Politika

Bahçeli'den Mansur Yavaş'a adaylıktan çekilme çağrısı: Mahkeme karar verirse, yerine ne gelecek?

"S-400 alınmalı sadece ABD'ye bağımlı bir savunma olmaz"

19 Mart 2019 22:47

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Rusya'da S-400 savunma sistemlerinin satın alınması konusunda "ABD bölgede çok farklı bir politika uyguluyor. S-400 alınmalı sadece ABD'ye bağımlı bir savunma olmaz. İhtiyacımız olan nerede olursa olsun tedarik edilir" açıklamasında bulundu.

Bahçeli, "31 Mart yerel seçimlerinde sonuç ne olursa olsun, Cumhur İttifakı'nın kaldığı yerden devam edeceğini" söyledi. Muhalefete sert eleştirilerden bulunan Bahçeli, "Bir sistem değişikliği oldu biz de buna karşıyız’ diyerek kaosa ve krize sürüklemek çok yanlıştır ve tarihi bir hatadır" dedi.

Mansur Yavaş hakkındaki 'sahte senet' iddialarıyla ilgili konuşan Bahçeli, "Yargı yolu sonuçlanıncaya kadar, Türkiye'nin gündemine taşınmış ve seçime de 11 gün kala böyle bir aday basında yazdığı kadarıyla, kendilerinin yaptığı açıklamaların da yetersizliğini ele alırsanız benim kanaatim odur ki bu şahıs Cumhuriyet Halk Partisi adaylığından çekilmelidir. Mahkeme karar verirse, yerine ne gelecek?" ifadelerini kullandı. 

"Eğer idamla ilgili adım atılacaksa MHP bu konuda var. Meclis'e geldiği takdirde MHP idamın tekrar getirilmesi açısından olumlu oy kullanır" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, NTV ve Star TV ortak yayınında Nazlı Çelik'in sorularını yanıtladı.

Nazlı Çelik: Beka vurgusunu ilk açıklayan siz oldunuz. Beka ile kastettiğiniz nedir? Son dönemde hem içeride hem dışarıda birçok yeni gelişme meydana geldi. 

Beka kavramı Türkiye’de hem siyasi hayatımızda hem özel hayatımızda çok söylenen, üzerinde durulan bir kavramdır. İlk defa söylenmiş değildir. Uzun yıllardır beka meselesi üzerinde ciddiyetle durulmaktadır. Bekayı tehdit ve tahrip edecek konular üzerinde de hassasiyetle karşıt duruşlar sergilenmektedir. Beka en basit haliyle devletin varlığı, milletin birliği, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruma anlayışıdır. Bu konu üzerinde hiçbir tartışmaya gerek yoktur. Birçok olaylar buraya yönelikse Türkiye’de beka meselesi var demektir. Onun aşılması lazımdır. 

Nazlı Çelik: Bu noktada Millet İttifakı karşıt bir söylem gerçekleştiriyor ve sadece yerel seçime gidiyoruz vurgusu yapılıyor. Hatta sürekli altınız Cumhur İttifakı’nın çizdiği beka vurgusunun ülkeyi kutuplaştırdığı ve ayrıştırdığını iddia ediyor. 

Bu çok yanlış bir değerlendirme. Özellikle Cumhur İttifakı’nın oluşumuna karşıt görüş beyan edenler sürekli olarak bu kavramın bir kutuplaşmaya vesile olabileceğini iddia ediyorlar. Ama zaman içinde kendileri gerçek büyük kutuplaşmaya doğru bir eğilim içerisine girdiklerini fark edemiyorlar. Türkiye’de bir süreç yaşanıyor. İyi analiz etmek iyi değerlendirmelerde bulunmak lazım. Cumhuriyetimizin 96. yıl dönümünü kutladığımız bir süreçte yeni bir sisteme geçiş olmuştu. Bu yeni bir evredir. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yöneliştir. Böyle bir dönemde bu anlayışı hayata geçirebilmek için bir süreç yaşanmıştır. Anayasamızda var olan parlamenter sistem olarak nitelendirilen yapının zamanla çift başı görünümleri, aksayan yönleri dikkate alınarak Türkiye’de daha güçlü bir yönetim, daha güçlü bir devlet, daha mutlu bir millet oluşumuna katkı sağlayabilecek bir yaklaşım ortaya konulmuştur. Bu yaklaşımın ana kaynağı 15 Temmuz felaketidir. 15 Temmuz felaketi büyük bir tahribattır. Türkiye’yi önemli ölçüde sarsan Türkiye’yi beka meselesine kadar götürebilecek bir iddiayı taşıyan, geleceği ne olacağı belli olmaya bir darbenin niteliğidir. Böyle bir durum karşısında tabiatıyla devletin varlığı ve milleti üzerinde kararlı duruş sergilemek bir mecburiyet halini almıştır.

İşte 15 Temmuz sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi 15 Temmuz’u iyi anlamış, iyi anlatmış, iyi yorumlamıştır. Böyle bir durum karşısında da ne yapılması gerektiği konusunda bir anlayış birliğine varmıştır. Bunun başlangıç noktası Yenikapı ruhudur. Yenikapı ruhundan hareketle Türkiye’de yeni bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecini tamamlayabilmek için de bir araya gelmeyi ve bunun adına da Cumhur İttifakı demeyi prensip olarak benimsemişlerdir. Cumhur İttifakı olarak faaliyetler şu anda bu yönüyle devam ediyor. Bununla bir anayasa değişikliği yapılmıştır. Arkasından 16 Nisan’da bir halk oylaması olmuştur ve halkımız anayasa değişikliğini benimsemiştir. Dolayısıyla yeni bir dönemin ilk adımı atılmıştır. Sonra 24 Haziran seçimleri gerçekleştirilmiştir. Bu seçimle Cumhurbaşkanlığı ve Millet Meclisi yeniden seçilmiştir. Cumhurbaşkanlığı ise 9 Temmuz’da bir yemin töreni ile görevine başlamıştır. O günden bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye yönetilmektedir. Bugün için bu süreç devam ederken karşımıza yakın bir tarih olarak 5 yılda bir yapılan bir mahalli idareler seçimleri gelmiştir. Bu seçimlerle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi özdeşleştirerek birbirlerini yıpratmadan, birbirlerini tahrip etmeden Türkiye’yi yönetebilme kabiliyetini kuvvetlendirmek açısından mahalli idareler seçimleri bizim açımızdan çok daha önem arz etmiştir.

Sadece bir büyükşehir belediye başkanını seçmek değildir, sadece il ve ilçe belediye başkanlarını seçmek değildir, muhtarları seçmek değildir. Bunların hepsini yapalım ama bir yerde de bir ters düşüş olmasın, bir karşı duruş olmasın. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hayata tam anlamıyla geçirebilecek, istikrar sağlayabilecek, kalıcı kılabilecek bir başarının da tamamıyla desteklenmesini sağlamak lazımdır. Bu başarı mahalli idareler seçimleridir. İşte bunun için Cumhur İttifakı mahalli idareler seçimlerinde de aynısıyla devam ediyor. Birisinde yasal bir zemini vardır birisinde de Yenikapı ruhu ve Cumhur İttifakı anlayışıyla gerçekleştiriliyor. 31 Mart’ta inşallah hayırlı bir sonuç Cumhur İttifakı tarafından elde edilmiş olacaktır.

Nazlı Çelik: Cumhur İttifakı istediği başarı oranına ulaşamazsa o zaman muhalefetin bir sistem tartışması başlatacağını düşünüyor musunuz? Mesela o zaman bir erken seçim gündeme gelir mi? Ya da siz gelmesi talebinde bulunur musunuz? 

Başından bu yana Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş hazırlıklarının başladığı dönemlerde Türkiye’de iç ve dış odaklarda bir karşı duruş sergilenmiştir. Bir sistem değişikliğini istememişlerdir. Parlamenter sistemin devamından yana olmuşlardır. Bazıları da bir karşı duruş olarak Cumhurbaşkanı seçilmiş olan şahsiyete karşı tavır geliştirmeyi amaçlamışlardır. Onun için Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulanmasına zorluklar çıkarmak, Cumhurbaşkanını çalışamaz hale getirmek, Türkiye’de gelecekle ilgili bir kaos ve kriz yaratarak tekrar eski sisteme dönme gayreti içerisinde olanlar var. Bunlar bazen niyetlerini açıkça söylüyorlar bazen saklıyorlar. Kimisi bazen demokrasi adına bunu söylemiş oluyor kimisi başka bir şey olarak söylemiş oluyor. Ama gerçek niyet bellidir. Bu çok tehlikelidir ve doğru da değildir. Onun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Cumhur İttifakı ile Yenikapı ruhunda başlatılmış olan bir sürecin sonuç ne olursa olsun devamında yine bu Cumhur İttifakı olacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Milliyetçi Hareket Partisi’nin sağduyu birlikteliği, kararlılığı ve uygulama gücü devam edecektir. Bu olmadığı takdirde Türkiye’de başka türlü olaylara hazırlık yapanlar vardır. En basit tabiriyle Fransa’daki sarı gömlekliler. Türkiye’de de buna benzer Gezi tecrübesi var. Bir takım söylemler, davranışlar var. Bütün bunları dikkate aldığımız vakit çok hassa olmamız gerekiyor. İki tane terörle mücadele var. Birisi 41 yıldır devam eden birisi de 40 yıla yakın süreçtir devam eden hazırlıkları ile 15 Temmuz’dan itibaren ortaya çıkmış olan FETO terörizmidir. Bu iki terör faaliyetinin Türkiye’yi önemli bir tehdit altında tuttuğunu görmemezlikten gelemeyiz. Bunların için geçenlerde Sayın İçişleri Bakanı’nın bir açıklaması oldu. Bugüne kadar 511 bin kişi FETO terörüyle ilişkili olarak gözden geçirildiğini, tutuklandığını savcıların yapmış olduğu faaliyetlerin bunun dışında kaldığını ama onu da dâhil ederseniz çok yüksek olduğunu söylüyor. Bu önemli bir rakamdır. 

Nazlı Çelik: Beka tehlikesinden kasıt burada PKK ve FETÖ başlıca olmak ve ülkenin parçalanma ihtimali... 

Türkiye’nin birlik beraberliğidir ve bölünmez bütünlüğüdür, bu konuda bir taviz verilmeme anlayışıdır beka burada. Bunun yanında bir de Suriye var, Irak var, öbür tarafta uluslararası terörizm var. Bütün bunları dikkate alırsanız Türkiye üzerinde oynanmakta olan oyunların boyutu çok farklı olmaktadır. Böyle bir durum karşısında hangi siyasi partinin mensubu olursak olalım eğer Suriye’yi doğru dürüst milli menfaatler doğrultusunda algılayabiliyorsak, Irak’taki gelişmeleri dikkate alabiliyorsak, Amerika’nın tutumlarını göz ardı etmiyorsak ve bununla birlikte Avrupa’daki gelişmeleri de dikkate aldığınız vakit bu mahalli idareler seçimlerinde kriz yaratan değil ülkeyi güçlü kılan ve 21.yüzyıl içinde 100.yılı kutlayacak olan 2023 yılına kadar da bu iktidar devam edeceğine göre bunu gölgelememek lazım. 24 Haziran seçimleri yapıldı onun üstüne 5 eklediğiniz zaman 24 Haziran 2023’tür. Ama 29 Ekim 2023 ise Cumhuriyet’in 100. yıl dönümüdür. Türkiye’de cumhuriyetin 100. yıl dönümünü ileri bir medeniyete sahip güçlü, mutlu, her türlü ekonomik ve sosyal meselelerini çözmüş, dünyanın önemli süper güçleri arasına girmiş bir ülke olarak hazırlamak gerekirken, ‘sadece ve sadece bunu bir sistem değişikliği oldu bizde buna karşıyız’ diyerek kaosa ve krize sürüklemek çok yanlıştır ve tarihi bir hatadır. Bugün muhalefet unsurları bunu yaparken öbür taraftan da çok kararlı her şeyi bilen bir üslup içerisinde Türkiye’de beka sorunu yoktur. Ne sorunu var peki? Cevap yok. Bekanın ne olduğunu tanımlayan da yok. Ama ekonomik faaliyetler içinden iki unsuru almışlar, birisi domates birisi patlıcan. Bunların fiyat artışlarını Türkiye’de beka sorunundan daha önce görüyorlar ve ekonomiyi tahrik ediyorlar. İnsanları tahrik ediyorlar. Bazı programlarda konuşmacıları var sipariş edilmiş insanlara soruyorlar durumunuz nedir diye, o da şöyle böyle diye anlatıyor. Tamamen bir ekonomik karamsarlık beka meselesinin sütüne örterek ekonomik konulardaki tahriplerle Türkiye’yi bir krize sokmaya çalışıyorlar. Buna da dikkat edeceğiz. 

Nazlı Çelik: O zaman muhalefetin kazanması ve güçlü olması halinde bir sistem tartışması başlatacağını düşünüyorsunuz. 

Onlar öyle hazırlanıyor. Biz de diyoruz ki bu sistem tartışmalarının içerisinde inşallah öyle olmayacak Cumhur İttifakı çok önemli bir farkla netice alacak. Cumhurbaşkanımızı ben yakından takip ediyorum. 45.mitingini yapıyor. Meseleleri halkla paylaşıyor. Böyle bir çalışmanın neticesinde güçlü bir sonuç çıkacak. Ama Allah muhafaza muhalefetin istekleri, Türkiye’deki bir takım iç ve dış faktörlerin tahripleriyle beklenen netice olmadı. Ne olursa olsun 31 Mart akşamı Cumhur İttifakı devam kararını tekrarlayacak ve yoluna devam edecektir. O sebepten kimse endişe etmesin Cumhur İttifakı kağıttan yapılmış bir şey değildir, sağlam temelleri vardır. Siyaseten kanka olmuşlardır. 

Nazlı Çelik: Bu Cumhur İttifakı’nda bir kırmızı çizginiz var mıdır? 

Sosyal ve ekonomik konularda biz ayrı bir partiyiz, tüzel kişiliğimiz var, dünya görüşümüz var, programımız var. Her türlü eleştiri ve önerilerde bulunuruz. Ama hareketin ruhunu zedeleyebilecek bir tarihi hataya düşmeyiz. Düşmek demek beka meselesini gündeme taşıyanların ekmeğine yağ çalmak olur. O sebepten dolayı 24 Haziran’a kadar bu hükümet devam edecek, 29 Ekim 2023’te 100. yılı milletçe kutlayacağız inşallah.

Nazlı Çelik: Geçtiğimiz hafta Kılıçdaroğlu’nu konuk ettiğimde asıl beka sonunun üretimden koparılan Türkiye olduğunun altını çizdi. 

Sürekli olarak bazı kavramlarla Türkiye’yi tahrik ediyor Kemal Kılıçdaroğlu Bey. Çok yanlı değerlendirmeler içerisinde bulunuyor. Bunları söylerken yüz ifadesine baktığınızda intikam, kin var, birilerini yıkmak arzusu var. Acaba kendisine böyle bir görev mi verildi? Böyle bir görev verilmişse kendisinden sonra neler olacak bu konuda bir bilgi var mı? Türkiye’yi karıştıran bir ana muhalefet vardı şimdi ana muhalefet kalmadı. Mecliste iktidardan sonra en fazla milletvekili çıkartmış olan parti var, yani analığı kalmadı. Analığı kalmayınca memleketi de evlat olarak göremiyor. Devletin varlığını kabullenemiyor. Tabii ki üretim önemlidir. Ama üretimin yapılabilmesi için önemli görevler vardır. Mesela bir ekonomi politikasının hayata geçirilmesinde birinci amacı, ekonomik büyüme ve kalkınmadır. İkinci amacı tam istihdamdır. Üçüncü amacı fiyat istikrarıdır. Dördüncü amacı gelir dağılımıdır. Beşinci şeyi ödemeler dengesidir. Şimdi bunların içerisinde beşini bir arada yönetebilecek bir toplum henüz daha çıkmamış. Toplumun meseleleri, ekonomik ve sosyal konuları önceliklerini belirlediğiniz takdirde ekonomik büyümeye ağırlık verebilirsiniz, yanında tam istihdamı sağlarsınız, istikrarı sağlayabilmek açısından da fiyat istikrarını. Eğer bu sihirli üçgeni korursanız bir politika takip edersiniz. Ama biz bunun yerine kalkar gelir dağılımındaki adaleti ilave ederseniz bir başka üçgen olarak ama bir beşgen kuramazsınız. Böyle bir durumda ekonomik büyüme üretmek demektir. Üretebilmek için yatırım yapmak lazım. Yatırım yapabilmek için tasarrufta bulunmak lazım. Ama Türkiye’nin şartlarını görüyorsunuz. Hiç kimse domates ve patlıcanın fiyatıyla meşgul oluyor da Diyarbakır’dan kalkan bir uçağın Kandil’e uçuşu oradan dönüşü her havalanmadaki lastik kaybı, yıpranma, amortisör durumu, bombalama vesaire bunların maliyetini hiç düşünen yok. Terörün Türkiye’de şeyi olmuştur. Birisi can kaybı, diğeri ekonomik maliyet üçüncüsü de toplumsal dengenin ve kardeşliğin tahrip edilmesi olayıdır. Bunların hiçbirisini dile getirmeyeceksiniz Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet partisi olarak terörün ekonomik maliyetiyle ilgili doğru dürüst bir hesaplama yapmamıştır. 

Nazlı Çelik: Görevlendirilmiştir diye bir cümle kurdunuz dış mihraklardan mı bahsediyorsunuz? 

Bunların nereden kaynaklandığı konusunda bir şey ifade etmek konusunda zorluk çekersiniz. Ama ortaya konulan görüşler, davranışlar bir toplumsal hareketliliği ve bir gerginliği yaratmaya yönelik. Bu böyle olunca o zaman sokak hareketleri başlar. Sokak hareketleri başladığı zaman yakma yıkma olur, cepheleşmeler olur. Cepheleşme olduğu zaman çatışmalar olur. Bunlar Türkiye’de bir krizi, kaosu hatta zaman zaman geçmişteki örneklerine bakarsak bir darbeyi çağırır. Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yetkilisi 10 Mart’ı gündeme getirdi. 10 Mart’ta bir şeyler olacak. Bugün 18 Mart. Geçmiş dönemde 9 Mart olayı vardır bu çok önemli bir olaydı. Bir darbe teşebbüsüydü. Onun bir yöneticisi vardı kod adı Yavuz’u. Hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur’du. Şimdi durup dururken bu 10 Mart’ı niye söylüyor 9 Mart’ı söylese deşifre olacak. Bunu denemek isteyen varsa ortaya çıksınlar, Türk milleti 15 Temmuz’da verdiği cevabı kat kat verecektir. Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt koridoru adı altında Suriye devletçiğinin oluşmasına müsaade edemeyiz. Afrin olsun, Fırat olsun geri adım atamayız. Bütün bunların hepsini düşünürken mahalli idareler seçimlerini bahane etmek suretiyle Türkiye’yi germenin bir manası yok. Biz Cumhur İttifakı’nı kurduk kendileri de Millet İttifakı dedi. Ben de Zillet İttifakı diyorum. Kendileri de onu kurdular buyurun seçime girelim. 

Nazlı Çelik: Yeni Zelanda’daki saldırıyı sormak istiyorum. Sizce bireysel bir eylem mi yoksa daha örgütlü bir terör organizasyonu mu? Burada ele geçen silahların üzerinde yazılan notlardan yola çıkarak Türkiye’ye verilmek istenen mesaj mı vardı acaba? 

Silah, Amerika menşeili bir silah. Üzerindeki yazılar ise Müslüman Türk'ün tarihte bulunduğu süreçlerdeki dönüm noktalarını ifade eden yazılar var. Bunu bir manyak, bir sapık yapamaz. Ama bir sapığı bir manyağı bulup görevlendirebilirler. Bunun arkasını bulmak lazım. Teröre karşı bütün ülkeler bu yapının arkasında olmalıdır. Dünyada 57 Müslüman ülke vardır ve unların nüfusu 1.5 milyarı aşmıştır. Büyük bir çoğunluğu gelir dağılımı açısından yoksuldur. Yeraltı zenginlikleri var fakat refahları yok. Bütün bu yeraltı zenginliklerinin üzerinde egemen olmak isteyenler bu coğrafyayı karıştırıyorlar. Bir araştırmaya göre 2020 yılında Müslüman nüfus Hıristiyan nüfusu geçiyor. Bu Hıristiyan topluluklar tarafından kabul edilemiyor. Bu olduğu zaman Müslüman toplulukları birbirine düşürmek, birlik beraberliklerini bozmak, etkinliklerini ortadan kaldırmak, yeraltı zenginliklerini sömürmek gibi politikalar devam ederken bütün konular bu Müslüman ülkelerdeki çatışmaya yönelik hale getiriliyor. Sizde kalkıyorsunuz artık ağzından mı kaçtı şuurlu bir şekilde mi söyledi İslam’dan kaynaklanıyor diyorsunuz terör. Bu ne büyük bir talihsizlik. 

Nazlı Çelik: Sizin sonrasında söylediniz, ‘Ey haçlılar biz buradayız gelinde kanınızda boğalım’ dediniz.

Bugüne kadar 50 tane Müslüman gaddarca, vahşice şehit edilmiş Avrupa’da ses yok. Devlet büyüklerinin bir yürüyüşü yok. Avrupa sessiz, yöneticiler sessiz ama herkes yarın için biraz daha umutlu hale gelmiş, mesut. Onun için dünyanın önemli meselelerinden birisi olarak ifade ediyorum, dünyada olup bitenleri tekrar gözden geçirdikten sonra bu kadar kargaşa ve çatışma ortamı içerisinde bir çözüm bulunması lazım. Birleşmiş Milletler bunu başaramıyor. Onun için mili devletler esas olmak üzere İnsanlığın Huzuru projesini dünya milletleri ve aydınları geliştirmelidir. 

Nazlı Çelik: Cumhurbaşkanı bugün, ‘Biz bir yanlış yaptık idamı kaldırdık’ dedi. Sizin bu konudaki düşüncenizi soracağım. Seçim sonrasında veya bundan sonraki süreçte idam tekrar gündeme gelir mi?

İdama karşı duruş bazı siyasiler, aydınlar, sivil toplum kuruluşları tarafından hep gündeme getirildi. Özellikle PKK ile mücadele konusunda bu konuyu gündeme taşımak isteyenler oldu. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz eskiden bu yana idamın kalkmasından yana olmadık. Öcalan denen cani Türkiye’ye getirildiği vakit mahkeme idam kararı verdiğinde uygulanmasından yana olduk. Ama o zaman olmadı. Sonradan bu kaldırıldı. Eğer idamla ilgili bir adım atılacaksa Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda var. Yapı itibariyle bizim 49 milletvekiliyle bunu çıkarma şansımız yoktur. Ancak mecliste bu olacak bir de uluslararası boyutu da var bunun. Yani ceza hukukçusu, uzman insanlar birçok yönüyle inceleyerek eğer 50 kişiyi öldüren adam 15 yıl yatıp dışarı çıkacaksa o zaman bu 50 kişi 100 kişi olduğu zaman en yapacaksınız. Darbe yapıyor 251 kişiyi şehit ediyor. Cumhurbaşkanının böyle bir düşüncesi olabilir meclise geldiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi olumlu oy kullanır idamın tekrar getirilmesi açısından. 

Nazlı Çelik: Sizden hem eski Milliyetçi Hareket Partili hem de yeni Cumhuriyet Halk Partili Mansur Yavaş ile ilgili düşüncelerinizi soracağım. Bu hakkında hazırlanan iddianameyle ilgili fikrinizi de soracağım. 

Bir defa eski Milliyetçi Hareket Partili olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayını tanımlamam yanlıştır. Milliyetçi Hareket Partisi’nden oy çelmek için düşünülen bir kavramda bu doğru değildir. Milliyetçi Hareket Partisi ülkücü camia yediveren gülü gibi oldu. Her yerde varlar. Eğer bu eskiler şu an var olanların yerine oturmuş olsa iktidar oluruz. Beraber olursak uzun süreli iktidar oluruz. Bu kadar Milliyetçi Hareket Partilinin olduğu yerde eski Milliyetçi Hareket Partili diye ayır sonrada git Cumhuriyet Halk Partisi’ne. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir Milliyetçi Hareket Partilinin bulunma şartı ne olabilir? Şimdide bir takım olaylar var. Bu olaylar üzerinde benim yargı yolu sonuçlanıncaya kadar, Türkiye’nin gündemine taşınmış ve seçime 11 gün kala böyle ir olay basında yazdığı kadarıyla, kendilerinin yaptığı açıklamaların yetersizliğini de dikkate alırsanız benim kanaatim odur ki bu şahıs Cumhuriyet Halk Partisi adaylığından çekilmelidir. Bunu getirmiş olan Kemal Kılıçdaroğlu getirdiği gibi si buradan ayrılın demesini de bilmelidir. Bir hukuki boyutu var bir de siyasi boyutu var. Hukuki boyutunu kısa sürede sonuçlandırmak mümkün görünmüyor. Ama kamuoyunda, medyada her gün çok yönlü bir tartışmanın içerisindeyse bundan Ankara gibi bir büyükşehrimizin belediye başkanı nasıl olur. Birde, ‘biz çok güzel netice alacaktık onu önlemek için bunu yaptılar’ diyorlar. Bu kumpas söylemleri yabancı değil daha önceden de başkaları tarafından söylenmiştir. 

Nazlı Çelik: Cumhurbaşkanı dün yine katıldığı bir televizyon programında Mansur Yavaş’la ilgili çarpıcı bir açıklaması oldu. ‘Bu seçime böyle girebilse dahi seçimden sonra bunlar milletin önüne geldiği zaman burada çok önemli bir bedeli kendisi de öder maalesef Ankaralılar da öder’ dedi.

Bu şartlar altında söylenenler açısından bir tartışmanın yapıldığı yerde seçilebileceğini düşünmek bana göre milli iradenin kaile alınmadığını, çok kuru kuruya siyaseti destekleyen bir ruha bürünmüş olmasını gerektirir. Bu millet bu kadar akılsız değil. Eğer bu seçilirse mahkeme de karar verdi o zaman ne olacak. Belediye başkanlığından dokunulmazlık kazanıp görevi bitinceye kadar belediye başkanlığından kalacak diye bir kural yok. Mecburen oradan ayrılacak. Türkiye’nin başkentini bu kadar sıkıntıya koymamak lazım. Onun için bir adım atılması lazım. Getirenin bu görevi üstlenmesi lazım. Kemal Kılıçdaroğlu bize laf yetiştireceğine partisindeki yanlışı düzeltsin.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları;

(HDP Eş Başkanı Temelli'nin sözleri) Sandıkta ittifak sözü bir kandırmadır. 

(HDP seçmenin tavrı) Tarihi bir hataya tekrar düşülmemeli. MHP'de birçok Kürt kökenli arkadaşımız var. 

(Yıldırım'ın İstanbul adaylığı) MHP'liler kesin olarak desteğini verecek. 

(İndirimli satış polemiği) Halkın bazı zorlukları var, bunları çözmemiz lazım.

(Tank palet fabrikası tartışması) Türkiye'de siyasette bir yalan rüzgârı başladı. Kimi dahil edersen et Türkiye'de üretilen silaha ihtiyaç var. Özelleştirme değil, kiralama.

(Emeklilikte yaşa takılanlar) Şu an için bunun çıkması mümkün değil. Hele hele seçime 10 gün kala böyle popülist bir politika da uygulanmaz. Ama seçim sonuçları belirlenir, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kalıcı istikrar sağlayıcı güçle yoluna devam ederse bu konuyu da çözmesi için tavsiyelerde bulunulabilir. Sabırlı olmaları lazım, Türkiye'nin gerçeklerini göz önüne almak lazım. 

(Af önerisi) Zamanı geldiğinde değerlendirir, konuşuruz.

(İYİ Parti'deki eski MHP'liler) Kızgınlıklar, kırgınlıklar geçtiğinde geri dönüşler olur. 

(Yeni parti iddiaları) Adalet ve Kalkınma Partisinin içerisinde 'Yeni siyasi oluşuma ihtiyaç var' diyenler bir senaryonun figüranlarıdır. Çok denemeler oldu, hiçbiri netice vermedi. Ortada gözüküyorlar ama uçta duruyorlar.

Biz bir siyasi partiyiz Cumhur İttifakı kurduk. Kendileri ise AK ittifakı kurarak partilerine ve Recep Tayyip Erdoğan'a sahip çıksınlar.

2001 krizinin daha iyi analiz edilmesi lazım. Kemal Derviş yeni bir senaryodan bahsetti. 

Seçimden sonra FETÖ'nün siyasi kanadı da bulunmalı.

Cumhur İttifakı yüzde 52'nin aşağısına düşmemeli.

(Kocamaz'ın aday olamaması) Böyle bir hata ve ihmalin olmaması gerekirdi. 

(ABD ile S-400 anlaşmazlığı) ABD bölgede çok farklı bir politika uyguluyor. S-400 alınmalı sadece ABD'ye bağımlı bir savunma olmaz. İhtiyacımız olan nerede olursa olsun tedarik edilir.