Medya

Basın özgürlüğü: Türkiye'deki 'vahim tablo' değişmedi

03 Mayıs 2024 07:48

Pelin Ünker

3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı bir kararla tüm dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Türkiye ise basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulayan bu güne, yine gazetecilere yönelik hak ihlallerinin ve siyasi baskının gölgesinde haber alma hakkına yönelik engellerle girdi.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, bu yılki Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye'yi 180 ülke içerisinde 158. sırada gösterdi.

Türkiye'nin 2023 endeksinde 165. sırada bulunduğuna dikkat çeken RSF, bu yedi sıralık ilerleyişin Türkiye'de medya özgürlüğü kapsamında durumun iyiye gittiğinin bir işareti olmadığını vurguluyor.

Son 22 yılda 66 basamak geriledi

RSF bildirisine göre Türkiye, medya özgürlüğünün durumu itibariyle ”Çok vahim” kategorisinde kaldı. Türkiye 2002'de 99. sırada kendine yer bulduğu sıralamada, geçen 22 yılda 66 basamak geriledi.

Endekste 158'inci sıraya yükseliş, büyük ölçüde, geçen yılki endekste Türkiye'nin önünde yer alan Hindistan, Azerbaycan, Rusya, Belarus ve Bangladeş gibi ülkelerin son bir yılda özellikle de "politik" ve "güvenlik" göstergeleri bakımından daha büyük kayıp vermesinden kaynaklandı.

DW Türkçe'ye konuşan RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, "Türkiye, RSF Endeksinde daima kendi elleriyle geriliyor, başka ülkelerin medya özgürlüğü karnesinin dahaca kötüleşmesinden kaynaklı olarak da ilerliyor" diyor ve ekliyor: "Bu durum, Türkiye'nin sıralamadaki yeri kadar acı. Temel özgürlüklere bakış değişmedikçe, otoriterlik uzlaşı toplumuna baskın geldikçe, ne hukuk devleti tesis edilebilir ne de gazetecilik haklarının geliştirilmesine uygun bir zemin yaratabiliriz."

Gözaltılar ve soruşturmalar devam ediyor

DW Türkçe'ye konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş da Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün büyük bir sorun olarak varlığını sürdürdüğüne işaret ederek "Hala gazeteciler gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanıyor, yargılanıyor, haberlerine erişim engelleri geliyor" diyor. Durmuş, şu anda Türkiye'nin çeşitli cezaevlerinde 16 gazetecinin silahlı örgüt üyeliği, örgüt propagandası, anayasayı ihlal, gizliliği ihlal suçlamaları ile tutuklu bulunduğuna işaret ediyor.

TGS'ye göre son bir yılda 69 gazeteci gözaltına alındı, 74 gözaltı işlemi uygulandı, Gazeteciler toplamda 153 saat gözaltında kaldı, 52 gazeteci ise haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle ifade verdi.

Toplam 264 gazetecinin yargılandığı geçen yıl içinde 63 gazeteci berat ederken, 36 kararda 55 yıl hapis cezası çıktı. Dezenformasyon Yasası sonrasında 40 gazeteciye toplamda 46 soruşturma açılırken, 10 gazeteci gözaltına alındı, 4 gazeteci tutuklandı.

Yine son bir yıl içeresinde 46 haber sitesine erişimin alan adı bazında engellenmesine, 4 bin 148 haber içeriğine URL bazında erişimin engellenmesine, 682 haberin tamamı veya bir bölümünün içerikten çıkarılmasına karar verildi. Basın yayın kuruluşlarına 38 ayrı idari para cezası kararı çıktı ve toplamda 40 milyon 744 bin 956 TL idari para cezası kesildi.

"En yoğun ihlalin raporlandığı ülke"

Avrupa Birliği üye devletleri ve aday ülkelerde basın ve medya özgürlüğü ihlallerini izleyen Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi'nin (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) 2023 raporuna göre Türkiye, istila altındaki Ukrayna'yı da geride bırakarak en yoğun ihlalin raporlandığı ülke oldu.

Bir yıl içinde 236 vakayı raporlayan kuruluş, bu vakaların sadece bildirilen vakalar olduğuna, yani vaka mağdurunun açık kimliğiyle raporda yer almayı kabul ettiği durumları kapsadığına işaret ederek medya özgürlüğünün durumunun aslında daha da vahim olduğu uyarısı yaptı.

Raporu değerlendiren ECPMF Medya Özgürlüğü İzleme Koordinatörü Gürkan Özturan, "Geçen yıl Dezenformasyon Yasası'nın yürürlüğe girmesi, Şubat depremleri sonrasında gazetecilere, medya çalışanlarına ve medya kuruluşlarına yönelik hasmane tutum ve hedef gösterme sonucu gerçekleşen saldırılar, seçim sürecinde yaşanan kısıtlamalar zaten zorlu olan koşulları daha da kötü bir hale getirdi" dedi.

Siyasi baskılar ve yasal düzenlemeler

RSF'ye göre de seçim sürecinde kamu yayıncılığının tarafgirliği, onlarca gazetecinin tutuklanması ve cezasızlık gibi gelişmeler Türkiye'yi, medyaya yönelik "politik" faktörler bakımından en çok gerileyen ülkelerden biri haline getirdi. Şubat depremlerinin ardından gazeteciler hakkında "dezenformasyon" iddiasıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmalara işaret eden Örgüte göre bu da  işlerin "yasal" alanda da iyi gitmediğinin işareti.

RSF Endeksi, uzmanların yanıtladığı soru kitapçığının "Politik", "Güvenlik", "Ekonomik", "Sosyo-kültürel" ve "Yasal" olarak beş göstergeye yansıtılması ve katsayılara bağlanmasıyla ortaya çıkıyor. Hem Türkiye hem de dünya geneli için gerileme gösteren "Politik" gösterge, devletin ve diğer politik aktörlerin giriştiği siyasi baskılar karşısında medyanın bağımsızlığına yönelik destek ve saygının derecesini belirliyor.

Buna göre Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya (EECA) bölgesinde siyasi gösterge olarak en ciddi gerileme yaşayan ülkelerden oldu. Genel skor olarak 2023'te 100 üzerinden 33,97 puan toplayan Türkiye, 2024'te 2,37 puan düşüşle 31,6 puanla yetinmek zorunda kaldı.

Kürt medyasında tutuklamalar

Bildiride, Mayıs 2023'te gerçekleşen Cumhurbaşkanlık ve Genel Seçimler öncesinde kamu yayıncılığının tarafgirliği, Kürt medyasından onlarca gazetecinin tutuklanması gibi gelişmeler medya özgürlüğünü zayıflatan politik etkenlerden sayıldı.

RSF bildirisinde, "Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin yeniden seçilmesi endişe kaynağı. Türkiye, gazeteci tutuklamaya devam ediyor, neredeyse sistematik online sansür ve yargı kontrolüyle medyayı zayıflatmayı sürdürüyor" tespitine de yer verildi.

Erol Önderoğlu'na göre gazetecilik kamu makamlarınca susturulmaya devam edildikçe Türkiye, teknolojik yönde Yapay Zeka gibi onca fırsat ve tehlikeler karşısında medya sektörünü kendi elleriyle dönüştürmede geciken ülkeler arasında kalacak.

"Türkiye'de amaç baskılamak olunca medyaya dönük yasal reformlar hiç bir işe yaramıyor" diyen Önderoğlu,  Terörle Mücadele Kanunu'nun 50'den fazla kez değiştirildiğini ve halen kötüye kullanıldığını söylüyor.

"Cumhurbaşkanı'na hakaret" maddesinin en az 76 gazetecinin mahkumiyetinde rol oynadığına dikkat çeken Önderoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) "Dezenformasyon" düzenlemesine yol vermesini de oldukça sorunlu buluyor. AYM'nin online sansüre zemin hazırlayan düzenlemelerle ilgili kararının ise geç geldiğini belirten Önderoğlu, "Endekste daha iyi yerlere gelmek gazeteciliği 'tehlikeli ve suçlu meslek' anlayışından çıkarmakla mümkün olur" ifadelerini kullanıyor.

Açlık sınırına mahkum gazeteciler

DW Türkçe'ye konuşan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkan Yardımcısı Ceren Bayar da Türkiye'de gazetecilerin çok uzun süredir mesleği neredeyse yapılmaz kılan pek çok uygulamayla, yasakla, engelle mücadele ettiğine işaret ediyor.

"Yayın yasakları, sansür yasası, sendikasızlaştırma, işsizlik, güvencesizlik, davalar, gözaltılar, tutuklamalar artık bu meslekte en çok kullanılan sözcükler oldu" diyen Bayar, tüm bu sorunlara düşük ücretler, yüksek enflasyon ve ne yazık ki açlık sınırına mahkum yaşamların da eklendiğini vurguluyor.

Türkiye'deki gazetecilerin halkın haber hakkını savunarak işsiz kalma, yargılanma, tutuklanma pahasına meslekte kalmaya direndiğini vurgulayan Baran, "Türkiye'nin her geçen gün demokrasiden uzaklaştığı bu koşullarda gazeteciler olarak beklentimiz; işsizlikle tehdit edilmediğimiz, insanca yaşam koşullarına sahip olduğumuz, örgütlenme hakkımızın engellenmediği, sansürün her türlüsünden uzak olarak, özgürce üretebildiğimiz koşulların oluşması. Elbette bunun için mücadelemiz sürecek. Çünkü özgür basın, özgür toplum demektir" diye konuşuyor.

Gazeteci yoksulluğu da ana gündem

TGS Başkanı Durmuş da sendika olarak bu yılki raporlarının temasını basın özgürlüğünün konuşulmayan kısmı olan "gazeteci yoksulluğu" olarak belirlediklerini söylüyor.

Ekonomik kaygı içinde ve iş güvencesinden yoksun çalışan gazetecilerin, kalemlerini özgürce kullanamadığını sahadaki görüşme ve gözlemlerinde gördüklerini ifade eden Durmuş, "Basın çalışanlarının geçim kaygısı, hiçbir dönem bu kadar büyük olmadı. İş güvencesi, ekonomik ve sosyal haklar, adil ücret talebi de doğrudan basın özgürlüğünün konusu. Türkiye'de gazeteciler haberlerini korumak için savaşırken şimdi karınlarını doyurmak için de savaş sürdürmek zorunda. Gelecek kaygısı olan, evinin kirasını düşünmek zorunda olan gazetecinin özgürce haber yapması beklenemez" diyor ve ekliyor: "Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak basın özgürlüğü mücadelesinin bir parçası olarak gördüğümüz gazeteci yoksulluğuna da sessiz kalmayacağız."

Gazeteciler Cemiyeti'nin 2023 Mesleki Memnuniyet Anketi'ne göre de Türkiye'de gazetecilerin üçte biri asgari ücret ya da bunun altında maaş alıyor. Gazeteciler bu düşük ücretlere karşın uzun mesai saatleriyle çalışıyor. Yasal çalışma süresi olan 8 saat çalışan gazetecilerin oranı sadece yüzde 28,2. Gazetecilerin büyük bölümü (yüzde 39,4) günlük 9 ila 12 saat arasında çalışıyor. 13 saat ve üzeri çalıştığını belirtenlerin oranı ise yüzde 14,7.