Türkiye'de 46 yıldır beyaz et sektöründe faaliyet gösteren Banvit şirketine sorulan "Banvit GDO’lu yem kullanıyor mu?" sorusuna, "Yemlerimizde sadece soya kullanıyoruz ve oranı yüzde 20’yi geçmez. GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların dokularında ve ürünlerinde GDO’lu DNA’ya rastlanmıyor, etine geçmiyor" yanıtı vererek Genetiği Değiştirilmiş Organizma kullandığını kabul etti.
Yeşilist'ten Görkem Gömeç'in haberine göre, geçen hafta ülkemize daha önceden yasaklanmış ama şimdi izin verilen genetiği değiştirilmiş mısır ve soya gireceğini öğrendikten sonra, dün de Banvit’in tavuklarını %20 oranında GD soya ile beslediğini öğrendik.
Bu tabii ki sadece Banvit’in bunu yaptığını göstermiyor, ama kendisine ulaşılıp ve cevap veren şirketlerden ilki Banvit. 25 Temmuz tarihinde Yeşil Düşünce Derneği’nden Sevgi Mutlu‘nun “Banvit GDO’lu yem kullanıyor mu?” twitter mesajına yanıt, şirketin resmi Twitter adresinden, “Beyaz etle ilgili merak ettikleriniz için banvitesor.com sitemizi ziyaret edebilir, istediğiniz soruyu sorabilirsiniz” adlı tweeti'nden sonra geldi.
Sevgi Mutlu’nun bu sorusunun ve Banvit’in tweetinin hemen arkasından Slow Food Uluslararası Konsey üyesi ve Slow Food Fikir Sahibi Damaklar lideri Defne Koryürek de Twitter adresinden, “Banvit, üyesi olduğu BESD-BİR (Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği)’in iznini çıkarttığı GDO’lu soya ve mısırları kullanıyor mu, açıklamalı” talebini yöneltti.
Banvit’in açıklaması 2 Ağustos Pazar akşamında geldi ve hem Fikir Sahibi Damaklar kampanyasına hem de Sevgi Mutlu ve Defne Koryürek’in sorularına oldukça net cevap veriyor: “Evet, tavuğunuzu GDO ile besliyoruz.”
Banvit verdiği yazılı açıklamada Banvit logolu bir resim ile yem üretiminde ithalat izni verilen mısır kulllanılmadığı, “Türkiye’deki mısır üretiminin şu anda ihtiyacı karşıladığı” ek bilgisi ile belirtirken,yemlerinin %20 oranında GD soy içerdiğini belirtiyor. Banvit aynı zamanda GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların dokularında ve ürünlerinde GDO’lu DNA veya proteine rastlanmadığının ispatlandığı iddia ediyor.
Yalnız yapılan son araştırmalar Banvit’in bu açıklamasına meydan okuyor. Collective Evolution'ınbulgularına göre işin gerçeği, GDO’lu ürünlerin, özellikle laboratuvar ortamında genetiği ile oynanmış ürünlerin insan sağlığına olan etkilerini tam anlamda bilmiyoruz. Daha 20 sene önce çıkmış ve direkt piyasaya sürülmüş bu ürünlerin, sağlık kurumları tarafından kontrol edilmesi, tüm olasılıkların değerlendirilmesi ve büyük bir topluluk üzerindeki etkilerin gözlemlenmesi imkansız bir duruma gelmiş durumda.
Buna rağmen bir çok bilimsel araştırma yavaş yavaş aynı öneriyi veriyor: “GDO’lu ürünleri tüketmeyin”. Çünkü yapılan araştırmalar tamami ile Banvit’in iddiasını çürütüyor. Özellikle GDO’lu ürünler ile eşleştirilen glifosat kalıntılarının insanlara ve hayvanlara geçtiğini ve idrar ile dışarı atıldığını belirtiyor. Az miktarda GDO’lu ürünler tüketmelerine rağmen hayvanların idrarında ve dokularında bulunan glifosat miktarları araştırmacıları endişeye düşürüyor.
Glifosat ile ilgili araştırmalar endokrinleri bozan bir kimyasal olduğunu gösteriyor. İnsanlardaki hormon seviyelerini kontrol eden endokrinlerin bozulması, gelişim bozukluklarına, doğum ile ilgili sorunlara ve kansere yol açan tümörlere yol açıyor. İşin garibi ise Glifosat’ın bu etkilerinden 1980’lerden beri hükümetler ve GDO endüstrisi ve özellikle Monsanto da farkında.
GDO’lu ürünlerden bulunan benzer kimyasallar hakkında Kanada’da yapılan bir araştırma, annelerin ve bebeklerinin kanlarında GDO’lu ürünlerle eşleştirilen pestisitlerin bulunduğu yönünde. Araştırma özellikle anne karnındaki bebeklerin, doğal olarak üretilmeyen bir kimyasal maddeye verecekleri tepkilerin tam olarak bilinmediğini belirtiyorlar.