MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Çözüm sürecinin nasıl biteceğinden korkuyorlar. Buzdolabına koymuşlar. Fişi çek, kokut, sonra da at. Neymiş silahları betona gömmüşler, ya biri gelip betonu kırarsa? PKK’yı Türkiye Cumhuriyeti'ne teslim edeceksiniz. Silahların hepsi silahlı güçlerimize teslim alınacak" dedi. Bahçeli, "10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçilen, ancak parti başkanı mı, devlet başkanı mı, Serok Ahmet’i vesayet altına alan mı, ne idüğü belirsiz Cumhurbaşkanı’nın Kaçak Saray’dan çıkıp Çankaya’ya dönmesini söyledik" ifadesini kullandı.
"Eğer bu basın mensupları doğru dürüst vereceklerse buradan Türkiye’ye sesleniyorum" diyen Bahçeli, "Azınlık hükümetine, MHP olarak karşı olduğumuzu ifade ettik. Erken seçimin Türkiye için uygun bulmadığımızı söyledik ve aynı zamanda anayasanın 116. Maddesine göre 45 gün içerişinde hükümet kurulamıyor ise Cumhurbaşkanlığı’nın önerisi ile seçim hükümetinin düşüncesi ortaya konmuştur" dedi. Bahçeli, "Milliyetçi olan kimse, bu dört maddemizden asla taviz veremez" ifadesini kullandı.
Bahçeli, partisinin Amasya mitinginde konuştu.
Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
AKP’nin bu gayretinin dışında o partinin 12 yıl hem genel başkanlığını hem başbakanlığını yapmış olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu defa geçmişteki imkanlarının tekrar musluğunu açmış, örtülü ödenek dahil her türlü imkanı seferber etmiş, işi gücü yokken ya Türkiye’de ya dünyada gezerek, seçim konuşması yaparak propaganda yapmıştır.
MHP kıt imkanlarla 54 ili ziyaret edip miting yaparken, sadece Cumhurbaşkanı’nın ne idüğü belirsiz açılış törenleri ve temel atma törenleri adı altında 54 kez AKP adına seçim konuşması yapmıştır. Bu nedir? Bu haksız bir rekabettir. Adil olmayan bir seçimin tohumlarını atmaktır. Devletin imkanlarını seferber ederek millete zulümdür, kanaatlarini değiştirme arzusudur. Herkeste oluşan kanaat, bunlar tek başına iktidara geliyor olmuştur. AKP’den beslenen kamuoyu araştırma şirketleri, AKP’ye ayrıcalıklı davranmış ve öncelik vermiştir. Böyle bir ortam içerisinde tek başına iktidar olması planlanan, düşünülen ve milleti de bu manada aldatmaya çalışanlar 7 Haziran akşamı balkon konuşması için hazırlıklar yaparlarken, bir bakıyorlar ki yüzde 9 oy kaybıyla 258 milletvekili çıkarmasına rağmen tek başına iktidar olamamışlardır. Bu onları büyük hayal kırıklığına, Erdoğan’ın korku sarmalına girmesine vesile olmuştur. Bir tarafta AKP var 258, bir tarafta CHP 132, bir tarafta MHP var 80 milletvekili, bir tarafta PKK’nın siyasal uzantısı olan HDP var, 80 milletvekili.
Çoğunluk AKP’de olmasına rağmen tek başına iktidar olamamıştır. Geçmişte on bir defa yaşadığımız koalisyon süreci ortaya çıktı. İki veya daha fazla parti farklılıklar gösteren yönlerini törpüleyerek koalisyon yapılanmasına gidebilirlerdi. Türkiye 11 ayrı koalisyon yönetimiyle belli bir birikime ve tecrübeye kavuşmuştur. Peki bu koalisyon nasıl kurulacaktır? İktidar partisinin balkon konuşması ve sonrasında hemen özellikle yandaş basın aracılığıyla bir erken seçimden veya azınlık hükümetinden bahseder hale gelmişlerdir.
Millet iradesinin size vermediklerini bir takım çevrelerin imkanlarıyla aktarıp tek başına iktidar olma siyaseten doğru olmamıştır. Yandaş medya ve gazeteler erken seçimle ülkenin karşı karşıya kalabileceğini belirtip, diğerlerini baskı altına alma ve kendilerinin tekrar tek başına iktidar olacak ortamı hazırlamak gibi bir düşünceye saplanmıştır.
Başından itibaren Sayın Erdoğan, hükümetin koalisyonlarla da olsa istememektedir. Başka bir koalisyonun oluşmasına fırsat tanımamışlardır. AKP Genel Başkanı’nı vesayet altına almıştır. Çünkü tek başına iktidar olamama hali ve farklı bir koalisyon Erdoğan’ın korkulu rüyası olmuştur. 17/25’in hesabını benden sorarlar, PKK’ya desteğin, çözüm sürecinin hesabını benden sorarlar diyerek erken seçime götürmüşlerdir.
Anayasa çerçevesinde hareket ederken görevlendirme yapmıştır ve 9 Temmuz günü AKP’nin vesayet altındaki Başbakan’ını tekrar görevlendirmiştir. 13 Temmuz günü anamuhalefet partisi genel başkanıyla görüşmeyi arzulamış, ilk temas görüşmesini yapmış, 14 Temmuz günü MHP’yle görüşme isteği ve o görüşme yapılmıştır, HDP’yle görüşmeyi kısa dönemde düşünmemiş ve CHP’yle beraber koalisyon çalışmasına başlamışlardır. Tam 32 gün al ver yapmak suretiyle Türkiye’de hükümet kuruluyor mesajı vermek suretiyle millet aldatılmış, zaman kaybı yaşatılmış ve AKP-CHP koalisyonunun olmayacağı anlaşılmış ve bundan vazgeçtiklerini beyan etmişlerdir. Dolayısıyla AKP’yle CHP koalisyonunun kurulma çabaları suya düşmüştür. 45 gün içinde hükümetin kurulma zarureti varken 32 gün harcanmış, 3-4 gün tartışması yapılmış, madem ki Meclis’te MHP var, MHP’yle de görüşelim diye randevu talebinde bulunmuşlar, 17 Ağustos’ta randevulaşılmıştır.
Hangi partiden olursak olalım, doğruyu iyi bilmekte, sapmamakta yarar vardır. Siz kalkıyorsunuz, 13 Temmuz’dan itibaren görüşmeye başlıyorsunuz. 14 Temmuz’a kadar görüşmelerden sonuç alamıyorsunuz. Ama bu arada bir önerge hazırlıyorsunuz, 15 Ağustos günü Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırıp erken seçim kararı almayı düşünüyorsunuz, 17 Ağustos’ta randevu olunca, MHP’nin de kapısını bir çalmış olalım diyerek ve 17 Ağustos günü saat 14:30’da MHP’nin grup odasında kendilerinden gelen AKP, Bizimle önce hoşsohbet yapmıştır. Sonrasında Türkiye’nin durumu ile ilgili konuşmuştur.
Eğer bu basın mensupları doğru dürüst vereceklerse buradan Türkiye’ye sesleniyorum; azınlık hükümetine, MHP olarak karşı olduğumuzu ifade ettik. Erken seçimin Türkiye için uygun bulmadığımızı söyledik ve aynı zamanda anayasanın 116. Maddesine göre 45 gün içerişinde hükümet kurulamıyor ise Cumhurbaşkanlığı’nın önerisi ile seçim hükümetinin düşüncesi ortaya konmuştur. MHP azınlık hükümetini siyasi ahlak yönünden doğru bulmadığı için hayır demiştir. Neye hayır dediğimizi anlıyor musunuz? İkinci olarak erken seçime hayır demiştir. Üçüncüsü PKK’nın siyasi uzantısına flu baktığımızı söylediğimiz için, seçim hükümetinde HDP olacağı için katılmayacağımızı söyledik. Kendilerine cebimden çıkardığım 4 maddeyi okudum. Bunları kabul ediyorsanız koalisyon kurmaya hazır olduğumuzu söyledik.
MHP hiçbir şekilde bu dört maddeden taviz veremez. İkincisi çözüm süreci aldatmacasından vazgeçilmesidir. Oslo’da başlatılan müzakerelerle PKK’nın meşrulaştırılması, İmralı – Kandil’le görüştürülmesi, Oslo’da İngiliz Büyükelçiliği’nin hakemliğinde görüşülmesini MHP kabul etmiyor ve en kısa zamanda terk edilmesini istiyoruz. Üçüncü madde, yolsuzluk ve rüşvetle, ayakkabıcılardan, kutuculardan kime dayanırsa dayansın hesap sorulmasından yana olduğumuzu söyledik. Dördüncü ilkemiz ise 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçilen, ancak parti başkanı mı, devlet başkanı mı, Serok Ahmet’i vesayet altına alan mı, ne idüğü belirsiz Cumhurbaşkanı’nın Kaçak Saray’dan çıkıp Çankaya’ya dönmesini söyledik. Dört maddeyi kabul edecek halde değildir. Bunları kabul edişi AKP’nin tükenişidir, bakan, milletvekili kim varsa hepsinin Yüce Divan’a gitmesidir. 1 saat sonra Sayın Davutoğlu bizim her şeye “Hayır” dediğimizi söylemek suretiyle kendilerinin kusurunu örtmeye, kabahatini milletimizden saklamaya çalışmıştır. Halbuki gerçek budur. Ben hazırlıklı gitmiştim, hadi buyurun koalisyon kuralım dediklerinde blöf mü yapıyoruz, oyun mu oynuyoruz. Yanıma siyah çanta almıştım, ilkelerde anlaşıldığı takdirde, koalisyon protokolünü açtım, bu dosyayı şimdilik size vermiyorum, kabul ettiğiniz takdirde 4 ilkeyi, en kısa zamanda, 2-3 gün MHP-AKP koalisyonunun kurulabileceğini söylemişizdir. Onlar televizyona çıkıp hayır türküsüyle, korkaklıklarını saklamaya çalışmışlardır.
Ne diyorlar silahlar betona gömülecekmiş. Ya betonu çıkarıp tekrar silahları çıkarırlarsa… PKK’yı Türkiye cumhuriyeti devletine teslim edeceksiniz. Silahların hepsi silahlı güçlerimize teslim alınacak. Bunlardan katil ihanetçi kim varsa hepsinden adalette hesap sorulacak.Masum olanlar yuvalarına katil olanlar da cezaevine gönderilecek. Sen PKK’dan yana evet diyorsan biz hayır diyoruz. Sen çözüm süreci ihanetine evet diyorsan biz hayır diyoruz.