Ankara Bağımsız Milletvekili Aylin Nazlıaka, "Başarısız olduğum için değil, liderim Erdoğan istediği için görevimi bırakıyorum" diyerek istifa eden eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e ilişkin olarak, "AKP Gökçek‘in tüm pisliklerine göz yumdu. Bunlardan haberi yokmuş gibi şimdi bütün suçu Gökçek’e yükleyerek bu işten kurtulamazlar. Bütün bu yolsuzluklar, usulsüzlükler yapılırken hepsi bir aradaydı" dedi.
Birgün'den Meltem Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan Ankara Bağımsız Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın açıklamaları şöyle:
»Yıllardır size sık sık rahatsız edici şekilde yaklaşımları olan Melih Gökçek sonunda gitti. Ne hissediyorsunuz?
Melih Gökçek sadece temsil ettiği zihniyetle değil, kişiliğiyle ve üslubuyla da çok zararlı biriydi. Siyasetin zaten düşük olan kalitesini yerlerde süründürüyordu. Mafyatik tarzıyla herkese “bana dokunan yanar” mesajını veriyor ve onun gibi güç sahibi olmak isteyenlere kötü örnek oluşturuyordu. Bana da bu yöntemleri uygulamak istedi; ama başarılı olamadı. Ben ne zaman Ankara’nın bir sorununu dile getirsem, mümkün olduğunca konuyu kişiselleştirmeye ve sorunu tartıştırmak yerine sorunu dile getireni; yani beni tartıştırmaya çalışırdı. Bu yüzden hem ben hem de zaman zaman ailem onun hep hedefindeydik. Evet, Çünkü yerine gelecek olan kişi de hiç şüphesiz zihniyet olarak Gökçek’ten çok farklı olmayacaktır. İşte o yüzden de bizim burada asıl mücadele etmemiz gereken alan, Ankara’nın bundan sonra sosyal demokrat bir anlayışla yönetilmesi olmalıdır. Önümüzdeki yerel seçimlerde Ankara’da şansımız fazla. Doğru adaylar, doğru strateji, doğru örgütlenme modeliyle başarabiliriz.
»Gökçek bir belediye başkanından çok, partisinin ideolojisinin uygulayıcısı, kutuplaştırıcı bir siyasetçi gibi davrandı!
Evet, 23,5 yıllık süre boyunca, Melih Gökçek bir Başkentin belediye başkanı olmaktansa, bir siyasetçi gibi hareket etti. Seçildikten sonra yakasından parti rozetini çıkartıp tüm Ankaralıların hakkını savunmaktansa, tarafgirlikten beslendi. Ona oy veren ilçe ve mahallelere hizmet götürürken, oy vermeyenlere götürmedi. Bunun yanı sıra AKP’nin her türlü gerici, rantçı, kıyakçı, yandaş ve faşizan politikalarının uygulayıcısı oldu. Örneğin: Melih Gökçek’in kadın düşmanlığı vardır, AKP’de olduğu gibi. Hatırlarsınız kürtaj tartışmaları olduğu sırada “Çocuk niye ölsün, anası ölsün” demişti. Yine “Benim bedenim, benim kararım” diye kendi hakkını savunan bir kadın arkadaş için, “Niye bu kadar çok bağırıyorsun? Çok mu kürtaj yaptırdın?” demişti.
"ODTÜ Ormanları dışında Ankara'nın birçok yeşil alanını yok etti"
»Gezi dönemindeki politikaları da dudak uçuklatacak cinstendi…
Evet, Gezi döneminde de son derece düşmanca politikalar izledi. Öyle ki sevgili Ethem Sarısülük’ün bir polis tarafından katledildiği yere üzerinde “Türk Polisi Ankaralılar sizinle gurur duyuyor” yazan bir pankart astı. Alevi vatandaşlarımız da her zaman Gökçek’in hedefindeydi. Hatta 15 Temmuz sonrasında Aleviler’in bir iç savaşa hazırlandığı imasında bulundu. Bunun yanı sıra, tabii Gökçek’in doğa sever olduğunu da söylemek mümkün değil. Çünkü Ankara’nın akciğeri diyeceğimiz Atatürk Orman Çiftliği ve ODTÜ Ormanları başta olmak üzere, Ankara’nın birçok yeşil alanını yok etti. Melih Gökçek, Ankaragüçlüler’in de çok ahını almış bir kişidir. Çünkü takımı bir gecede borçlandırıp Ankaraspor oyuncularını Ankaragücüne transfer ederek, Ankara’nın köklü bir markası olan, önemli bir taraftar kitlesi olan bu takımının batmasını istemiştir. Kendi kurduğu Osmanlıspor’u yüceltmiş ve 107 yıllık bir spor kulübünü yok saymıştır. Yani ne sporda ne sanatta, ne kültürde, ne yaşamsal alanlarda ne de ideolojik anlamda Gökçek’in Ankara’sı, Ankaralıların hak ettiği nitelikte bir kent değil diyeyim.
»Ankara’nın en önemli özelliklerinin içini boşaltan bir Ankara belediye başkanı…
Ankara’nın en önemli özelliği, genç Cumhuriyetinin aydınlanma hareketinin merkezi olması. Bunun içerisinde kadın-erkek eşitliğinden tutun, kültüre, sanata, eğitime, sağlığa, planlı kentleşme politikalarına kadar hayatın her alanında çağdaş ve ilerici devrimlerin izdüşümlerini görüyorsunuz. Ancak Gökçek’in Cumhuriyet devrimleriyle ve değerleriyle derdi olduğu için, o dönemi yansıtan eserleri tek tek yok etmek için ciddi bir efor sarf etti. Bu da yetmedi, Ankara’nın Başkent olma özelliğini yitirmesine, içinin boşaltılmasına sessiz kaldı. Son yıllarda Ankara özellikle entelektüel sermayesini yitirmeye başladı. 17 üniversitesi olan ve genel olarak eğitim düzeyi yüksek bir şehirken, eğitimli nüfusun başka şehirlere göç ettiği bir kente dönüştü. Ve bazı kamu kurumlarının da İstanbul’a taşınmasıyla birlikte, istihdam yaratmada giderek daha zorlanan bir şehir oldu. Özetle Ankara; Gökçekli yıllarda sanatın içine tükürüldüğü, hastaneleri kanalizasyonun bastığı, vatandaşların yolda yürürken yolun insan yuttuğu, üstgeçitlerin çöktüğü, denizi olmadığı halde yağmur yağdığında balık adamların hizmet verdiği, suyu ve havası kirli, çok sorunlu bir şehir oldu.
»Peki Gökçek gidecek ve her şey bitecek mi? Yoksa işlediği suçların takipçisi olacak mısınız?
Artık AKP tel tel dökülüyor. Ve ne yaparsa yapsın bu kirlerin üzerini kapatamayacaklar. AKP bugüne kadar Gökçek‘in tüm pisliklerine göz yumdu, sanki bunlardan haberi yokmuş gibi şimdi bütün sürecin suçunu Gökçek’e yükleyerek bu işten kurtulamaz. Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi döneminde bizlere söylediğini hatırlatalım. “Hepiniz oradaydınız be!” demişti. Ben de bu sözü aynen kendisine iade ediyorum. Bütün bu yolsuzluklar, usulsüzlükler yapılırken hepiniz oradaydınız. Melih Gökçek de sanmasın ki istifa ederek geçmişte işlemiş olduğu kent suçlarından arınacak, aklanacak. Onun da bugüne kadarki tüm yolsuzluklarının ve usulsüzlüklerinin peşini bırakmayacağız, mutlaka hesaplaşacağız.
»Somut olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Birçok kez kendisiyle ilgili olarak suç duyurusunda bulunduk, dava açtık. Ne ilginçtir ki 2002 yılına kadar Melih Gökçek hakkında 169 soruşturma açılmışken, 2002’den sonraki soruşturma talepleri AKP’li İçişleri Bakanları tarafından reddedilmiş. Yani Gökçek bir nevi koruma zırhı içine alınmış. Ama biz her koşulda o dönemde işlenen suçların takipçisi olacağız. Ve hem yargı kanalıyla hesap soracağız. Hem her kanalla bunları halka anlatmaya devam edeceğiz. Ve inanıyoruz ki 2019 seçimlerinde, bu 23,5 yıllık sürecin rövanşını alacağız.
»Madem aynı zihniyeti temsil ediyorlar ve gelen de farklı olmayacak, neden şimdi bu değişikliğe ihtiyaç duyuldu?
Çünkü AKP içten içe çürüyor! Bu çürüme AKP Genel Başkanı’nın önüne konulan anketlerde de karşısına çıkıyor. Erdoğan, oy kaybettiği yerlerde yönetim kadrolarını değiştirerek bir çıkış arıyor. Hatırlayın; istifa restleşmesinde “zaman aleyhimize işliyor” dedi. Telaş içinde. Ama artık önlenemez düşüş başladı. Bazıların o pek alkışladığı “Erdoğan karizması” çizildi bir kere. Diğer ülkelerden aldığı siyasi destek de tükendi. Oy hırsızlığı da bir yere kadar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aradaki farkı lehimize olarak yüzde 5’in üzerine çıkarırsak AKP biter.
»Riskli değil mi?
Tabii, riskli ama Erdoğan bu riske girmez. Duruma göre yeniden parlamenter demokrasiye dönelim diyebilir. Zaten başdanışmanı Şükrü Karatepe 16 Nisan’dan önce “3-5 yıl uygularız, baktık olmuyor, yine değiştiririz” demişti.
»Bu belediye başkanların istifasıyla birlikte, hepimizin bildiği ama belki unuttuğumuz, belki görmezden geldiğimiz birçok gerçek tekrar ortaya çıktı. Yolsuzluklar, rant vs. işte az önce söylediğiniz gibi Esenyurt’taki korkunç binalar... Yani sadece Ankara değil, Türkiye’nin her yerinde AKP’nin rantçı politikalarının yansımaları tekrar gözümüzün önüne geldi. Bunun toplumda nasıl karşılık bulduğunu düşünüyorsunuz? Yani istifalar, hedeflerinin tam tersi etki yarattı mı?
Bir kere tabi yolsuzluklar bir kez daha gündeme gelmiş oldu. Bir Genel Başkan düşünün, kendi partisinin belediye başkanlarının o kente ihanet ettiğini söylüyor. Bu açıklama kendisinin de o ihanete birebir iştirak ettiğinin bir itirafıdır. Diğer taraftan anti-demokratik uygulamaları kör parmağım gözüne gözüne sokuyor. Bir kongre yapıyor, başkanlık için 3 kişi aday oluyor. Ama 2 kişinin dilekçesi kabul edilmeyip sadece AKP yöneticisinin istediği kişi başkanlaştırılıyor. O zaman niye seçim yapıyorsun? Bunun adı atamadır!
»AKP’de de küskünler grupları ne gösteriyor?
Metal yorgunluğu adı altında başlayan bu tasfiye süreciyle birlikte, bir süre sonra o küskünler birbirine kenetlenecek. Bu kenetlenme sonrasında, özellikle yerel seçimler öncesinde, çok farklı bir siyasi tabloyla karşılaşacağız. Bu AKP’den kopma, başka bir siyasi görüş altında birleşme de olabilir, AKP’nin içinde yer almaya devam edip AKP aleyhine, gizliden gizliye çalışmalar yürütmek şeklinde de olabilir. Türkiye Cumhuriyeti’ni önümüzdeki seçimlerde çok hararetli ve hareketli bir dönem bekliyor.
»Geçen günlerde kurulan İyi Parti, az önce söylediğiniz yeni küskünler ordusunun kurabileceği olası bir parti veya işte AKP’nin aleyhine çalışması da... Aslında hep sağda yeni oluşumlardan bahsediyoruz. Peki, solda niye bundan bahsedemiyoruz?
Şu aşamada bizim solda yapmamız gereken şey, bir arada durmak ve daha fazla dayanışmak olmalı diye düşünüyorum. Elbette sol, kendi değerleriyle ve kendi üretkenliğiyle yeni oluşumlara sahip olacaktır. Ama bu dönem o oluşumların daha fazla birbiriyle kenetlenmesi ve yan yana durması gereken bir süreç. Bunu yaparken de ayrıştırdığımız konulara değil, ortaklaştığımız unsurlara odaklanmalı. Bir ve bir arada olmayı içselleştirmeli.