Medya

Aydın Engin'den Ahmet Türk'e: Sizin için kaygılanmıyorum, doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam...

"Belediyenin çetrefil, yoğun işleriyle uğraşmaktan yoruldunuz, biraz dinlenin"

23 Kasım 2016 13:57

Cumhuriyet yazarı Aydın Engin, görevinden alınarak yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün gözaltına alınmasıyla ilgili olarak "Size 'geçmiş olsun' demiyorum.  Doğru bildiğimiz yolda yürüyeceğiz ve bedel ödemek gerektiğinde gözümüzü kırpmayacağız. 
Mardin Belediyesi’nin çetrefil, yoğun işleriyle uğraşmaktan yoruldunuz. Biraz dinlenin. Ben beş gün dinlendim, çok iyi geldi. Keyfinize bakın e mi?" dedi. 

Aydın Engin'in "Gözaltında bir Kürt bilgesi: Ahmet Türk" başlığıyla yayımlanan (23 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Ahmet Bey, haberi alınca içim acıdı. 

Hayır sizin için değil. Ülkemin bu hale düşmüş “hukuk”u, adaleti, adliyesi için içim acıdı. 
Tamam, kalbinizde pil takılı olduğunu biliyorum. O yüzden havalimanlarındaki X-Ray’den geçmediğinizi, hatta kalbinizi olumsuz etkilediği için cep telefonu taşımadığınızı biliyorum. Mardin Belediye Başkanlığı gibi yükü yoğun ve ağır bir işi nasıl yakınmadan yürüttüğünüzü de dolaysız tanık olarak iyi biliyorum. 
Dahası Kürt siyasal hareketi içinde sözünü sakınmayan, şiddetin reddiniiçselleştirmiş bir siyasetçi olduğunuzu da iyi biliyorum. Buna kaç kez tanık olduğumu, olduğumuzu unuttum. “Pek çok kez” deyip geçeyim. 
Ve siz gözaltındasınız. 
Bunun benim için anlamı, AKP iktidarı, silahların susacağı kapıların, “Kürt sorunununbarışçıl çözümü”ne açılan kapıların en önemlilerinden birinin daha kapatıldığı, kilitlendiği, bir karanlık hücreye tıkıldığıdır. 
Sizin için kaygılanmıyorum. 
12 Eylül’ün Diyarbakır Hapishanesi cehenneminden başı dik çıkmış bir arkadaşımsınız. Hemen hemen aynı yaştayız. İkimiz de hapishaneleri, hele hele askeri hapishaneleri iyi biliriz; ranzalarında yattık, daracık koridorlarında volta attık. Gözaltındaki, yargıç kararıyla “mutlak yalıtılmışlık” anlamına gelen “kısıtlama”yı umursamayacağınızı da iyi bilirim. 
Keza Kürt milliyetçiliğine kendini kaptırmışların 19 Ekim 2009’da “Kürt açılımı” denen ve barışa gideceği umulan sürecin bir adımı olarak gelenlerin “Habur kapısında”karşılanışını bir gövde gösterisine dönüştürmelerine karşı nasıl “sükûnet” uyarıları yaptığınızı ve kimi densizlerin sizi nasıl “sözlerle hırpaladıklarını” da dolaysız tanık meslektaşlardan dinledim. 
Yine keza kendi kendini Türk milliyetçiliğinin vurucu gücü tayin etmiş zorbaların size nasıl yumruklarla saldırdıklarını, İzmir’de göbeği açık, modern(!) genç kızın elindeki taşı sizin konvoyunuza fırlattığını belgeleyen o fotoğrafı da unutmadım. 
Sözüm kısa Ahmet Bey. 
Sözüm birkaç cümleden ibaret Kasr-ı Konca’nın Kürt bilgesi arkadaşım. 
Gözaltı günleriniz bitecek, belki sizi tutuklayacaklar. Belki yine ranzalarda uyuyacak, avluda volta atacaksınız. Yakınmayacak, dik duracak, doğru bildiğinizi kimseden çekinmeden, sakınmadan dillendireceksiniz. Yine çok sakin, yine sesinizi yükseltmeden ve sabırla konuşacaksınız. 
Bunlardan hiç, ama hiç kuşkum yok. 
Ranzanızda ve voltanızda “barış”ı kurmanın zorlu bir süreç olduğunu ve şu günlerde o sürecin dönemeçlerinden birini yaşadığınızı bileceksiniz. 
Böyle bilip böyle düşündüğünüzü ben de bileceğim... 
Size “geçmiş olsun” demiyorum. 
Doğru bildiğimiz yolda yürüyeceğiz ve bedel ödemek gerektiğinde gözümüzü kırpmayacağız. 
Mardin Belediyesi’nin çetrefil, yoğun işleriyle uğraşmaktan yoruldunuz. Biraz dinlenin. Ben beş gün dinlendim, çok iyi geldi. 
Keyfinize bakın e mi?