Politika

BAHÇELİ: ''MUTLAKA ŞAMARI İNDİRECEĞİZ'' MANAVGAT (A.A)

27 Kasım 2010 14:14
-BAHÇELİ: ''MUTLAKA ŞAMARI İNDİRECEĞİZ'' MANAVGAT (A.A) - 27.11.2010 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Sahip oldukları vatan sevgisi ve millet aşkıyla, bölücü hainlerle mücadele eden, birliğimiz ve bütünlüğümüz için gece-gündüz çaba gösteren ve görevini yaparken birçok şehit veren ordumuzun, mütecaviz girişimlerle etkisiz ve aciz bir pozisyona sürüklemesinin hesabını bu iktidardan sormaya kararlıyız ve ihanete kol kanat gerip, Mehmetçiği darbeciymiş gibi gösterenlere mutlaka şamarı indireceğiz'' dedi. Bahçeli, partisine mensup belediye başkanlarının katılımıyla Antalya'nın Manavgat ilçesi yakınlarındaki Titreyengöl mevkisinde düzenlenen ve iki gün sürecek toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ülke ve milletin tehlikeli ve tehditlerle dolu bir dönemin tüm sancılarını yaşadığını savundu. Endişe verici huzursuzluk ve gerilim hattının, milleti çepeçevre kuşattığını kaydeden Bahçeli, hayal kırıklıklarının yaygınlaştığını, umutsuzluk girdabının genişlediğini, milletin gelecekle ilgili olumlu bekleyişlerinin karamsarlıkla yer değiştirdiğini iddia etti.  ''AKP zihniyeti devlet ve organlarını, geçmişten kalan kini doğrultusunda hesaplaşma arenasına çevirmiş, milletimizin inançlarını, milli ve manevi değerlerini ise arsızca istismar malzemesi haline getirmiştir'' diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Gündemi meşgul eden hiçbir konu samimi ve soğukkanlılıkla ele alınamamış, hiçbir sorun vicdanları rahatlatacak ve herkesi tatmin edecek bir içerikle çözülememiştir. AKP'nin gerginlikten beslenen ve kökü çatışma dinamiklerine bağlı olan siyasi uygulamaları rahatsızlıkları, kaygıları, kuşkuları artırmış ve taşınması zor bir noktaya getirmiştir. Teröre teşrifatçılık yapan, teröristle müzakere eden, İmralı'ya saygınlık kazandıran AKP hükümetinin sıra başka meselelere geldiğinde inanılmaz bir tahammülsüzlük ve öfke hali gösterdiği açıktır.'' -3 GENERALİN AÇIĞA ALINMASI- Devlet Bahçeli, ''AK Parti'nin, zayıflatmak ve hırpalamak amacıyla uzun süredir sistemli bir biçimde hedef tahtasına yerleştirdiği Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de bundan kendi payına düşen hisseyi fazlasıyla aldığını'' ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi: ''En son olarak, ilgili bakanların, görevleri başında bulunan üç Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunu açığa almasıyla yeni bir tartışmanın fitili ateşlenmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla, Yüksek Askeri Şura'da terfi ettirilmeyen bu kişilerin, daha sonra yargıdan lehlerinde olumlu karar çıkmasına ve terfi kararnamelerinin hazırlanmasına rağmen hükümetçe bu durum uygun görülmemiş ve idari tedbir olarak açığa alma işlemi uygulanmıştır. Meselenin bu aşamaya gelmesinde, kamuoyunca Balyoz darbe planıyla ilgili hazırlanan iddianamede, söz konusu kişilerin bulunmasının belirleyici olduğu görülmektedir. Şüphesiz kim demokrasinin varlığından rahatsız ve buna karşı duruyorsa; ek olarak mevcut hukuk düzenini yıkmak ve hükümeti devirmek için gayrimeşru faaliyetlerde bulunuyorsa bunlara tevessül edenlerin, cezaların şahsiliği prensibine sadık kalarak haklarında mutlaka hukuki işlemler yapılmalıdır. Darbe niyetinde, düşüncesinde ve çalışmasında bulunanların yakasından yapışmak için kimsenin elini tutan yoktur ve bunun da gereği bir an önce yerine getirilmelidir.'' Bahçeli, halen süren davaların da bir an önce sonuçlandırılması, mahkemelerin hızlı çalışması için ivedilikle önlem alınması gerektiğini vurguladı. Yargının hakkını teslim ettiği ve terfilerinde bir engel görmediği kişileri mağdur etmenin doğru ve insaflı bir tutum olmadığını belirten Bahçeli, şöyle devam etti: ''Ne yazık ki uzun bir süredir Türk Silahlı Kuvvetleri'ni sindirme ve hırpalama sürecinin işlediği ortadadır. Sahip oldukları vatan sevgisi ve millet aşkıyla, bölücü hainlerle mücadele eden, birliğimiz ve bütünlüğümüz için gece-gündüz çaba gösteren ve görevini yaparken birçok şehit veren ordumuzun, mütecaviz girişimlerle etkisiz ve aciz bir pozisyona sürüklemesinin hesabını bu iktidardan sormaya kararlıyız ve ihanete kol kanat gerip, Mehmetçiği darbeciymiş gibi gösterenlere mutlaka şamarı indireceğiz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin milletimiz nezdinde zor duruma düşürülmesine, fesadın ve fitnenin AKP ikmalli taarruzuyla sırtının yere getirilmesi için pusuda bekleyenlere asla izin ve fırsat vermeyeceğiz.'' Bahçeli, ''bir tarafta hükümetin varlığının korunmasına yönelik haklı gayret ve titizlik gösterilirken, öbür tarafta milletimizin birliğinin ve devletimizin bütünlüğünün hiç dikkate alınmamasının kabul edilebilir hiçbir makul ve geçerli mazereti bulunmadığını'' kaydetti. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Madem Başbakan Erdoğan darbe girişimlerine karşı bu kadar hassas ve tepkilidir, o halde Türk milletine ve devletine yönelik saldırıları nasıl ve hangi bağlamda ele almaktadır? Bu çürümüş zihniyetin sorularımıza vereceği cevabı elbette tahmin ediyoruz, ancak darbe girişimleri bahanesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin tümünün zan ve itham altında bulunmasına şiddetle karşı durduğumuzu da bilmelerinde fayda görüyoruz. Kim darbe oluşumlarının içindeyse, bu ilişki ağında yer almışsa, suçu şahsidir ve gecikmeksizin hakkındaki yaptırımlar yerine getirilmelidir. Ancak, bölücülerle sarmaş dolaş olan AKP zihniyetinin, el altından Türk Silahlı Kuvvetlerini taciz etmesine, yıpratmasına ve gayri meşru örgütlenmelerin merkeziymiş gibi sunmasına asla müsamaha göstermeyeceğimizi ve sonuna kadar da bununla mücadele edeceğimizi Manavgat'tan muhataplarına bildirmek istiyorum.'' -''NATO KARŞISINDA PUSAN''- MHP Genel Başkanı Bahçeli, AK Parti hükümetleri döneminde gerçeklerin hiç olmadığı kadar karartıldığını da savunarak, ''Her zaman söylediğimiz gibi, taviz bu dönemde başarı, teslimiyet zafer, kriz fırsat olarak değerlendirilmiştir'' dedi. ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sahip olduğu niyetin ve kafasındaki hesapların, yalnızca partisinin ve yanındaki çıkarcıların yararına işlediğinin bugün daha iyi anlaşıldığını'' iddia eden Bahçeli, konuşmasında şu görüşleri dile getirdi: ''Bu itibarla, hamasi sözlerin büyüsüyle kendisinden geçen Başbakan ve hükümetinin, milletimizin lehine ve faydasına takdir edilecek bir icraatta bulunması artık mümkün değildir. Hem iç politika hem de dış politika alanında iflas eden AKP iktidarının aldatmalarına milletimizin daha fazla katlanması ve tahammül etmesi mümkün değildir. NATO karşısında pusan, Avrupa Birliği'nin talimatlarına ve boyunduruğuna sessiz kalan, konu ABD olduğunda geri çekilen Başbakan Erdoğan, ne acıdır ki ne zaman Ortadoğu'ya gitse birden bire İsrail'e karşı şahin kesilmekte, oradaki Müslüman kardeşlerimizi tıpkı ülkemizde olduğu gibi kandırmaya çalışmaktadır. Nitekim Füze kalkanın ülkemize kurulma kararını bir türlü izah edemeyen ve bu çerçevede, mazlum din kardeşlerimizi kıyıma uğratan İsrail'in korunmaya alındığı itirafından da ısrarla kaçınan Başbakan'ın, sahte kabadayılıklarının milletimiz açısından hiçbir anlam ve önemi olmayacaktır. Şayet Başbakan Erdoğan İsrail'e katil diyorsa, o zaman füze kalkanının öncelikle kimi muhafaza etmek için planladığını açık ve dürüstçe milletimize açıklamalıdır. Aksi takdirde arkada İsrail'le el altından pazarlık eden, önde de İsrail düşmanlığı yapan münafık ve şahsiyetsiz siyasetçi özelliği yakasına bir daha çıkmamak üzere yapışacaktır.  Sultan olmaya kendisini kaptıran ve Ortadoğu sokaklarında şahsının, böyle propaganda yapılmasından da son derece keyifli olan Başbakan'ın, başını ülkemize çevirip, kalan iktidar yıllarında milletimizin sorunlarına kafa yorması bizim en büyük dileğimizdir. Darfur'dan, Kabil'den, Ramallah'tan, Bağdat'tan ya da Haiti'den bahsedince küresel bir bakış açısına sahip olacağını zanneden Başbakan'a hatırlatmak isterim ki; vatanımızın dört bir tarafında açlıktan, sefaletten, yoksulluktan en az bu yerler kadar, belki de buralardan daha fazla muzdarip şehirlerimiz, ilçelerimiz, köylerimiz olduğu bir hakikattir. Başbakan Erdoğan Darfur'dan söz edeceğine, önce Antalya'nın, Burdur'un, Ağrı'nın, Hakkari'nin problemlerini halletmelidir ve başkent Ankara vizyonuyla dünyaya bakmalıdır.'' AK Parti iktidarının MHP üzerinde dolap çevirdiğini ve tezgahlar tertiplediğini de iddia eden Bahçeli, 12 Eylül referandumu öncesinde ve sonrasında MHP'li belediyelere yönelik ''karanlık senaryoların projelendirildiğini ve iktidar gücü kullanılarak bazı belediye başkanlarının partiden istifa etmelerinin sağlandığını'' savundu.