Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan "Ulusa Sesleniş" konuşmasında vatandaşlara seslendi.
Erdoğan, Cumhuriyet'in 86. kuruluş yıldönümünü ve Cumhuriyet Bayramını en içten duygularla kutladığını ifade etti.
Son çeyrek asırda insanların birbirine bağlılığını zayıflatmak, aralarına mesafeler sokmak için çalışanların olduğunu belirten Erdoğan, millet olma ateşini asla söndürmediklerini vurguladı.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Şimdi hepimiz yavaş yavaş aynı kavilde toplanıyoruz. Öfkeler dinsin, kırgınlıklar unutulsun, o kucaklaşma günü gelsin diyoruz. Eksik olan tamamlansın, yanlış olan düzeltilsin, aramızda hakkaniyet tesis edilsin diyoruz.
Terörü meşru bir yol olarak görenlerle, bu uğurda masum insanlarımızın canlarına kastedenlerle bizim bir işimiz olamaz. Terörü ilk gün nasıl bir hissiyatla lanetlemişsek, bugün de aynı hissiyatla telkin ediyoruz. Ancak çeyrek asırdan fazla bir zamandır kanayan bu yaranın kangrene dönüşmesine, Türkiye'yi esir almasına da asla izin veremeyiz.
Düşmanca duyguların, asabi ön yargıların yerini, diyaloğun, muhabbetin ve kaynaşmanın alacağı yeni bir tarih sayfası açmak zorundayız. Büyük acılar yaşadık, bu ülkenin gencecik fidanlarını böyle vahim bir yanlışa kurban verdik."
"Herkesin başını iki elinin arasına alıp bu ağır bedeli iyice düşünmesi lazım" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunu, bu ülkeyi seven herkesin istisnasız olarak yapması gerekmez mi? Artık tek bir evladımızı bile bu büyük yanlışın ellerine bırakmamak; analara, çocuklara bu acıları bir kere daha yaşatmamak için bir yol, bir yordam bulmamız gerekmez mi? Kim aksini söylüyorsa gerçeğe sırtını dönüyor. Türkiye bu ağırlığı daha fazla sırtında taşıyamaz. Türkiye bu kan kaybıyla geleceğe yolculuğunu sürdüremez."
Erdoğan, ülkede yaşayan herkesin, temel hak ve özgürlüklerine tartışmasız biçimde sahip olmasını istediklerini de vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Sorun alanları minimize olsun istiyoruz. Bu ülkede yaşayan herkes, devletine inansın ve güvensin, demokrasi içinde kendini güvende hissetsin istiyoruz. Bu ülkede millet iradesini perdeleyen, milli iradeye ipotek koyan hiçbir karanlık güç olmasın istiyoruz.
Bu ülkede yaşayanlar, kazananlar ve kaybedenler diye ikiye ayrılmasın, bu ülkenin kaynakları adaletle paylaşılsın istiyoruz. Her insanımız kendini özgürce ifade edebilsin, diline, düşüncesine, inancına, hissiyatına prangalar vurulmasın istiyoruz. Bu ülkede tek bir insanımız bile kendini ikinci sınıf vatandaş hissetmesin, mahrum olmasın, mahzun olmasın, mazlum olmasın istiyoruz. Bu ülkenin mahrumiyet bölgeleri olmasın, yatırımlar her köşeye ulaşsın, işsizler işe kavuşsun, evine ekmek götürsün, ocaklar şenlensin istiyoruz."
"Hükümet adımını attı"
Ülke kaynaklarının mutlu ve müreffeh bir geleceğin inşası için kullanılmasını istediklerini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
"Eksik olan neyse birlikte bulalım, tamamlayalım istiyoruz. Yanlış olan neyse irademizi koyalım, düzeltelim diyoruz. Bu ağır tecrübenin muhasebesini hep birlikte yapalım, Türkiye'nin önünü açalım diyoruz. Türkiye, kayıp yıllarına yenilerini eklemesin, daha fazla can, daha fazla kan kaybetmesin diyoruz. İşte onun için Milli Birlik projesiyle demokratik açılım sürecini sürdürüyoruz.
İnsanlarımız arasında yıkılan gönül köprüleri varsa, bunları yeniden inşa edeceğiz. Bu ülke hepimizin, bu ülkeyi huzura kavuşturmak, bu ülkeyi barışa kavuşturmak hepimizin boynunun borcudur. Hükümet olarak biz bir adım attık, bedeli ne olursa olsun kararlılıkla sonuna kadar gideceğiz.
Ama bir de buna perde çekenler, perde koyanlar var. İşte onu da gidermek için olayı milletin vekillerinin olduğu yere taşıyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne. Ne olursa olsun orada da adımımızı atacağız, söyleyecek sözü olanlar varsa onlarda orada söylesinler, çünkü ondan sonra süreci 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında sürdüreceğiz, halkımızla bütünleşerek sürdüreceğiz."
Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan
Erdoğan, bu ay boyunca, başta yakın komşular olmak üzere, "pek çok dost ülke" ile çok yararlı diplomatik temaslarda bulunduklarını hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu ülkelerle önümüzdeki döneme ilişkin inşallah çok hayırlı kararlara imza attık. Biz bütün komşularımızla dostane ilişkiler geliştirmenin, ortak menfaatler doğrultusunda güçlü iş birliği imkanları geliştirmenin gayreti içindeyiz.
Geçmişten gelen anlaşmazlıkları da tatlıya bağlamanın, tarihte asırlar boyunca ahenk içinde yürüyen dostluk ve kardeşlik ilişkilerini yeniden canlandırmanın arayışı içindeyiz. Hiçbir komplekse kapılmadan barışçı adımlarımızı atıyoruz.
Bildiğiniz gibi uzun süredir devam eden temasların ardından 10 Ekim'de Ermenistan ile ilişkilerimizin normalleşmesine yönelik olarak resmi protokoller imzalandı. Hemen ardından 14 Ekim'de Ermenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sarkisyan Bursa'ya gelerek Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte iki ülke arasındaki milli futbol müsabakasını izlediler. Bizim temennimiz iki ülke arasındaki geçmişten gelen anlaşmazlıkların tarihçilere, bilim adamlarına bırakılması ve iki ülkenin komşuluk çerçevesinde ilişkilerini iyileştirmeye yönelmeleridir."
"Kışkırtmak isteyeneler var"
Böyle bir gelişmenin, hem bu iki ülke için, hem de bölgedeki diğer ülkeler için hayırlı olacağı kanaatini taşıdıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununun da diyalog yoluyla aşılmasını istiyoruz. Sürecin başından beri Azerbaycan'ın menfaatlerini kendi menfaatlerimiz gibi gördük, her zeminde aynı hassasiyetle savunduk.
Maalesef hem bizim ülkemizde hem de Azerbaycan içinde, bu meseleyi hakkaniyetten uzak bir tavırla istismar edenler, yalan yanlış bilgilerle iki ülkeyi birbirine karşı kışkırtmak isteyenler var. Bizim Azerbaycan ile ayrımız gayrımız yok, olamaz da. Her vesileyle söylüyorum, biz Azeri kardeşlerimizin meselelerini kendi meselemiz gibi görüyoruz."
Erdoğan, 14 Ekim'de heyet olarak kendisini ziyarete gelen Azeri milletvekillerine de mayıs ayında Azerbaycan Meclisi'nde söylediği her şeyin bugün de arkasında olduğunu bir kere daha ifade ettiğini söyledi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bu ay içinde Azerbaycan'ı ziyaret ederek gelişmeleri birinci elden Azeri yönetimiyle ve halkıyla paylaştığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkiler Komisyonumuz da Bakü'ye gitti ve Bakü'de bir dizi görüşmelerde bulundular. Bizim Azerbaycan'ın menfaatlerine halel getirecek bir girişim içinde olmamız, böyle bir şeye izin vermemiz mümkün değildir. Dünyanın bugünkü gidişatı içinde bölgemizde anlaşmazlıkları çözmek, ilişkileri geliştirmek, her alanda iş birliği içinde olmak bütün ülkelerin menfaatinedir.
Geçen yüzyıldan kalan meseleleri bugünden sonra da sürdürmek imkanı yoktur, bugünün dünyası buna müsaade etmiyor. Bu gerçeği herkesin anlaması, bilmesi lazım. Bu barışçı süreci, bu çözümden yana süreci herkesin desteklemesi, istismar etmemesi lazım."
"Hiç kimse ikircikli davranmamalıdır"
Erdoğan, İran'daki temaslarında, dünya gündeminin en önemli tartışma konularından Ortadoğu'da barışın tesisi, enerji politikaları, terörle mücadele, nükleer silahlanma gibi konuları bütün boyutlarıyla ele aldıklarını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, İran'ın nükleer programıyla ilgili tartışmalarda üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını bir kere daha ifade ettiklerini anımsatarak, şunları söyledi:
"Bizim bu konudaki tavrımız açık ve nettir. Biz nükleer silahlardan tamamen arındırılmış bir bölgede yaşamak istiyoruz. Nükleer silahların tamamen ortadan kaldırıldığı bir dünyada yaşamak istiyoruz. Burada bizim anlam veremediğimiz nokta; İran'ın nükleer programına yönelik eleştirileri yapanların aynı silahları kendi ellerinde bulundurmaya devam ediyor olmalarıdır.
Yapılması gereken bu arındırma adımlarını topyekun atmak, nükleer silahlardan tümüyle vazgeçmektir. Dünyaya barış getirecek olan tavır budur, çözüm budur. Bu tavsiyede bulunanlar, bu emredici bu yaptırımları isteyenler önce kendileri bundan vazgeçmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Bu fikrimizi İranlı dostlarımızla, kardeşlerimizle de paylaştık. İnsanlığın rahata, huzura, esenliğe kavuşması için, dünyaya barışın egemen olması için herkes üstüne düşeni samimiyetle yapmalıdır. Bu konuda hiç kimse de ikircikli davranmamalıdır. Bugün dünyada kanayan bütün yaraların temelinde bu samimiyetsizlik vardır. Bir tarafta aklın ve insafın kabul edemeyeceği saldırganlıklara imza atıp, diğer tarafta barıştan yana görünmek inandırıcı değildir."
"Silah sanayine harcanan para nedir?"
"Acaba bugün dünyada silah sanayine harcadığımız para nedir" diye soran Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun hesabını yapmamız lazım. Öbür tarafta fakir, garip insanlara karşı eğitim, sağlık vesaire, bu alanlarda yaptığımız harcamaların acaba miktarı nedir. İnsanlığın geleceği için her ülke, her yönetim, her toplum kendisi gibi olmayana tahammül etmeyi de öğrenmek, bu kararlılığa sahip olmak mecburiyetindedir. Türkiye olarak barıştan ve çözümden yana tutumumuzu bundan sonra da samimiyetle, kararlılıkla, cesaretle sürdüreceğiz."
"Türkiye bölge için de bir şanstır"
Dış politikadaki bu yoğun takvimin, Türkiye'nin hem bölgesel ve küresel meselelerdeki açılımlarının, gayretlerinin, dinamizminin açık göstergesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu tablo, Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülke için olması gereken tablodur. Türkiye huzur ve istikrarıyla, büyük ekonomik potansiyeliyle, tarihi ve kültürüyle bölge için de bir şanstır. Bunu bütün dünya da bugün kabul etme noktasına gelmiştir.
Yarınların Türkiye için bugünlerden çok daha büyük güzellikler vaat ettiğine bütün samimiyetimizle inanıyoruz. Bugün yaşadığımız zorlukları da elbet aşacak, birbirimize inanıp güvenerek bize yakışan medeniyet seviyelerine adım adım yeniden yükseleceğiz. Bu umut ve heyecanla sözlerime son veriyor, sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum."