Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü ve Birgün gazetelerine Basın İlan Kurumu’nun (BİK) verdiği ilan kesme cezalarına ilişkin pilot karar vererek, cezaların basın ve ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti. AYM, bu konuda düzenleme yapılması için kararının bir örneğini TBMM’ye gönderdi. AYM kararında, “Kuruma verilen yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir” denildi.
Cumhuriyet gazetesi (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.), Evrensel gazetesi (Bülten Basın Yayın Reklamcılık Ticaret Limitet Şirketi), Sözcü gazetesi (Estetik Yayıncılık A.Ş.) ve Birgün gazetesi (Birgün Yayıncılık ve İletişim Ticaret A.Ş.), BİK’in çeşitli tarihlerde yayımlanan haberler nedeniyle birden çok kez verdiği ilan kesme cezasını AYM’ye taşıdı. Gazeteler, haberler nedeniyle verilen cezaların ifade ve basın özgürlüğünün ihlali olduğunu belirtti.
AYM, bugün Resmî Gazete’de yayımlanan pilot kararında gazetelerin basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine oy çokluğu ile karar verdi. AYM Başkanvekili Kadir Özkaya, üyeler Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş ve İrfan Fidan bu karara katılmayarak muhalefet şerhi yazdılar.
AYM’nin oy çokluğu ile aldığı kararında, Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un 49’uncu maddesinde kesmeyi gerektiren kriterlerin anlatıldığı ve derece mahkemelerinin bu kriterlerde dengeleme yapması için daha önceki kararlarında yol göstermeye çalıştığı kaydedildi. AYM, bu dengelemenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemler ve basın, ifade özgürlüğü arasında olduğuna dikkat çekti. AYM, mahkemelerin BİK’in kararlarının kanunda belirtilen kriterleri uygun olup olmadığının değerlendirilmesi ve mahkemelerin verdiği ceza ile haber arasında orantılılık ilişkisi kurulması gerektiğini belirtti. AYM, mahkemelerin BİK’in kararlarını doğrudan uygulandığı şöyle anlatıldı:
“Somut olaya konu olan başvurularda BİK tarafından çatışan haklar arasında bir dengeleme yapılarak adil bir dengenin gözetildiği tespit edilememiştir. BİK kararlarına itirazı inceleyen asliye hukuk hakimliklerinin gerekçeli kararlarına bakıldığında kimi zaman BİK’in değerlendirmelerinin doğrudan esas alındığı ancak bu değerlendirmelerin yukarıda paragrafta belirtilen dengeleme kriterlerini karşılayıp karşılamadığının denetlenmediği, çoğunlukla BİK kararlarının usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmesiyle yetinildiği ve daha ileri bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.”
AYM, mahkemelerin daha önceki kararlarını dikkate almada karar vermeye devam ettiğini kaydederek, şunları belirtti:
“Başvuru konusu olaylarda asliye hukuk hakimliklerince Anayasa Mahkemesi’nin işaret ettiği şekilde bir değerlendirme yapılmaksızın karar verildiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin önündeki mevcut başvurulara bakıldığında birbirini tekrarlayan bu tür kararların sistematik bir soruna işaret ettiği değerlendirilmiştir. Sistematik sorun derece mahkemelerinin Anayasa’ya uygun yorum yapmalarına imkan vermeyecek açıklıktaki bir kanun hükmünü uygulamalarının yanı sıra bu uygulama doğrultusunda gerçekleştirilen müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığının da gösterilmemesi ile ilgilidir. Diğer bir anlatımla başvurucuların basın özgürlüğüne yönelik müdahalede kullanılan araç kanuni güvenceden yoksun olduğu gibi bu aracın kullanılmasının nedenleri de ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmamıştır. Bunun yanı sıra ilgili ve yeterli gerekçe olmadan cezalandırma konusu olan bu tür kararların caydırıcı etki göstermesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahale orantılı olarak da değerlendirilemez.”
AYM, BİK’in kendisine sunduğu ilan kesme cezalarına ilişkin istatistikleri de kararında açıklayarak, “BİK’in 2018 yılı istatistiklerinde gazetelerin basın ahlak esaslarını ihlal ettiği gerekçesiyle 39 gün, 2019 yılı istatistiklerinde 143 gün, 2020 yılı istatistiklerinde 572 gün resmi ilan ve reklam kesme cezası verdiği görülmüştür” denildi.
"Cezalandırma aracına dönüştü"
AYM, bu giderek artan cezaların “etik düzenleme” amacından çıkarak, “cezalandırma aracına” dönüştüğüne dikkat çekti. AYM kararında, “Verilen cezalara bakıldığında Kuruma verilen yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir” denildi.
Karara muhalif kalan AYM Başkanvekili Kadir Özkaya, üyeler Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş ve İrfan Fidan, muhalefet şerhlerinde şunları belirtti:
“Birincisi ‘Basın ahlak esasları’ kavramının belli ölçüde soyut nitelikte olduğu açıktır. Bununla birlikte kanunlarda öngörülen kavramların soyut nitelik taşıması onların otomatik olarak belirsiz ve öngörülemez olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim Mahkememiz kanunlarda yer alan kavramların niteliği gereği soyut olmasına kanunun belirliliği ve öngörülebilirliği bağlamında başlı başına bir Anayasa’ya aykırılık nedeni olarak görmemektedir.”
Muhalefet şehrinde, kanundaki soyutluluğun tek başına belirsizliğe ve öngörülemezliğe neden olmadığı kaydedilerek, bu ilkelerde basın mensuplarının mutabık kaldığı ifade edildi. Şerhte, çoğunluk görüşünde yer alan “Basın ahlak esaslarının neler olduğunun belirlenmesinde kamusal makamlara kapsamlı bir taktir yetkisi tanınmış, bu kanunun belirliliği ilkesi ile bağdaşmaz” görüşü de eleştirilerek, “Kanunda yer alan ve niteliği gereği belli bir soyutluk içeren kavramın kendisi yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde belirsizlik ve öngörülemezlik doğurmuyorsa bu kavramın kapsamının ikinci düzenlemelerde somutlaştırılması başlı başına bir kanunilik sorunu doğurmaz” denildi.
Şerhte, TBMM’nin ne şekilde düzenleme yapması halinde belirlilik ve öngörülebilirlik sağlanacağının muallakta kaldığı belirtilerek, “Kanunda müdahaleye konu eylemin ‘basın ahlak esaslarına riayet etme(me)’ olarak öngörülmüş olmasının belirsiz ve öngörülemez olmadığı kanaatindeyiz” görüşü yer aldı.
"Mahkemeler gerekçe göstermemiş olabilir"
Muhalefet şerhinde, mahkemelerin daha önce AYM’nin verdiği kararlar doğrultusunda karar vermediği kabul edilerek, şunlar belirtildi:
“Başvuru konusu somut olaylarda BİK ve hakimlikler Mahkememizin geliştirdiği ilkelere uygun olarak ifade ve basın özgürlüklerine müdahaleyi demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük yönünden haklı kılacak ilgili ve yeterli gerekçe göstermemiş olabilirler. Ancak bu durum mahkememizin yerleşik uygulamasına uygun olarak her bir başvuruyu yönünden ayrı inceleme yapılarak değerlendirilmesi gerekirdi. Bu usulle başvuruya konu bazı BİK kararları yönünden ihlal sonucuna varılması da mümkün olabilirdi. Çoğunluk bu usulü benimseyip somut başvurulara konu BİK kararlarını kendi koşulları içinde değerlendirmek yerine kategorik bir yaklaşımla ihlal sonucuna varmıştır.” (ANKA)