Can Dündar’ın yazıp yönettiği “Mustafa” filmi, seyirciyle buluştuğu 29 Ekim’den bu yana bir çok eleştirinin odak noktası oldu. İlk olarak Turkcell’in sponsorluktan çekilmesiyle, gösterim öncesinde kendinden bahsettiren film, sonraları daha birçok konuda yüksek sesle eleştirilmeye başlandı.
Tartışmalar köşe yazarlarından, internet sitelerine, siyasi partilerden derneklere ve sokaklara yayıldı. Eleştirilen konular arasında, "Atatürk’ün çocukluğu rolünde bir Yunanlı çocuğun oynaması" dahi vardı. Ancak tartışmaların en yoğun yaşandığı konu Atatürk’ün rakı sofrasında içki içerken gösterilmesi oldu.
Eleştirilerin artık sevimsiz olmaya başladığını anlatan Milliyet Yazarı Ece Temelkuran bugünkü yazısında yalnızca mütedeyyin kesimin değil, içki içenlerin dahi, filmi eleştirdiğini yazdı. Temelkuran’ın, “Yoksa o da Başbakanımız gibi balığın yanında Fanta mı içseydi” dediği bugünkü (11 Kasım 2008) yazısı şöyle:
Protestolar, karakter atmalar, tavır almalar, davalar... Yaşananlar, Türklerle ilgili o cehennem fıkrasını hatırlatıyor. Her halkın kaynadığı kazanın başında zebani varmış da Türklerin kaynadığı kazanın başında yokmuş, çünkü efendim onlar zaten birbirlerini bacaklarından aşağıya çekiyorlarmış.
Hakikaten de daha konuşmadan bu kadar çabuk bağırmaya başlayan kaç ülke daha var, merak ediyorum.
Biliyorsunuz, Mustafa’nın başı sadece sigarayla değil, içkiyle de belada. Fikriyatımı değil, içimden geçeni söyleyeyim:
Savaşmışsın, anan ağlamış, ülke kurmuşsun, çatır çutur devrimler yapmışsın... İçmeyip ne yapacaksın! Ben olsam ben de içerim. İddia ediyorum, sen olsan sen de içersin.
Fanta mı içsin?
Mustafa’nın içkisinden, sigarasından şikâyet edenler mütedeyyin kesim olsa içim yanmaz. Çoğu da içki içen insanlar. Bir durup sormak lazım:
Size mi düştü Mustafa’nın içkisiyle uğraşmak!
İçki yasaklarını, Çankaya Köşkü’nde içki verilmemesini, devlet erkânındaki alkolsüzleştirme operasyonunu gericilik diye eleştirirken Mustafa’nın içkisine karışmak niye? Yoksa o da Başbakanımız gibi Fanta mı içsin! Bir daha soruyorum:
Balığın yanına Fanta mı içsin? Safiye Ayla’yı dinlerken alkolsüz meyve kokteyli mi ‘alsın’?
Herkesin bildiğini birbirimizden gizleyerek varmaya çalıştığımız nokta ne, en çok da bunu anlamıyorum. Mustafa içiyordu, bunu herkes biliyor. Hatta bizim şahsi içki hayatımız da bu gerçeğin etrafında şekilleniyor bir parça. Şöyle ki:
Sarı Zeybek diye bir rakı çıkıyor. Vaktiyle Atatürk için üretilmiş rakı markasına nazire olarak. Millet ayağa kalkıyor, vay nasıl yapılır? Arkasından rakının yanında beyaz leblebi görüyorsunuz reklamlarda. Vay, yine ayakta herkes. Neden? Çünkü resmi tarihten biliyoruz ki Atatürk rakıyı beyaz leblebiyle içiyor. Bunu artık çocuklar bile biliyor. Hatta şöyle söyleyeyim:
Küçükken babamın içtiği Kulüp Rakısı’nın üzerindeki iki adamı Atatürk ve İsmet İnönü zannediyordum ve bahse girerim bu konuda tek başıma değilim. Peki çocukların bile bildiği konu kimden ve neden saklansın diye diretiliyor?
‘Annen melek değildi’
Filmi daha izleyemedim. Ama Can’a canlı yayınlarda, gazete röportajlarında sorulan soruları gördükçe içim sıkıldı, o yüzden yazıyorum:
Bir insana yakından bakmaya niçin cesaret edemiyoruz? O mermer gibi imaja baktığımızda kendimizi gördüğümüz, eğer o mermer çatlayıp insan ortaya çıkarsa kendi aksimiz de dağılacağı için mi?
Annesinin melek değil insan olduğunu kabul edemeyen oğlan çocukları gibi niçin huysuzluk ediliyor? Babasının en yakışıklı erkek olmadığını fark eden kız çocukları gibi niye dudak bükülüyor? Bunca gürültü daha ‘Atatürk’ün çocukları’ olarak ergenlik çağını geçmediğimiz için mi?
Bu baş belası buluğ ne zaman bitecek? Bunca patırtı büyümek zorunda kalmaktan korktuğumuz için mi?