Aydın Engin*
Cumhuriyet’in iki eşbaşkanı var. Biri İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, öteki Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu.
İkisi de hapiste. Hem de 441 gündür.
441 gündür iki eşbaşkanımızın fotoğrafları Cumhuriyet’in birinci sayfasının tepesinde yer alıyor.
Ancak sadece orada değil. Gazetenin yöneticilerinin adlarının yer aldığı, meslek dilinde “künye” dediğimiz kutunun içinde de yer alıyorlar. En tepede Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç Ağabeyimiz var. Onun hemen altında Akın Atalay, onun da altında Murat Sabuncu.
Kuşkusuz her iki “eşbaşkanımız” tutuklu oldukları için gazeteyi yönetemiyorlar. Ara sıra avukatlarımız aracılığıyla bazı önerileri oluyor elbet. Ama sadece ara sıra. Üstelik mutlaka bir not eşliğinde: “Bu sadece bizim önerimiz. Karar sizlerindir...”
Onların görevlerini gazetedeki genç arkadaşlar üstlendiler. Yokluklarını hissettirmeyecek bir çaba içindeler ve bu çok zor. Sahiden zor. Eşbaşkanlarımızın “dışarıda” oldukları günlerde katkılarının ne kadar değerli ve sorun çözücü olduğuna şimdi o görevleri üstlenen arkadaşlar yaşayarak tanık olmuşlardı.Üstelik Cumhuriyet ne pahasına olursa olsun susturulmak isteniyor ve devletten kaynaklanan ağır bir saldırı altında. Hukuksal ve ağır mali sorunlarla boğuşmak da cabası...
Yine de iki eşbaşkanı tutuklu oldukları halde, Cumhuriyet 15 aydır dimdik ayakta kalmayı başardı ve başarmaya devam ediyor ve edecek.
Bu koşullar altında eşbaşkanlarımız defalarca gerekirse künyeden adlarının çıkarılmasını, görevi yürüten arkadaşların tam yetki ile ve resmen işleri yürütmelerini önerdiler.
Öneriyi hiç duraksamadan elimizin tersiyle itip reddettik...
Sorun onların hapishanede oldukları için dışarıda gazetenin pratik işlerini yürütememeleri değil.
Onların adını künyeden çıkarmak, onları tutuklayan zihniyete teslim olmak, o zihniyeti aklamak, o zihniyete meşruiyet kazandırmak demekti. Bu aklımızın köşesinden bile geçmedi.
Gazetenin pratik işleri yürür. Yürüdüğü 15 aydır her gün kanıtlandı da.
Ancak bizim iki eşbaşkanımız gazetenin künyesinin en tepesinde yer aldılar ve alacaklar.
Onlar, adlarının künyeden çıkarılmasını önermekle yetinmeyip çıkarılmaları için ısrar etseler; kamuoyuna açık mektuplar yayımlasalar, “Biz kendimiz gönüllü olarak istifa ediyoruz. Eşbaşkanlığa adaylığımızı koymuyoruz” deseler bile kulak asmayız.
Onları Cumhuriyet’e eşbaşkan olarak, ne Reis’in iktidarı, ne tutuklama kararını veren “Reis’in bağımsız yargısı” seçti.
Biz seçtik.
“Onlar nasıl olsa hapiste. Ne zaman çıkacaklarının bir garantisi de yok. Hazır fırsat varken onların yerine geçelim” diyecek fırsat düşkünleri yok aramızda...
Hapiste de olsalar, aramızda da olsalar onlar bizim eşbaşkanlarımız. Kimse onları yüreğimizden ve Cumhuriyet’in künyesinden çıkaramaz...
Bilen bilsin, bilmeyen öğrensin
***
Bugünkü Tırmık bu kadar.
Yalnız içimde bir kuşku var. Bu Tırmık biraz “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” filan mı oldu?
Valla böyle bir niyetim yoktu...
Aaaaaa!..
Burnum uzadı.
Neden acaba?