İzmir ’de karaciğer kanserine yakalanan, 8 Ekim 2010 tarihinde yeşil kartının iptal edilmesi üzerine av tüfeğiyle toplum sağlığı merkezini basarak rastgele ateş eden inşaat işçisi 50 yaşındaki Muhlis Barut, 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Tutuklu Barut, son günlerini yaşarken ailesiyle özgürce vedalaşma hakkı istedi.
Sağlık durumu giderek ağırlaşan, doktorların geçen Nisan ayında 6 aylık ömür biçtikleri Muhlis Barut’un ailesine işlemlerin bir ay süreceği yanıtı verildi.
Gözyaşı döken 24 yaşındaki Gönül Barut, "Babamın adına ben özür diliyorum. Ama illa ki devletimiz ’Bu ceza çekilsin’ diyorsa, ben razıyım çekmeye. Son bir saat olsa da evinde geçirsin" diyerek yetkilelere seslendi.
'Bir aydan önce işlemler bitmez'
İzmir ’in Bayraklı İlçesi’nde yaşayan, okuma yazması ve herhangi bir sabit geliri olmayıp inşaat işçiliği yapan karaciğer kanseri hastası Muhlis Barut, 8 Ekim 2010 tarihinde yeşil kartının iptal edilmesi üzerine av tüfeğiyle toplum sağlığı merkezini basıp rastgele ateş etti. Polis tarafından bacağından vurularak etkisiz hale getirilen Barut, İzmir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi ’ne yapılan yargılama sonunda 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Dosya temyiz için Yargıtay’a gönderildi.
Cezası henüz kesinleşmediği için ’tutuklu’ konumunda bulunan, cezaevinde kemoterapi tedavisini sürdüremeyen ve 4 kez mide kanaması geçiren Muhlis Barut, son günlerini yaşarken ailesiyle "özgürlükte vedalaşma hakkı’ istedi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden, geçen nisan ayında Başhekimlik imzalı ’6 aylık ömrü kalmıştır’ raporu verildi. Barut’un sağlık durumundan dolayı affedilmesi, son günlerini yakınlarıyla birlikte geçirebilmesi için girişimlerde bulunuldu, Cumhurbaşkanlığı’na dilekçe verildi.
Bu girişimlerin ardından, Barut, bir süre önce İstanbul Adli Tıp Kurumu ’nda yapılacak bazı tetkikler için İstanbul ’a götürüldü. Babası hastalanmadan önce tezgahtarlık yapan kızı Gönül Barut da hamallıkla evin geçimini sağlayan kardeşi 22 yaşındaki Cihan Barut’un az miktardaki kazancını yol parasına vererek İstanbul ’a gitti, ancak son umut ışıkları "Bir aydan önce işlemler bitmez" sözleriyle söndü. Bu arada sağlık durumu giderek ağırlaşan, bilinci zaman zaman kapanan Barut’un karın ve ayakları başta olmak üzere vücudundaki şişlik morlukların aşırı derecede artması üzerine ailesi iyice telaşlanmaya başladı.
'Eşim son günlerini çoluk çocuğuyla geçirsin'
Eşini beş sene boyunca hastane kapılarına götürüp getirdiklerini, son bir yıldır da cezaevi kapısında olduklarını söyleyen Bedriye Barut, "Biz perişan olduk. Ona acımıyorlarsa bize acısınlar. Eşim son günlerini çoluk çocuğuyla geçirsin, affetsinler. Hayat şartları zor. İstanbul ’a gidip gelmemiz çok zor oluyor. Dileğimiz son günlerini evinde yaşasın" dedi.
Kızı Gönül Barut ise İstanbul ’u umut ışığını gördüklerini belirterek, "Bizi kandırıyorlar. Kıt kanaat geçinmemize rağmen İstanbul ’a gidip geliyorum. Kardeşim ve annem de harap oluyor. Babamın adına ben özür diliyorum. Ama illa ki devletimiz bu ceza çekilsin diyorsa, ben razıyım çekmeye" diye konuştu.
Babasının hastalığın ciddiyetini yeni öğrendiğini anlatan Gönül Barut, "Çok kötü yıkıldı. Sanıyordu ki çıktığında tekrar çalışabilecek, evine ekmek getirebilecek, sabah işe gidip akşam evine gelebilecek. ’Beni çıkar buradan çok acı çekiyorum’ diyor, tek ricası bu. Bayramda yanındaydım. Yıpranmış, mosmor olmuş, şişmiş. Öbür taraftan da bize bir ayımız kaldığı söyleniyor. Gün sayan bir hastaya bir ay süre verilmez ki. Babamı yeter ki çıkarın ben evimde ona bakayım. Babasız geçen ilk bayramımdı. Bundan sonra da babasız geçireceğimi biliyorum. Yüreğimin bir parçası cezaevinde. İstanbul ’a gitsem yatacak, kalacak yerim yok. Erkek kardeşim hamallık yapıyor, günde 30-40 TL kazanıyor. O parayı bana veriyor, ben de İstanbul ’a gidip geliyorum. Lütfen son bir saat de olsa yanımızda can versin. Kendi evimizde vedalaşmak istiyorum, cezaevi kapılarında, parmaklıklar ardında değil. Babama önce hüküm, sonra kefen giydirdiler." dedi.