık ile ilkellik arasındaki farktı bu…
Çağdaşlık ile çağdışılık arasında…
Birincisi her zaman kazanacaktır…
İkincisi ise her zaman kaybetmeye mahkûm…