Yenibosna’nın bakkal Sırrı Bey Amcası, Türkiye’nin en iyi tenisçilerinden biri. 171 kupa, üst üste Türkiye birincilikleri onu mesleğinden vazgeçiremedi. Sabah turnuvada raket sallıyor ama maç bitince yine tezgâhın arkasına geçip mahallenin Bakkal Sırrı Amcası oluyor.
“Hülya Avşar’ı kortlarda yenen Sırrı Dinçer’in Yenibosna’da bakkalı var!” Bunu duyunca haliyle merak edip Sırrı Dinçer’i arıyoruz. Şaşırmamız şundan; tenis, yıllar yılı zengin sporu olarak bilinmiştir. Tenis, bir nevi golf gibi ‘asil kandan’ gelen bir spordur. İşadamlarına göredir, zengin çocuklarına göredir... Bakkal Sırrı Bey Amca’ya göre değildir.
“Sırrı Dinçer nasıl olmuş da tenise bulaşmış?” sorusunun yanıtını almadan önce, Çobançeşme’deki bakkalı inceliyoruz. Sırrı Bey, buraya ‘market’ diyor ama bildiğiniz mahalle arası bakkalı. ‘Dinçer Market’i diğer bakkallardan ayıran şey, çay paketi ve gofret raflarının üzerine dizilmiş kupalar.
171 tane kupası var!
Dile kolay, 49 yaşındaki Sırrı Bey’in 171 tane kupası var. Ömrünün 33 yılı tenis oynayarak geçmiş. Bakkalın tavanından da dev bir tenis raketi sarkıyor.
“Sırrı Bey nereden çıktı bu tenis?” diye soruyoruz, çocukluğuna dönüyor. “Bizim akrabalarda vardı birkaç tenisçi” diyor. Sırrı Bey, Bingöl’ün Kığı İlçesi, Demirkanat Köyü’ndenmiş. Nasıl yani, Demirkanat Köyü, tenisçi mi yetiştiriyor?
“Öyledir, aslında teniste Bingöllü ve Gümüşhaneliler çoktur. Bir kişi başladı mı devamı geliyordu. Ben de yedi-sekiz yaşlarındayken bizim amcaoğlu Ali Yenilmez, tenis oynuyordu. Tenisin ne olduğunu bilmezdim. Ama Ali Yenilmez’in Türkiye birincisi olduğunu falan tabii radyodan duyuyordum. Yalnız biz köyde çelik çomak oynardık, kortik oynardık. Kortik, golf gibi oynanır. Çelik çomak da teniste forehand’e benzer.”
Çelik çomak oyunundan olacak, forehand stili, neredeyse efsaneleşmiş. Anlattığına göre sadece bu stili öğrenmek isteyen kişilere özel dersler vermiş.
Dönüyoruz yine, şu Bingöl’den tenisçi çıkar meselesine. “Genetik bir yetenek mi var?” diyorum, Sırrı Bey gayet doğal ve içten; “Yok canım öyle bir şey, akrabalardan biri başlayınca, diğerleri de peşinden geliyor” diye yanıtlıyor.
Top toplayarak başlamış
Sırrı Bey, babasını çok küçük yaşta kaybetmiş, yani yetim büyümüş ve hayali de İstanbul’a gelip amcasının oğlu gibi tenisçi olmakmış. “Ben yetim büyüdüm ya, belki Allah ondan dileğimi kabul etti. İstanbul’a 13’ümde geldim. Tenise başladım” diye anlatıyor.
Sırrı Bey, akrabası Ali Yenilmez’in oynadığı Hilton Oteli’nin tenis tesisinde, top toplayıcı olarak işe başlamış. Bir yandan top toplama işini yaparken, boş zamanlarında da durup dinlenmeden tenis çalışmış. 16 yaşına geldiğinde, Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü TED’in o dönemki başkanı, oyununu izlemiş ve küçük Sırrı’yı ‘keşfetmiş’. Sırrı Bey, TED tenis takımına alınmış.
O yıllarda TED’de oyuncu olan, şu anki Kulüp Başkanı Mehmet Tınaz, 16 yaşındaki Sırrı’ya, “Sıraya gir, servis at bakayım” demiş. Ve Sırrı, oynadığı oyun sonrasında o zamanın Türkiye tenis şampiyonlarından Nazmi Bari’nin takımına girmiş. “Takıma alındım alınmasına da, parasızlık nedeniyle kabul edemedim. Onların bana verdiği para geçinmeme yetmiyordu” diyen Sırrı Bey, TED takımının teklifini reddettikten sonra Marmaris Martı Otel’de tenis hocası olarak işe başlamış.
Sırrı Dinçer, buradan İstanbul’da TAÇ Spor’a geçip bir yıl hocalık yapmış. Peşinden Marmaris Dalyanspor’dan teklif almış ve orada hocalığın yanında kulüp müdürlüğü işini de üslenmiş.
Aktuna’dan ortaklık teklifi
Askerliğini yaptıktan sonra Marmaris’e dönen Sırrı Bey, dönemin Bakırköy Akıl Hastanesi Başhekimi Yıldırım Aktuna’dan, “Gel beraber kulüp açalım” teklifi aldığını anlatıyor. Kulüp açamıyorlar ama Sırrı Dinçer, Aktuna’nın aracılığı ile Yeşilyurt Spor Kulübü’nde hocalık yapmaya başlıyor. 1985’te girdiği kulüp takımında, 1991’e kadar oynuyor, aynı zamanda tenis sorumlusu olarak çalışıyor. Bu arada genç takımı çalıştırıp özel ders veriyor. Sırrı Bey, hâlâ Yeşilyurt Spor Kulübü’nün üyesi.
Sırrı Dinçer, belli ki girişimci biri. Tenis oynarken bir ara bal ve fasulye işine giriyor. Hikâyesinin bu bölümüne gelince, “Peki ne alaka bakkal açmak, madem tenis hocalığı yapıyorsunuz?” diye soruyorum. Kahkaha atıp yanıtlıyor:
“Bundan 12 yıl önce yeğenim istedi bakkal açmayı. Açtık ama çalışmadı. O gidince yerine birini getirdik olmadı. Başka birini işe aldık, gitti. Baktık olmuyor, işin başına biz geçtik. Tabii asıl işim tenis.”
‘İsteyenlere çanta, eşofman verdim’
Dinçer Market’in bulunduğu mahalle küçük bir mahalle... Kendi işinde, kendi halinde, biraz dünyaya kapalı insanlar oturuyor burada. “Sırrı Bey, müşterileriniz kupalarınızı görünce nasıl tepki veriyor?” diyorum; “Tabii bilmiyorlardı tenisi. Kupaları görünce ‘Şekerlik mi, vazo mu’ diye soruyorlardı. Ama turnuvalara bazı müşterilerimi de götürdüm. Tabii tenisi pahalı spor olarak düşünüyorlardı. Ama isteyenlere çanta, eşofman, ayakkabı verdim. Bazıları tenise başladı” diye yanıtlıyor Sırrı Dinçer.
‘Hülya Avşar’ın tekniği artık iyi’
Sırrı Bey’in oynamadığı ünlü kalmamış. Bu ünlülerden biri de Hülya Avşar. Mehmet Tınaz - Hülya Avşar ikilisini, takım arkadaşı Aydan Çakır ile birlikte iki kez yenmiş. “Nasıldır peki Avşar’ın tekniği?” diye soruyorum. Cevabı şöyle: “Hülya Avşar şu anda güzel oynuyor. Eskiden iyi değildi. Stili güzel çünkü çok iyi hocalardan ders aldı. Avşar’ın ayrıca tenise çok katkısı oldu. Tenis ondan önce çok tanınmıyordu. O başladıktan sonra, bizim buradakiler de tenisi tanıdı. Bana ‘Hülya Avşar ile oynadınız mı?’ diye soruyorlar.”
Kaynak: Tempo
Röportaj: Semra Pelek