T24 Haber Merkezi
2017’deki anayasa referandumunda Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) mühürsüz oy pusula ve zarflarının da geçerli sayılması kararının parti adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınmasını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun engellediği iddiasına ilişkin tartışmalar sürüyor.
T24'e konuşan eski milletvekili Musa Çam, referandum günü CHP Genel Merkezi’nde muhatap bulamadıklarını, YSK önünde eylem yapmak istediklerinde de Kılıçdaroğlu tarafından engellendiklerini öne sürdü. Çam, daha sonra AİHM’ye başvurduğunu ve AİHM’nin yetki bakımından başvuruyu reddettiğini ifade etti.
O dönem gündeme gelmesine rağmen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserliği’ne ise herhangi bir başvuru yapılmadığı öğrenildi. İddiaların odağındaki, dönemin CHP Grup Başkanvekili Bülent Tezcan ise T24'e yaptığı açıklamada, "AİHM'ye parti adına gitmem engellendi" sözlerine tepki gösterirken, "Biz ona iç hukukta dava açması konusunda vekâlet verdik. Sonuç alamayınca AİHM'ye gitmek istedi. Biz zaten AİHM için ciddi bir hukuk heyeti oluşturmuştuk. Hukukçular, AİHM'ye ikinci bir dava açılmasının uygun olmadığını söylediler. Biz de isterse AİHM'de kendi adına dava açabileceğini söyledik" diye konuştu.
"Yanlış bir tartışma yürütülüyor"
Tarışmaya ilişkin bir başka açıklama da CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre'den geldi.
X hesabından iddialara ilişkin açıklama yapan Emre, "'Mühürsüz referandum'la ilgili her türlü hukuki girişim dönemin parti yöneticilerimiz tarafından yapılmıştı! 2017 yılında gerçekleştirilen ve ülkemizin başta ekonomik ve hukuksal olmak üzere tarihinin en kötü dönemlerini yaşamasına sebebiyet veren ve hâlâ ciddi şaibeleri barındıran anayasa referandumu oylamasına ilişkin son günlerde partimiz öznelinde eksik ve yanlış bir tartışma yürütülmektedir" dedi.
Oylama sırasında çok sayıda sandık kurulunun oy pusulalarını ve zarfları mühürlemediğine ilişkin şikayetler geldiğini söyleyen Emre, şunları kaydetti:
"Bu durum karşısında, sandık kurulu üyelerimize ve müşahitlerimize mühürsüz oy pusulası ve zarflarla kaç seçmenin oy kullandığının tutanak defterine geçirilmesi gerektiği konusunda ayrıca mesaj atılmıştır. Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz oy pusulaları ve zarflarının geçerli olduğuna dair yanlış kararının çıkması üzerine de sandık kurulu üyelerimiz ve müşahitlerimiz bu durumdan haberdar edilmiş ve yine mühürsüz oy pusulası ve zarflarla kaç seçmenin oy kullanıldığının tutanak defterine geçirilmesi istenmiştir."
"AİHM, mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılması kararının haklı olduğunu ifade etmedi"
Emre, referandumun iptali için 18 Nisan 2017'de YSK'ya başvuru yapıldığını da hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bu başvuruda seçim takvimi boyunca yapılan usulsüzlükler ve gizli oy ilkesinin ihlali yanında mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılması konularının tümüne değinilmiştir. YSK 19/04/2017 tarihli, 573 sayılı kararı ile başvurumuzu reddetmiştir. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 04/07/2017 tarihinde başvuru yapılmıştır. Başvuru AİHM tarafından 48818/17 numaralı dosya ile incelenmiştir. AİHM 21 Kasım 2017 tarihinde başvuruyu reddetmiştir. AİHM’in kararı linkte bulunmaktadır. Bu kararda YSK kararının doğru olduğu yönünde bir görüş belirtilmemiştir. Başka bir ifadeyle AİHM, başvuruyu reddederken mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılması kararının haklı olduğunu ifade etmemiştir.
"Her türlü girişimde bulunuldu, çarpıtılıyor"
Cumhuriyet Halk Partisi olarak seçimlere ilişkin temel ilkemiz, halk iradesinin adil ve tarafsız şekilde tecelli etmesidir ki bunun için kanıtlayabildiğimiz her türlü hukuksuz gelişmeye karşı yasal haklar zamanında kullanılmıştır. İç hukuk mekanizmasının iktidarın güdümüne girmesinden kaynaklı uluslararası düzeyde de girişimlerimiz yapılmıştır. İddia edildiğinin aksine her türlü hukuksal girişimde bulunduğumuz referandumun iptalinin CHP elindeymiş gibi gösterilmesi en basit ifadeyle çarpıtmadır."
Atilla Kart ne dedi?Eski CHP Milletvekili Atilla Kart’ın, mühürsüz oy pusulaları ile ilgili sözlerinin ardından başlayan tartışma boyutlandı. Kart, gazeteci Nevşin Mengü’nün programında, şunları söyledi: "Gittim dört gün sonra anlattım, ‘Dava açarım, sonuç alırım’ dedim. Bülent Tezcan da Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında, birbirlerinin gözüne baktılar, kararlı olduğumu görünce, ‘tamam kardeşim, gereğini yap’ dediler. Bana özel vekâlet verildi partim adına 20 Nisan 2017’de. Ben Danıştay’dan sonuç alamayacağımı biliyorum, iç hukuk bitmiş Türkiye’de. Ama nedir? Bir an evvel AİHM’ye götürmek istiyorum. 8-10 ayda bitirilecek davayı 45 günde bitirdim. Adalet Yürüyüşü’nün 3. günü, 15-16 Haziran, 45 sayfa dava dilekçesini hazırladım, 250 sayfa eklerini hazırladım, klasörü götürdüm. ‘Emeğine sağlık, yolun açık olsun’ dedi. Uçak biletim alındı. Görüşmeden bir gün sonra önce Haluk Koç, sonra Tekin Bingöl aradı. ‘Atilla Bey, Genel Başkan diyor ki parti adına gitmesin kendi adına gitsin’ dedi. Ben Atilla Kart olarak dava açmayı bilemez miydim! Önemli olan parti adına açmak, partinin görev ve sorumluluğu. Bir saat sonra Bülent Tezcan aradı, ‘Atilla Bey nereden çıktı bu’ dedi. Bunun üzerine durumu anladığını söyleyen Atilla Kart, vatandaş olarak başvurmak zorunda kaldığını aktardı." En son genel merkez başvurduKart’ın bu iddialarına karşılık, CHP Genel Merkezi adına da AİHM’ye başvuru yapıldığı anlaşıldı. Bireysel başvurulardan sonra başvuru yapıldığını söyleyen eski milletvekili Çam, süreci şöyle anlattı: "Referandum günü genel merkezde bu sürece müdahale edecek bir muhatap bulamadık. O dönem bu konuyla ilgili yetkili Bülent Tezcan’dı. Tezcan, daha sonra parti üyelerine, ‘mühürsüz zarf ve oy pusulaları kabul edilmiştir’ diye yazı yazdı. Biz bazı vekiller olarak, ‘YSK önünde eylem başlatalım’ dedik. Genel Başkan kabul etmedi. Engellendik, ‘itiraz yapalım’ dedik, ‘bekleyin’ denildi. Daha sonra AİHM’ye ilk başvuranlardan birisi bendim. Parti genel merkezi, AİHM’ye en son başvuruyu yaptı. AİHM de başvurumuzu ‘biz sadece genel seçimlerle ilgili karar alıyoruz’ diyerek usulen reddetti." Tezcan: Herkes bir hikâye anlatıyor, AİHM’ye başvurdukTezcan ise iddialarla ilgili, şunları kaydetti: "Bu konuda herkes kendince bir hikâye anlatıyor. Genel merkeze ulaşamamak mümkün değildir. İki ayrı telefonumuz vardı, hukukçuların takip ettiği de bir süreç vardı ve hepsine cevaplar verildi. Ayrıca tutanak altına almak için sormaya da gerek yok, vekilin bunu bilmemesi mümkün değil. Genel merkezin müracaat yetkisi vardır. Biz önce YSK’ya, sonra Anayasa Mahkemesi'ne müracaat ettik, müracaatımız reddedildi. Hukuk heyetimiz, sonra AİHM’ye gitti. Bir eski vekil onun talebi üzerine gitmedik diye sanki AİHM’ye gidilmemiş gibi bir algı yaratıyor." |