Babacan, partisinin genel merkezinde Dış Politika ve Güvenlik Eylem Planı'nı açıkladı. Hükümetin bir dış politikasının olmadığını söyleyen Babacan; Türkiye'nin dış ilişkilerinin uzman, diplomat ve meslek memurlarının bilgisinden yararlanılmayan, 'Ben yaptım oldu'cu bir anlayışla yürütüldüğünü dile getirdi.
İki yıl Dışişleri Bakanı, üç yıl da Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci olarak görev yaptığını anımsatan Babacan, şöyle konuştu:
"Bugünlere bakınca gerçekten içim acıyor"
"Türkiye'nin en başarılı yıllarında, bir yandan rasyonel politikalarla ekonominizi güçlendirirken bir yandan da Avrupa Birliği yönünde tarihi adımlara imza atan kadronun başındaydım. Bugünlere bakınca gerçekten içim acıyor, olanları kabullenemiyorum. Son yıllarda Türkiye olarak dış politikada ne tarihsel sorunlarda bir çözüme ulaşabildik ne de güncel gelişmeleri lehimize çevirecek adımlar atabildik. Çok yazık. Bütün bunları gördüğümüz için dört başı mamur bir dış politika rotası hazırladık. Şimdiden ilan ediyoruz, Biz dış politikada olur olmaz maceralarla oyalanmayacağız. Bizim istikametimiz Avrupa Birliği standartlarıdır. Üye oluruz, olmayız o ayrı konu. Üye olup olmadığımızdan bağımsız bir şekilde hedefimiz, vatandaşlarımıza en az Avrupa Birliği seviyesinde hukuk, özgürlük ve demokrasi standardını sağlamaktır. DEVA Partisi iktidarında gazetelerde daha sık Brüksel haberleri göreceksiniz. Biz bu hükûmetin kavgacı, içe kapalı, ülkemizi dünyadan koparan maceralarına son vereceğiz."
"Dış politikada akılsızlığa tahammülümüz yok"
Babacan, partisinin hedeflerini şöyle anlattı:
Evlatlarımız, güçlü demokrasiye sahip, güçlü ekonomiye sahip, güçlü adalete sahip bir Türkiye’de büyüyecek. Evlatlarımız Avrupa’nın başı dik Türkiye’sinde büyüyecek. Bizim dış politikada akılsızlığa tahammülümüz yok. Milletimizin çıkarlarını uluslararası hukukla ve akılla koruyacağız.
Olur olmadık şahsi çekişmelerle ordumuzun caydırıcı gücünü test ettiren bu savrukluğa son vereceğiz. Ordumuzun; demokratik denetim ve gözetime tabi, itibarlı, caydırıcı ve etkin bir askeri güç olmasını sağlayacağız. Askerlik hizmeti konusunda da zorunlu ve bedelli askerliğin aynı anda uygulanmasının adaletsizlik olduğunu biliyoruz. Bunu sona erdireceğiz. Bizim hedefimiz; profesyonel orduya geçmektir.
"Meslek dışından büyükelçi atamalarına son vereceğiz"
İktidar destekçilerine emekli ikramiyesi gibi büyükelçilikler dağıtılıyor. Bir dönem başında olduğum için onur duyduğum Dışişleri Bakanlığımıza yeniden itibarını kazandıracağız. Meslek dışından büyükelçi atamalarına ilke olarak son vereceğiz.
Terörle mücadelede sadece güvenlik enstrümanlarını kullanmayacağız. Diplomasiyi, uluslararası ilişkileri, sosyoekonomik araçları mutlaka devreye sokacağız. Terörle, toplumsal dinamikleri dikkate alan bir mücadele çizgisi izleyeceğiz. Kök sebeplerle uğraşacağız.
"Hedefimiz, Ege’nin barış denizi olması"
Babacan’ın ardından konuşan DEVA Partisi Genel Başkanlık Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Koordinatörü Abdurrahman Bilgiç ise planlarının ayrıntılarını şu sözlerle paylaştı:
"Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında, Karadeniz’dekine benzer biçimde çoklu müzakere süreçleriyle sonuç alınmasına öncelik vereceğiz.
Yunanistan ile iyi komşuluk hedefiyle, Ege’de yaşanan karasuları, kıta sahanlığı, hava sahası, münhasır ekonomik bölge, Ege adalarının askerden arındırılmış statüsünün aşındırılmaması gibi konularda diyalog ve iş birliğine açık olacağız. Hedefimiz, Ege’nin barış denizi olmasıdır.
Türkiye’yi NATO içinde sorunlu müttefik olmaktan kurtaracağız. NATO ülkelerinin de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlere yönelik koşulsuz dayanışma içinde olmalarını sağlamak önceliğimiz olacak. Kurulduğu tarihten bu yana NATO, 4. Madde çerçevesinde beş defa istişarelere çağrıldı, iki defasında biz çağırdık. Bu güvenlik şemsiyesini ciddiye almak lazım. Amerika ile ilişkilerimizde S-400 yaptırımları, F-16 ve F-35 alımları ve bölgesel konularda yeni bir diyaloğa gireceğiz.
Suriye’de kalıcı çözüm, tüm etnik ve dini grupların Suriye yönetiminde temsilinden geçer. Bunun için çatışmaları değil, Anayasa sürecini, siyasi ve diplomatik yöntemleri önceliyoruz. Sığınmacıların ülkelerine dönebilmeleri de buna bağlıdır."