Politika

BDP’nin alternatif çözüm raporu açıklandı

BDP'nin TBMM Çözüm Komisyonu raporuna alternatif olarak hazırladığı rapor TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e sunuldu, ardından kamuoyuna açıklandı

28 Kasım 2013 21:48
Muzaffer Gençdoğan / ANKARA
 
Raporun öneriler bölümünde, toplumsal barışın kalıcılaşması için yasal zemin hazırlığına başlanılması, Abdullah Öcalan'ın koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilmesi, demokratik siyasal mücadele koşulları yaratıldıktan sonra bütün silahlı güçlerin (PKK) siyasal yaşama dahil olmasının koşullarının yaratılması istendi.
450 sayfayı aşan BDP'nin alternatif çözüm bölümünde, Kürt sorununun tarihsel sürecine geniş yer verilirken "Kökenlerini neredeyse iki yüzyıllık bir tarihsel ve siyasal gerçeklikten alan Kürt Sorunun doğru bir analizinin yapılması için bütün tarihsel, ekonomik, siyasal ve kültürel süreçlerin objektif bir gözle ele alınması elzemdir. İki yüz yıllık bir sorunun yarattığı çatışma ve savaş durumu günümüze kadar sürmekte olup özellikle PKK’nin 1993 yılından itibaren zorladığı barışçıl ve demokratik çözüm perspektifi tarihsel süreç içerisinde önemli oranlarda kesintiye uğratılmıştır. 2013 yılının Ocak ayından itibaren yeniden başlayan barış ve müzakere süreci, 2013 Amed Newroz’unda Sayın Öcalan’ın ortaya attığı yeni bir politik model ve çözüm perspektifiyle yeni bir aşamaya ulaşmıştır" denildi. Abdullah Öcalan'ın "…Milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. …Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır’’ şeklindeki sözlerine atıfta bulunulan raporda "Bu barış manifestosu Türkiye’yi en büyük tehlike olan bir iç savaştan kurtarmış ve yeni bir müzakere sürecinin önünü açmıştır" ifadesine yer verildi.
Hükümet ile Öcalan arasında yapılan mutabakat sonucu Çözüm Komisyonu'nun kurulduğu iddia edilen raporda, AKP'li üyalerin hazırladığı raporda BDP’nin temel politik hassasiyetleri ve görüşlerinin dikkate alınmadığı, aynı raporun içeriğinin komisyon üyeleri arasında müzakere edimeden Meclis Başkanlığına sunulduğu öne sürüldü. AKP'li üyelerce hazırlanan raporun ağır bir dille eleştirildiği BDP'nin alternatif raporunun değerlendirme ve sonuç bölümünde 30 dolayında istek ve öneride bulunuldu. Söz konusu önerilerden öne çıkanlar, özetle şöyle:
 

Öneriler manifesto gibi

 
--Toplumsal Barışın kalıcılaşması için yasal zemin hazırlıklarına acilen başlanmalıdır. 
--Çözüm ve Müzakere Sürecinin temel siyasal aktörlerinden biri olan Sayın Öcalan’ın bütün koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilip yeniden düzenlenmesi gerekir. Sayın Öcalan’ın ailesi ve giden resmi heyetlerin dışında gazeteci, aydın, siyasetçi ve STK temsilcileriyle görüşme olanağının sağlanması gerekir. Türkiye’de bir benzeri olmayan ve herhangi bir cezaevi mantığıyla açıklanamayan İmralı Tecrit Sisteminin Türk infaz yasalarında bir karşılığı yoktur. Tamamıyla keyfi bir esaret mantığına dayanmaktadır. Bu tecrit sisteminin derhal lağvedilmesi gerekir. Cezaevlerinden bütün diğer siyasi tutsaklarla birlikte Sayın Öcalan’ın da siyaset yapma hakkının sağlanmasının yasal koşulları acilen oluşturulmalıdır.
--Demokratik siyasal mücadele koşulları sağlandıktan sonra bütün silahlı güçlerin siyasal yaşama dahil olmasının koşulları yaratılmalıdır. Tüm bu güçler dahil olmak üzere tüm silahlı grupların temel hak ve özgürlükler mücadelesine katılımının önü açılmalıdır. Bu düzenlemelerde ve bu süreçte silahların susması için üçüncü bir gözlemci gözün olması şarttır. Ayrıca bu süreçte karşılıklı verilen güvencelerin de yasal dayanaklarının oluşturulması elzemdir.
--Çözüm ve Müzakere Sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayacak gerekli yasal düzenlemelerin ve çeşitli yasalarda değişikliklerin acilen yapılması çözüme giden yolun temizlenmesi elzemdir. Bu bağlamda; Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması, Türk Ceza Kanunu’nun çeşitli maddelerinde acilen demokratik, evrensel hukuk kurallarına uygun düzenlemelerin yapılması, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda yeni düzenlemeler yapılarak hasta tutsakların derhal tahliyelerinin sağlanması, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda demokratik düzenlemeler yapılarak kişilerin demokratik hak ve taleplerini dile getirmelerine yönelik engellerin kaldırılması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılarak haksız ve uzun tutuklamaların sonlanması ve bu bağlamda halihazırda çoğu nerdeyse infaz süresini dahi tutuklu olarak geçirmekte olan siyasi tutsakların cezaevlerinden tahliyelerinin sağlanması, Milletvekili Seçimi Kanununda değişiklik yapılarak demokrasinin ve temsilde adaletin önünde engel teşkil eden %10 seçim barajının kaldırılması, Siyasi Partiler Yasası’nda yapılacak değişiklik ile seçimlerin, seçim çalışmalarının demokratik ve hakça yapılabilmesinin önünü açacak düzenleme derhal yapılarak %1 oranında oy alan siyasi partilerin hazine yardımından yararlanmasının sağlanması ve yine anadilde propaganda yapılmasına yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da düzenleme yapılarak anadilde propaganda yapılabilmesinin önü açılmalı, Özel Yetkili Mahkemelerin derhal kaldırılması, koruculuğun derhal lağvedilmesi, Her türlü dini inancın yaşanması yönündeki baskı mekanizmalarının kaldırılması ve ibadethane, dini ritüellerine uygun gerekli düzenlemelerin yapılması, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasasında gerekli düzenlemeler yapılarak polisin görev ve yetkileri sınırlandırıcı düzenlemeler yapılması ve böylece kişi hak ve özgürlüklerinin önündeki tehdit ve sınırlamaların kaldırılması, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ottowa Sözleşmesi başta olmak üzere; Uluslararası Sözleşmelerde yer alan çekincelerin kaldırılması, BM Kişileri Gözaltında-Zorla Kaybedilmeye Karşı Uluslar arası Sözleşme Türkiye’nin imzalaması,
--Türkiye’nin kendisine bir yol aramaya çalıştığı bu ‘yeni’ süreçte, yeni paketlerin yerine Kürt halkının da bir taraf olarak üzerinde durduğu hakikatlerin açığa çıkması için geçmiş ile yüzleşmelidir. Bu açıdan Meclis kararıyla bir an evvel Hakikatleri Araştırma ve Yüzleşme Komisyonları kurulmalıdır.
--Bölgemizde ve özellikle Rojava’da yaşanan siyasi gelişmeler ülkemizi yakından ilgilendirmektedir. Rojava Kürtlerinin en temel yaşamsal hakkı olan kendi bölgesini savaştan ve yıkımdan uzak tutup özerkleştirme hakkına karşı geliştirilen milliyetçi refleks ve Kürt Fobisi barış ve müzakere sürecini büyük oranda zedelemektedir. Hükümet kanadı Rojava Kürtlerinin kendi iradeleriyle yaratmaya çalıştığı yaşam kültürüne ve yüzyıllar önce Batı Emperyalizminin haritalar üzerinde çizip parçaladığı Kürt halkının statü talebine saygı duymak ve kabul etmek zorundadır. Kürt halkının statüsünün tanınması ve kademeli olarak Kürtler arasındaki yapay sınırların kaldırılması gerekmektedir.
 

Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı kurulsun

 
--Çözüm Komisyonu’nun Kamu Güvenliği Müsteşarlığı tarafından koordine edilmiş olması büyük bir yanlışlıktır. Çünkü sorun, güvenlik sorunu değil, barış, özgürlük, haklar ve en önemlisi politik bir sorundur. Bu eksikliğin kapanması, yüz yıllık bir geçmişe sahip Kürt sorunun bütün yönleriyle çözümlenip demokrasinin değişen ve dönüşen yapısını karşılayabilmesi için Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı kurulmalıdır.
--Sayın Öcalan tarafından önerilen sekiz komisyondan biri olan Misak-ı Milli Komisyonu meclis bünyesinde oluşturulmalıdır. İncelendiği vakit, Sayın Öcalan tarafından kurulma önerisi sunulan sekiz komisyon, sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesinin formülünü sunmaktadır. Bu bağlamda Kürt halkının ulusal birliği ve statü talebi ne devleti ne de toplumu korkutmamalı ve saygıyla karşılanmalıdır.
--Bireysel ve kolektif hakların bir bütün olduğu gerçeğinden hareket edilmeli, 200 yıllık Kürt sorunu tek başına bireysel haklar ekseninde çözülemeyeceği kabul edilerek, Kürtlerin bir halk olarak bütün haklarıyla birlikte tanınması gerekir.
--Bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve farklı inanç gruplarının bir arada eşit ve özgürce yaşayacağı, demokratik ve özerk bir siyasal yapının hayata geçirilmesi hayati önem taşımaktadır. Demokratik Ulus, Demokratik Vatan, Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Özerklik olguları tartışmaya açılıp gündemleştirilmelidir. Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkede yaşanan etnik, mezhepsel ve dini gerilimlerin ortadan kalkması için, demokratik özerk bir sistem ile farklı bölgeler şeklinde örgütlenen yapıların bir araya gelmesiyle oluşan demokratik ulus ve eşit haklar üzerinden kurulacak yeni bir Cumhuriyet partimizin temel önerisidir.
 

KCK tutukluları derhal serbest bırakılsın

 
--Türkiye’nin demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir idari yapıya kavuşması için yerel toplumsal dinamiklerin güçlendirildiği ve merkezi otoritenin yetkilerinin kısıtlandığı, yeni bir idari reformun hayata geçirilmesi gerekmektedir.
--Kürt Siyasal Hareketinin tasfiyesi amacıyla gerçekleştirilen KCK operasyonları kapsamında tutuklanan kadın, aktivist, emekçi,  gazeteci, tutuklu vekiller ve siyasetçilerin de içerisinde olduğu binlerce insanın serbest bırakılması sürecin sağlıklı ve doğru yönde ilerlemesi için kapsamlı bir yargı reformuna gidip cezaevlerindeki politik tutukluların tümünü kapsayan bir ‘’toplumsal yaşama yeniden dahil olma’’ uygulamasının yasal zemini hazırlanmalıdır.
--Kültürel Kimlik Hakkı kapsamında Kürt toplumu başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan tüm farklı kimliklerin, kültürlerin, başta Aleviler olmak üzere farklı inanç gruplarının kolektif haklarının tanınması, geliştirilmesi ve özgürce yaşamasının önündeki bütün yasal engellerin ortadan kaldırılması ve bu hakların anayasal güvenceye alınması gerekir.
--Basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller acilen ortadan kaldırılmalı, Türkçeden başka dillerde yayın yapılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
--Anadilde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması elzemdir. Yine bununla birlikte eğitim mevzuatında yapılacak düzenleme ile ayrımcı, eril, tekçi, milliyetçi ve asimilasyoncu uygulamalardan derhal vazgeçilerek;  anadilde eğitim hakkını sağlayacak, bireylerin dini inançlarına saygılı, anti militarist düzenlemeler yapılmalıdır.
--Kamusal alanda anadilde hizmet verilmesin yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Başta sağlık, adalet ve eğitim olmak üzere kamunun tüm alanlarında çok dilli hizmet faaliyete geçirilmelidir.
--Mayınlı arazilerin temizlenmesi ve askeri yasak bölgelerin yerleşime-tarıma açılması gerekir.
--Kalekol yapımlarının sürmesi toplumda çözüm sürecine olan güveni sarsmakta, kuşkular uyandırmaktadır. HES ve Güvenlik Barajlarının doğa, tarih ve kültür üzerindeki tahribatı göz önüne alınarak yapımına son verilmeli, bunların yerine alternatif enerji kaynakları oluşturulmalıdır.