Babacan, ''Henüz eskiye göre daha iyi diyebiliyoruz ancak eksiklerimiz var sıkıntılar var bunun da farkındayız'' dedi.
Dünyada bu aralar yatırımlarda bir korumacılık, ulusal bir bakış açısının daha hakim olmaya başladığına işaret eden Babacan, şunları kaydetti:
''Kriz dönemlerinde bunlar oluyor ancak biz hükümet olarak ısrarla ve inatla doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz. Biz sermayenin rengi olmaz dedik, sermayenin milliyeti olmaz dedik, sermaye uluslararası bir kavramdır dedik ve bu şekilde de yaklaşmaya devam edeceğiz.
Bugün ben Avrupa'da AB'yi kuran kurucu ülkelerde bazılarında yaşanan tartışmaları, iç siyasi çekişmeleri izliyorum ve gerçekten üzülüyorum, AB adına üzülüyorum. AB'yi AB yapan temel değerleri, temel taşları yerinden oynatıyorlar bu çok riskli. Bu yaklaşımlar eninde sonunda o ülkede yaşayanların bedelini ödeyeceği yaklaşımlar. 'Ben şu marka araba satılsın isterim ancak bu ülkede üretileni seçerim'... bunlar gerçekten yakışmıyor. Önemli olan o ülkenin halkına en iyi ürünü, en iyi hizmetle en uygun maliyetle ulaştırabilecek yapıyı kurmak. Korumacılık, bakın bu dönemde çıkıp da biz korumacılığa karşıyız diyen ender ülkelerden birisi Türkiye ve hiç bir uygulamamız yok.''
'Hedef Kopenhag Siyasi Kriterleri'
Eğer bir ülkede bir başka rejim varsa, bu ülkede kısa vadede belki istikrar var gibi görünebileceğini, ancak bunun sürdürülebilir bir istikrar olmadığını dile getiren Babacan, şöyle konuştu:
''Gerçek anlamda birinci sınıf bir demokrasi midir yoksa ikinci, üçüncü dördüncü sınıf bir demokrasi midir? Biliyorsunuz birinci sınıf demokrasiler siyasi istikrar noktasında da yine çok farklı bir ortamı, iyi bir noktayı yakalamış demokrasilerdir. Çünkü birinci sınıf demokrasilerde sürdürülebilirlik vardır, politikalar ortak akıl ürünü politikalardır. Birinci sınıf demokrasilerde gerçek anlamda şeffaflık vardır ve kurumlar kendi aralarında olması gereken pozisyona, noktaya gelebilmişlerdir. Türkiye'nin de birinci sınıf demokrasi olmayla alakalı kendine seçtiği bir pratik vardır, bir benchmark vardır. Bu nedir? Bunlar Kopenhag siyasi kriterleridir. Türkiye Cumhuriyeti bunu bir devlet politikası olarak benimsemiştir ve Kopenhag siyasi kriterlerini yüzde yüz karşılamak için kendine hedef seçmiş ve o hedefe doğru ilerleyen bir ülkedir Türkiye.
'Transformasyon kolay değil'
Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini tam anlamıyla karşılaması gerektiği konusunda hiç kimsenin şüphesinin olup olmadığını soran Babacan, ''Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir Anayasa'da yazıyor. Ama onu birinci sınıf demokrasi olarak algılamamız lazım. Yine diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir, hukuk devletidir, laik bir devlettir. Bütün bu ana kriterleri ana mihenk taşlarını yerinde sapasağlam tuttuktan sonra hiç korkmamak lazım. Bunları daha iyileştirmek için çalışmamız, çaba göstermemiz lazım'' diye konuştu.
Transformasyonun kolay olmadığını vurgulayan Babacan, bu değişimden Türkiye'nin karlı çıkıp çıkmayacağına, ya da sonuçta nereye doğru gittiğine bakmak gerektiğini söyledi.
'Şu anda Anayasa birinci sınıf bir demokrasiye yakışmıyor'
Bakan Babacan, şu andaki anayasanın birinci sınıf bir demokrasiye yakışmadığı konusunda herkesin hemfikir olduğunu belirterek, ''Hadi değiştirelim dediğinizde, şöyle bir etrafınıza, arkanıza bakıyorsunuz kimse kalmamış. Türkiye için bu gerekliyse neyi bekliyoruz, niye bekliyoruz?'' dedi.
Gelişmiş ekonomilerdeki açıklar
Babacan, ilk defa bu kadar çok sayıda gelişmiş ekonominin, bu kadar çok miktarda açık ve borç stoklarıyla karşı karşıya kaldığına işaret ederek, bunların nasıl toparlanacağıyla ilgili ortada doğru düzgün plan program bulunmadığını dile getirdi.
Ali Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu kadar çok sayıda gelişmiş ekonominin, bu kadar ciddi bir borç sorunuyla karşı karşıya kalması bunun çözümü noktasında da bizi biraz endişelendiriyor. Ekonomik büyümeye destek olacak politikalar uygulayalım ama bu politikalardan ne zaman, nasıl, ne yaparak çıkacağız, bunun da bir an önce hesaplanıp, plan programların ortaya konması gerekiyor. Aksi halde bu risk gittikçe azalmaz, gittikçe daha büyük bir risk olarak karşımıza çıkabilir.''
'Türkiye güven noktasında kendini olumlu anlamda farklılaştırdı'
Türkiye'nin bu dönemde uyguladığı politikaların iyi neticeler verdiğini kaydeden Babacan, ''Türkiye'nin bugün risk primlerine ya da Türkiye'nin borcu yüzde kaçla sigorta ediliyor diye baktığınızda, notu A olan, BBB olan ülkelerle aşağı yukarı aynı rakamlara ulaşmış durumdayız. Bu da Türkiye'nin güven noktasında kendini olumlu anlamda farklılaştırdığını bize gösteriyor. Pek çok ülke tartışılırken Türkiye'nin yakalamış olduğu nokta iyi bir nokta'' şeklinde konuştu.
Bunun reel sektördeki yansımalarının da görülmeye başlandığına işaret eden Babacan, 2009'un son çeyreği ve 2010'un ilk yarısında reel sektörde çarkların daha rahat dönmeye başladığını, ihracatta toparlanmanın söz konusu olduğunu, genel trendin ümit verici olduğunu vurguladı.