Baykal, genel merkezde partililerle bayramlaşma öncesinde gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin ekonomik sıkıntılar, sosyal sorunlar ve hukuk ihlalleri nedeniyle buruk bir bayram yaşadığını savunan Baykal, özellikle işsizlikle karşı karşıya kalmış vatandaşların acılarını paylaştığını vurguladı.
Türkiye'de hukuk ihlalleri yaşandığını da iddia eden Baykal, "Ekonomik sıkıntıların yanı sıra Silivri cezaevinde acılar çekmekte olan bu memleketin dürüst ve namuslu aydınlarını selamlıyorum" dedi.
"Başbakan telaş içinde"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bayramı "Kürt açılımı tartışmaları zeminine taşıdığın" ileri süren Baykal, "Başbakan'ın bir telaş, sıra dışı gayret içinde olduğunu gördüğünü ve sürekli olarak bu konuya ilişkin kararlıklarını aktardığını" ifade etti.
Erdoğan'ın bu konuyla ilgili olarak "iktidara yönelik bir bölücük suçlamasının toplum tarafından benimsenmekte olduğu gerçeğini" gördüğünü ileri süren Baykal, "Bu iktidara yönelik bir bölücülük suçlaması milli vicdanda giderek daha yaygın yer tutuyor. Başbakan da bunun altında eziliyor. 'Bölücü biz değiliz muhalefettir' demeye başlıyor. Böyle boş laflarla kimin bölücü olduğu belirlenemez. Bu iş suçlamayla, karşılıkla hakaretle ortaya çıkmaz ama Türkiye'nin böyle bir tartışmanın içine girdiği Başbakan'ın kendini savunma zorunluluğu içine girdiği açıktır" dedi.
Erdoğan'ın Türkiye'yi bir bütün olarak görmektense onu oluşturan etnik kültürleri ayrıştırmayı marifet saydığını ileri süren Baykal, tavrının altında da bu gerçeğin yattığını iddia etti. Farklı etnik kimliklerin Türkiye'nin zenginliği olduğunu dile getiren Baykal, Türk kimliğinin ise tüm etnik kimlikleri kucaklayan milli bir kimlik olduğunu vurguladı.
Baykal, "Hem etnik kimliğe özgürlük olacak hem de Türk milletine saygı olacak" dedi. Baykal, Türkiye'nin tek devlet çatısı altında olduğunu hatırlatarak, "Türkiye'yi ayırmak, bölmek isteyen içerdeki dışarıdaki çevrelerin değirmenine su taşımak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın görevi değildir" diye konuştu.
"Halkı aldatma gayreti"
Başbakan Erdoğan'ın "açılım" diyerek büyük hedeflerle yola çıktığını, ancak içeriğine ilişkin tatmin edici bilgi vermediğini, hiçbir somut çözüm önerisi ortaya koymadığını örne süren Baykal, CHP'nin rotası belli olmayan bir yolculuğa çıkmayacağını kaydetti.
Baykal, "Başbakan'ın içine girdiği bu propaganda telaşının altında halkı aldatma, halkı yanıltma, yanlışa sevk etme gayreti vardır. Farklı ve güzel şeyler söyleyip 'anaların gözyaşı dinsin' edebiyatıyla Türkiye'yi bambaşka sıkıntıların içine doğru sürükleyecek bir yolculuğa Başbakan çıkmıştır. Şimdi o yolculuğun Washington durağına doğru gitmektedir" dedi.
"Atalay ve Erdoğan birbirleriyle çelişiyor"
TBMM'de konuya ilişkin bir kapalı oturuma karşı oldukları görüşünü de yineleyen Baykal, bunun dürüst bir yaklaşım olmadığını savundu. Baykal, açılım çalışmalarına ilişkin Başbakan Erdoğan ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın açıklamalarının birbiriyle çeliştiğini iddia etti.
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın sık sık "her ne pahasına olursa olsun biz bu işin arkasındayız" dediğini ifade ederek, "Burada neyi kastediyor onu da tam anlayamadık. Kendisinin ve partisinin göreceği zararı kastediyorsa mesele yok. Ama Türkiye'nin göreceği zararı kast ediyorsa orada dur bir dakika... Bunu söylemeye senin hakkın yoktur. Türkiye'ye zarar vermene hiçbirimiz müsaade etmeyiz" diye konuştu.
"Gelmemiş mektuba cevap verilmez"
Baykal, bir soru üzerine, Başbakan Erdoğan'dan henüz kendisine gelmiş bir mektup olmadığını söyledi. Baykal, bir başka soru üzerine de "Gelmemiş mektuba cevap verilmez" dedi.
Baykal, mektubun gelmesi halinde yanıtının yazılı mı sözlü mü olacağı sorusuna ise "Mektup sözlü gelirse sözlü olacak" karşılığını verdi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, açıklamalarının ardından genel merkezde toplanan partililerle bayramlaştı.
Öymen de hükümeti eleştirdi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de, "Demokrasi açılımı adı bir kere bu hükümetin ağzına hiç yakışmıyor. Hiçbir sivil iktidar döneminde Türkiye'de demokrasi bu kadar büyük bir tahribata uğramamıştı" dedi.
Öymen, "Bir taraftan Kürt açılımı, bir taraftan Ermeni açılımı diyorlar. Hiç merak etmeyin yakında Kıbrıs açılımı diyecekler. Bunların hepsi Türkiye'nin temel çıkarlarına, değerlerinden fedakarlık anlamına geliyor. İşte Türkiye şimdi, son derece tehlikeli bir dönemece girmiştir. Demokrasinin temel değeri olan basın özgürlüğü, bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Yargı bağımsızlığı bu kadar perişan edilmemişti. Bunları yapacaksınız, sonra ortaya çıkacaksınız diyeceksiniz ki; 'Demokratikleşme açılımı' İsmet Paşa böyle durumlarda 'Hadi camın sende' derdi" dedi.
Türkiye'de hukukun çöktüğünü, yargı bağımsızlığının bittiğini savunan Öymen, yargı bağımsızlığının olmadığı ülkelere demokrasi denemeyeceğini ifade etti.
DYH'ye vergi cezası
Öymen, "Türkiye'de demokrasi bu hükümet zamanında, özellikle son zamanlarda çok büyük bir tehlike altındadır. Bir basın yayın organına 2.5 milyar dolar ceza veriyorsunuz. Bu arada bir başka gruba ceza verdiniz. Şirketlerine ayrıca ceza yazıyorsunuz. Yani 'bitireceğim' diyorsunuz. Mesaj bu. Biz muhalif olan, daha doğrusu bize muhalif yazılara yer veren yayın organlarını 'bitireceğim' diyorsunuz. Demokrasiyi bitirmeye karar vermişler. Bu iktidar çok açık söylüyorum, demokrasiyi bitirmeye karar vermiştir. Basını tahrip ederek demokrasiyi nasıl yaşatabilirsiniz?" diye konuştu.
Hükümetin demokratik açılım çalışmaları kapsamında kısa, orta ve uzun vadede farklı planlarının olduğunu dile getiren Öymen, "Kısa vadede bazı yerleşim merkezlerinin ismini değiştireceklermiş. Sayın Cumhurbaşkanından rica ediyoruz, lütfen Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesini ziyaret etmeyiniz. Bakarsınız oranın da adını değiştirmeye kalkarlar. Onun Bizans dönemindeki adını vermeye kalkarlar. Sizin ne yapacağınızı kimse kestiremez. Bakarsınız Gazipaşa'nın da adı değişmiş. Alfabemizi değiştireceklermiş. Niye? Alfabede x yokmuş. Şu işe bakın. Atatürk'ün Türkiye'de özenle yaptığı bir Dil Devrimi'ni tahrip edeceksiniz" dedi.