Cinsel Çeşitlilik ve LGBT Öğrenci Realitesinin Tanınması
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Begüm Başdaş’ın modere edeceği “Cinsel Çeşitlilik ve LGBT Öğrenci Realitesinin Tanınması” başlıklı oturum 13 Aralık Cuma günü, 17:00-18:30 saatleri arasında gerçekleşecek.İrlanda BeLonG To örgütünden Michael Barron, İsviçre Dialogai’dan Michael Hausermann ve İsveç RFSL’den Katarina Stenkvist’in katılacağı oturumda ele alınacak konular şöyle:
Michael Barron, BeLonG To, İrlanda
“İrlanda’nın ana LGBT örgütü BeLonG To, 10 yıllık tarihinde Dublin’de LGBT’ler için tek bir güvenli mekânının olmaması ihtiyacından doğup, şu an hizmet veren ve meclisin mevzuat çalışmalarında söz sahibi olan bir örgüt olmaya kadar verimli bir yolculuk sürdürdü. Diğer örgütler ile ortak çalışarak, tüm ülke çapında LGBT gençleri bir ağ altında topladı ve eğitimde homofobik ve transfobik zorbalık başta olmak üzere, ruh sağlığı ve LGBT mülteciler alanlarında önemli çalışmaların öncüsü oldu. Örgütün kurucusu Michael Barron, bu tür bir değişimin, toplumun her dokusunun karşı geldiği ve Katolik
Kilisesi’nin eğitimin neredeyse tamamını elinde tuttuğu bir ortamda nasıl mümkün hale getirildiğini anlatacak. Barron değişimin, araştırmalardan, işbirliklerinden ve umulmadık ortaklıklardan nasıl beslendiğine ve asıl dönüşümün LGBT gençlerin kendi adlarına savunuculuk yapmalarıyla mümkün olduğuna değinecek.”
Michael Hausermann, Dialogai, İsviçre
“Homofobinin ve heteroseksizmin LGBT toplumunun eğitim hayatına, sağlığına ve hayattan aldığı hazza olan etkisi oldukça büyük. Bu zorluk, özellikle gençlerin açılma dönemlerinde oldukça katlanmakta. Hem dünya genelinde hem de İsviçre özelinde yapılan her çalışma, LGBT öğrencilerin, heteroseksüel akranlarına kıyasla, 2-3 kat daha fazla depresyon yaşadıklarını, 3-4 kat daha fazla şiddete maruz kaldığını ve 5 kat daha fazla intihar girişiminde bulunduğunu söyler bizlere. Yetişkin gey ve lezbiyenler, okul yıllarını hayatlarının nerdeyse en kabus yılları olarak hatırlar. Fiziksel ve sözlü şiddet, okullarda en yaygın pratiklerdendir; öğretmenler ise yardım eli uzatma konusunda ya utanır, çekinir ya da o eli nasıl uzatacağını bilemez.
Diğer azınlık gruplarının aksine, genç LGBT’lerin aradığı çare ve destek, aile üyelerinden ve aile ortamından gelmez. Tam tersi, utanç duygusu ve reddedilmenin ailenin direkt kendisinden geldiği görülür çoğu zaman. Bu nedenle, halen okulda olsun ya da olmasın tüm öğrenci ve eğitimcilerin, eğitimde zorbalığın sona ermesi adına konuyla birebir hassasiyetlerinin sağlanması ve alana müdahale yöntem ve yeteneklerinin geliştirilmesi gereklidir. Okulda yetişkinlerden ve ebeveynlerden oluşan minicik bir grup, bahsettiğimiz değişimi yapabilecek güçtedir; bu sayede okullar, LGBT gençler için sadece güvenli alanlar haline gelmez, aynı zamanda hayatlar da kurtarılmış olur.”
Katarina Stenkvist, RFSL, İsveç
“RFSL Stockholm, kurulduğu yıl 1972’den beri okullarda olup bitenlere dair bir söz üretme çabası içinde oldu. Pedagojik yaklaşıma göre, öğrencilerin önyargıları, LGBT toplumunun üyeleri ile yüzleşme yöntemi ile kırılmaya çalışıldı. Ancak son 10 yıldır bu yaklaşım daha queer bir pedagojik yaklaşıma yüzünü döndü; bu yöntem ile öğrencilerin heteronormativiteyi sorgulaması ve kimliklerin queer analizlerini yapmanın araçlarını kazanması amaçlandı.
İsveç bazında deneyimlerimize göre, öğrenciler birbirlerini cinsellikleri ve toplumsal cinsiyetleri üzerinden acımasızca aşağılarken, bir yandan da öğrencilerin bu konularda daha çok bilgi edinmek için bizlere ulaştıklarına şahit olduk. 2014 yılından itibaren yoğunlaşmış bir şekilde liselerin daha güvenli ortamlar haline gelmesi için çalışmalar yürütme kararı aldık. Konuşmamda, bu çalışmanın ortaya çıkış sürecine ve önümüzdeki yıllara nasıl devam edeceğimize değineceğim.”