Hep aynı fabrika mali seri üretime son! Endüstriyel imalatın dışında seçenekler bulunmalıydı. Hem modern ve yalın olmalıydı bu seçenekler, hem de hesaplı ve kullanışlı. Mimar Walter Gropius 1919’da Weimar kentinde Bauhaus akımını yarattı. Amacı sanatı yeniden zanaatla buluşturmaktı; yeni olan ise sanat ve sanayi arasındaki işbirliği oldu. Manifestosunda şu çağrıyı yapıyordu ünlü mimar: "Mimarlar, heykeltraşlar, ressamlar, hepimiz zanaata dönmek zorundayız." Bu akımla aynı adı taşıyan ünlü yapı marketinin reklam sloganı da herhalde Walter Gropius’un hoşuna giderdi: "Bauhaus – İyi olmak zorundaysa!"
Gropius tüm tasarımların nihai hedefi olarak yapıyı gören bir isimdi. Öğrenciler bu sebepten dolayı sadece üniversite atölyelerinde çalışmakla kalmaz, aynı zamanda Gropius tarafından çizim tahtalarına ve inşaatlara yollanır ve buralarda Bauhaus’un tipik kalıp, renk ve materyalleri ile haşır neşir olurdu. Tasarımın en önemli prensibi ise "önce işlev sonra biçim"di.
Modern ve sade olmalıydı
Bu prensip doğrultusunda öğrenciler mobilyalar ve çeşitli ev eşyaları tasarlamaya başladı. Sade bir zarafet ön planda olmalıydı artık, mübalağalı bir sanat eseri değil. Yaratılan prototiplerden birçoğu seri üretime geçti ancak bunlardan çok azı kitlelerce satın alınabilecek kadar hesaplıydı. Örneğin Hannover’deki Rasch duvar kağıdı fabrikasında üretilen Bauhaus duvar kağıdı ya da Kandem firmasının meşhur siyah masa lambası gibi. Bunlar o kadar çok taklit edildi ki, sonunda fiyatları kitleler tarafından edinilebilecek seviyeye indi.
Bauhaus usulü binalar
Bauhaus biraz da, bu akımın içinde olan mimarların tasarımları sayesinde meşhur oldu. Bir çok yerde büyük bir sıkıntı olan konut sorununu azalttılar. Gropius, kent yapılaşmasındaki sorunları tasarladığı kitlesel konutlarla çözmek istiyordu. Buna örnek olarak Dessau (Torten mahallesi), Karlsruhe (Dammerstock mahallesi) ve Berlin‘deki (Siemensstadt) siteler gösterilebilir. Bu yapılarla acilen gerekli olan konutlar inşa ediliyor ancak söz konusu binaların anonim karakteri yeni sosyal sorunlar yaratıyordu. Ancak bu durum mimarların ilgi odağında değildi.
Bauhaus Okulu 1925 yılında, Thüringen eyaletinin muhafazakar yönetimi ile yaşanan sorunlar nedeniyle Weimar’dan ayrıldı. 1926’da Dessau şehrinde, bizzat Walter Gropius tarafından tasarlanan yeni binasındaydı artık Bauhaus. Bu binanın özellikle cam duvarlı atölyeleri mimaride çağdaşlığın sembolü oldu. Dessau’da aynı zamanda, öğretim görevlileri için "Meisterhäuser" adını taşıyan ve içinde hem ev hem de çalışma alanlarını barındıran 60 konutluk bir site inşa edildi. Bauhaus yönetimi beş yıl sonra mimar Mies van der Rohe’ye geçti. Ancak okul 1932’de nasyonalsosyalist rejim tarafından kapatıldı.
Her ne kadar Naziler de sanayi yapılarında işleve önem verseler de Bauhaus akımına kuşku ile bakıyor ve nihayetinde bu akımı "Yahudi" ve "Bolşevist" olarak nitelendirerek kötülüyorlardı. Okul son olarak başkent Berlin’e taşındı ve 1933’te nihai bir biçimde ortadan kaldırıldı. Öğretim görevlilerinin çoğu ülke dışına göç etti.
Bauhaus akımının öğretisi ve öğrencilerinin eserleri bugün hala biçim ve teknik olarak belirleyici bir niteliğe sahip. Dessau’da bir zamanlar öğretim görevlilerinin yaşadığı yedi "Meisterhäuser" yapısından beşi bugün hala ayakta. Weimar’da bir Bauhaus Üniversitesi mevcut. Berlin’deki Bauhaus Arşivi'nde okulun tarihi gözler önüne seriliyor. Restore edilen Dessau’daki merkez ise günümüzde Dessau Bauhaus Vakfı’na ev sahipliği yapıyor.
Almanya’da Bauhaus’un 100. yıl kutlamaları
2019’da Almanya Bauhaus’un 100. kuruluş yıldönümünü kutlayacak. Bauhaus her ne kadar sadece 14 yıl faaliyet göstermiş olsa da, tasarım açısından efsanevi bir kimliğe sahip bu akım günümüze dek tesirini sürdürüyor ve Almanya’nın kültür alanında, 20. yy.‘daki en önemli ihraç ürünü olarak değerlendiriliyor.
Stefan Dege
© Deutsche Welle Türkçe