Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 1 Mayıs, Ermenistan sınır kapısı, Ergenekon ve ekonomik ilişkilerle ilgili görüşlerini anlattı. "Maç için Ermenistan'a giden Cumhurbaşkanı Gül, neden susuyorsun, konuşmuyorsun?" diyen Baykal, konuşmasının büyük bölümünü Ergenekon operasyonlarına ayırdı.
Deniz Baykal'ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni
Cumhurbaşkanı Gül: Her adım anlatılmaz, diplomasiye aykırı
Hiç şüphe yok ki darbedir!
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleştirilen son gözaltıları değerlendirirken, “Bu uygulamalar, hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe, sadece tankla, topla, silahla, üniformayla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor da. Türkiye, bu darbeyi yaşıyor. Bu darbenin içinde, darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmakta hepimizi derinde yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği, maalesef gözlerde saklanamıyor. Bu, bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Daha da acısı, bu, bir savcılık darbesidir” dedi.
Baykal, Meclis’te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ergenekon soruşturması kapsamında son gözaltıları değerlendirdi. Baykal, Ergenekon soruşturmasının son gözaltılarını sorular yönelterek değerlendirdi. Sözlerine, “Nedir bu dava?” diye sorarak başlayan Baykal şöyle dedi:
Böyle bir örgütü bilen var mı?
“Ergenekon Terör Örgütü deniyor. Mahkeme ‘böyle bir değerlendirme yapamazsınız’ diyor ama hala Ergenekon Terör Örgütü diye yazanlar yazıyor. Peki bu ne? Türkiye’nin rejimini yakından ilgilendiren böyle bir örgüt nasıl kuruldu, kimler kurdu? Hangi tarihte kuruldu bilen var mı? Başındakiler nasıl değişti bilen var mı? Kapsam nasıl değişti? Genelkurmay Başkanı’na soruyorlar ‘siz bu örgütü biliyor musunuz?’ diye, ‘ben böyle bir şey duymadım’ diyor.”
Baykal, Ergenekon Terör Örgütü’nden hiç kimsenin haberi olmadığını ileri sürerek, “Askerin, sivilin haberi yok. hiçbir istihbarat örgütünün haberi yok. İddianameden görüyoruz ki bunlar ta 1960’ lı yıllar dahil, bütün yakın tarih boyunca etkin bir örgütmüş. Bütün olayların içinde bunlar varmış. Var da nasıl var, kim kurdu, kim yönetti? Bu örgüt AKP’ye karşı kurulmuş örgüt mü, evet öyle anlaşılıyor” dedi.
AKP'nin adı yokken kurulmuş
Gözaltına alınan ve tutuklananların "AKP karşıtı" olduğunu iddia edenlere Baykal, “AKP’nin adı yokken kurulmuş. Bu örgüt iddianameye bakıldığında İddianamede taaa 60’lardan bahsediliyor. O zaman kime karşı kurulmuş” diyerek yanıt verdi.
“O zaman kime karşı kurulmuş, kim kurmuş o zamanki hedefi neymiş?” diye soran Baykal, Ergenekon’un ürkütücü bir kavram olarak Türkiye’ye yerleştirilmeye çalıştığını vurguladı. Ergenekon çimentosunun beyinlere aktarıldığını kaydeden Baykal, “Böyle bir teşkilat. Türkiye’de yapılmış yığınla yanlış iş var. Yanlış işler varsa takip edin. ‘Hayır biz bu yanlış işleri buraya bağlayacağız. Buradan bir çok yere elimizi kolumuzu tutarak bağlanacağız’ Bu güvenilir, ciddi, sağlam hukuki dava niteliğini taşımıyor” diye konuştu.
'Böyle iddianame görmedim' dedi
Baykal, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Ergenekon soruşturması ile ilgili sözlerini hatırlatarak, “Yargıtay onursal başsavcısı ‘40 yıllık hukuk hayatımda böyle iddianame görmedim’ dedi. Bunu söyleyen bir siyasetçi değil, kendisine güveni saygısı olan bir hukukçu. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir hukukçu böyle bir iddianame görmedi. Böyle iddianame olmaz, kapsamı belli değil, tanık mı, sanık mı, şüpheli mi belli değil, böyle iddianame olur mu?” dedi.
İddianame değil, ithamname
Ergenekon iddianamelerinin hiç bir somut dayanağı olmadığını öne süren Baykal, “Oradaki her lafın bir bağlantısı olacak. İddia olacak, herkesle ilgili iddianame ise somut olaylara dayalı sağlam kanıtlara dayalı bir iddianame olacak. İddianame ayrıdır, ithamname ayrıdır. İddianamede somut bir iddia olacak, kanıtlara, şahıslar, bağlantılar olacak. Eni sonu belli olacak” diye konuştu.
Mahkemenin iddianameyi tanzim etmek durumunda olduğunu belirten Baykal, “Yığınla isim. Niçin hangi bağlantıyla nasıl belli değil, birbirini tanımayan insanlar aynı terör örgütünün birinci derecede sorumluları olarak orada yer alacak. Bir karmaşa. Ortada hukuki geçerliliği olan bir iddianame var mıdır? tartışması var. O iddianame doğrultusunda insan haklarına, adil yargılanma hakkına saygı gösterilip gösterilmediği de ayrı” dedi.
Dünyanın neresinde görülmüş?
Ergenekon sanığı Tuncay Güney’den de “Haham” diye bahseden Baykal, şu iddiaları gündeme getirdi:
“Bir yandan tutuklamalar devam ediyor, bu dava görülmeye başlanmış. İfadeler alınıyor, bir yandan yargılama yürüyor bir yandan iddianame hazırlanıyor böyle bir yargılama dünyanın neresinde görülmüş. Böyle bir şeyi mazur görmek mümkün değil. Ortada bir haham var, bir gizli tanık var. İşkence altında alındığı gizlenen iddiaları. Ona dayalı olarak iddianame. Gizli tanık ilgi çekici bir isim. Davanın temel hedefleri şunlar, ‘Danıştay cinayeti aslında bir Ergenekon cinayetidir. Cumhuriyet mitingleri aslında bir terör örgütü planlayıp uyguladığı gayrimeşru hükümeti yıkmaya dönük bir faaliyettir. Gizli tanık ablasını öldürmekten hapis cezası almış, öz yeğinini satarak fuhuşa zorlamaktan hapis, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayından hapis cezası almış, bu kişi Danıştay davası sırasında Atatürk hakkında çok ağır iftiraları çekinmeden yapmış. Böyle bir kişi Ergenekon davasının en temel dayanak noktalarından birisi. Meğer Danıştay cinayetini Ergenekoncular işledi’ diyecek. Önce mahkemeye sonra Türkiye’ye kabul ettirecek. Akıl bu kadar kendinden geçti mi? Sorumluluk, vicdan diye bir şey yok mu?"
Herkesin kendine göre Ergenekon'u var
Herkesin kendine göre bir “Ergenekon’u" olduğunu vurgulayan Baykal, “Hahamın işkenceyle alınmış itirafları, gizli tanığın durumu, Herkesin kendine göre bir Ergenekon’u var, herkesin hesaplaşılmasını istediği biri var. O da içine girsin diyor. Herkes kendi hesabını Ergenekon üstünden götürmeye çalışıyor. Ergenekon bir süre sonra korku sembolü haline geliyor. Gerçekleri bildiği halde pek çok kişi bunları bana da kulp takarlar diye konuşmuyor” dedi.
Baykal, son gözaltına alınanlarla ilgili de şunları söyledi:
Hocaların hocası...
“Dün kapsamlı ve toplumda büyük heyecan yaratan gözaltılar uygulandı. Devletin eski rektörleri, ÇYDD’nin üyeleri gözaltına alındılar ya da evleri arandı. Olayın resmi bilgi ile aydınlatılmış yönü yok. Mehmet bey (Mehmet Haberal) niçin gözaltına alındı kimse bilmiyor avukat da bilmiyor, daha uzun sürede de bilmeyecek. Saygın önemli bir insan. niye aldığınızı gerekçeleriyle açıklama ihtiyacı bile duymuyorsunuz. Kadıncağız (Türkan Saylan) çok ciddi sağlık sorunuyla karşı karşıya olmasa onu da alacaklar. Bu dernek terör derneği mi? Gerekçeniz var mı, yok aldık gitti. böyle bir durum olabilir mi? Nedir bunların özelliği diye bakıyorum. Haberal bu toplumun yetiştirdiği en seçkin, değerli, en değerli, üreten aydınlarından birisi. sabaha karşı ikide havaalanında uçakta böbrek beklerdi. Koşar ameliyat girerdi, hocaların hocası. Binlerce ailede hayır duası alıyor. Bu insanı niye alıyorsunuz? Alındığı zaman tek derdi eyvah ameliyata girecektim ne oldu hasta? Terör örgütü kurmuş, Türkiye’yi anayasayı, rejimi çığırından çıkaracakmış, hakşinaslıktan uzak bir anlayışla devlet yönetilir mi? Türkan hanım ne yaptı söyleyin, 29 bin öğrenciye burs veriyor. 36 bin genç kızı okula çekmiş. Çağdaş eğitim projesine kendini adamış bunu mu içinize sindiremiyorsunuz, bu projeyi mi engellemek istiyorsunuz? Çağdaş eğitim anlayışı, laik genç kuşakların yetişmesini mi engellemek istiyorsunuz?"
Savcı darbesi
İçinde bulunan tablonun çok acı bir tablo olduğunu, hukukun, anayasanın, adaletin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bir yansıması olarak hiçbir şekilde anlaşılamayacağını ifade eden Baykal, “Bir acı, karanlık dönemdir. Bu dönemi planlayanlar, uygulayanlar, yönlendirenler, destek olanlar, seyirci kalanlar, tarih içinde sorumluluklarını üstlenmişlerdir. Biz, bu manzarayı ortaya koymak, kabul edilemez bir manzara olduğunu anlatmakla görevliyiz” diye konuştu. Baykal sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu, hiç şüphe yok bir terördür. Terör, herkesin kendi enstrümanlarıyla, yetkisiyle, olanaklarıyla yapabileceği bir şeydir. Şimdi böyle terör bir terör uygulanıyor. Bu uygulamalar, hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe, sadece tankla, topla, silahla, üniformayla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor da. Türkiye, bu darbeyi yaşıyor. Bu darbenin içinde, darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmakta hepimizi derinden yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği, maalesef gözlerden saklanamıyor. Bu, bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Daha da acısı, bu, bir savcılık darbesidir.”