Yüksek Seçim Kurulu'nun 2017'deki Anayasa değişikliği referandumunda mühürsüz oyları geçerli sayması kararını, CHP adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmesinin engellendiğini iddia eden eski CHP Milletvekili Atilla Kart'ın sözlerinin odağındaki dönemin CHP Grup Başkanvekili Bülent Tezcan, suçlamaları reddetti. Tezcan, CHP adına AİHM'e başvuru yapıldığını, Kart'ın AİHM'e kendi davasını taşımak istediğini, bunun da referandum sonrası oluşturulan hukuk heyeti nezdinde uygun bulunmadığını aktardı.
Eski CHP milletvekili Atilla Kart'ın gazeteci Nevşin Mengü'nün yayınında, 2017'deki Anayasa değişikliği referandumunda geçerli sayılan mühürsüz oylara dair açıklamaları tartışma yarattı.
Kart'ın iddiasının odağındaki CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, T24'e yaptığı açıklamada, Kart'ın "AİHM'e parti adına gitmem engellendi" sözlerine tepki gösterirken, "Biz ona iç hukukta dava açması konusunda vekâlet verdik. Sonuç alamayınca AİHM'e gitmek istedi. Biz zaten AİHM için ciddi bir hukuk heyeti oluşturmuştuk. Hukukçular, AİHM'e ikinci bir dava açılmasının uygun olmadığını söylediler. Biz de isterse AİHM'de kendi adına dava açabileceğini söyledik" diye konuştu.
"Biz Atilla Kart'a Danıştay için yetki verdik"
Tezcan, 16 Nisan 2017'deki Anayasa değişikliği referandumunda mühürsüz oyların geçerli sayılması akabindeki süreci şöyle anlattı:
"Biz referandumdan sonra YSK'ya müracaat ettik, o müracaatın ardından AİHM için kurduğumuz hukuk heyeti, ciddi bir çalışma başlattı.
Bu arada Atilla Bey başka bir yol önerdi. 'YSK'nın işlemi idari işlemdir, idari dava açmak lazımdır' dedi. 'Bizce uygun olmamakla birlikte bu yolu denemekte mahsur yok, Danıştay bunu kabul eder de iptal ederse mesele yok' diye düşündük. Etmezse biz nasılsa AİHM'e gideceğimiz için, Danıştay'da dava açması için yetki verdik.
"Onun iddiası, Danıştay'da meseleyi çözeceği yönündeydi"
Onun iddiası, Danıştay'da meseleyi çözeceği yönündeydi. Danıştay'da iptal ettiremedi. Sonra AİHM'e gitmek istedi. Öyle şey olur mu? AİHM için çalışan arkadaşlarımız vardı, dilekçeleri hazırladılar ve götürdüler. AİHM'e götürecek olan Atilla Kart değildi. Kart, kendi dosyası için 'bunu neden götürmüyorsunuz' dedi. Bizim heyetimiz, bu durumun, açılacak olan davaya zarar vereceğini söyleyerek onay vermedi.
"CHP, AİHM'e gitmedi mi?"
Öyle bir anlatıyor ki, dinleyen CHP, AİHM'e gitmemiş zannediyor.
CHP, AİHM'e gitti mi gitmedi mi? Çok kapsamlı bir dilekçe hazırlandı. Rıza Türmen'in kontrolünden geçti, Anayasa hukukçularının denetiminden geçti. Ciddi bir heyet çalıştı. Partiyi bu kadar küçültmenin alemi var mı? Kendisi, kendi davasını taşımanın merakındaydı. Parti, kişilerin arzularına göre hareket etmez.
CHP olarak biz AİHM'e gittik, dava açtık. AİHM, referandum ve yerel seçimler yetki alanında olmadığı gerekçesiyle, talebimizi yetkisizlikten reddetti."
"Bizden habersiz Genel Başkanla görüşmüş"
Tezcan, Kart'ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme için de şunları söyledi:
"Bizden habersiz Genel Başkan ile görüşmüş. Ona ne dedi, ben bilemem. Daha sonra Genel Başkan'dan öğrendim. Genel Başkan bize sordu, biz de hukukçularla görüştük. Hukukçular onay vermeyince 'kendi adınıza açmak istiyorsanız lojistik destek sağlarız' dedik. Nitekim kendisi açtı."
Atilla Kart ne demişti?Kart, Mengü'nün yayınında referandum ve akabindeki dava süreci hakkında şu açıklamayı yaptı: "Mühürsüz zarf ve oylar meselesi dediğiniz zaman benim yaramı acıtıyorsunuz. Genel Merkez'den yetki aldım. 16 Nisan referandumundan söz ediyorsunuz. Ben gittim 4 gün sonra anlattım, 'Dava açarım, sonuç alırım' dedim. Bülent Tezcan da yanında, birbirlerinin gözüne baktılar, kararlı olduğumu görünce 'Tamam kardeşim, gereğini yap' dediler. Bana özel vekalet verildi partim adına 20 Nisan 2017'de. Ben Danıştay'dan sonuç alamayacağımı biliyorum, iç hukuk bitmiş Türkiye'de. Ama nedir? Bir an evvel AİHM'ye götürmek istiyorum. 8-10 ayda bitirilecek davayı 45 günde bitirdim. Adalet Yürüyüşü'nün 3. günü, 15-16 Haziran, 45 sayfa dava dilekçesini hazırladım, 250 sayfa eklerini hazırladım, klasörü götürdüm, Kızılcahamam'da karavanda Sayın Genel Başkan'a sundum. 'Bana izin vermenizi istiyorum. Strasbourg'da davayı doğrudan açacağım, postayla değil, zaman önemli çünkü' dedim. İnceledi, 'Emeğine sağlık, yolun açık olsun' dedi. Uçak biletim alındı. Görüşmeden bir gün sonra önce Haluk Koç, sonra Tekin Bingöl aradı. 'Atilla Bey, Genel Başkan diyor ki parti adına gitmesin kendi adına gitsin' dedi. Ben Atilla Kart olarak dava açmayı bilemez miydim! Önemli olan parti adına açmak, partinin görev ve sorumluluğu. Bir saat sonra Bülent Tezcan aradı, 'Atilla Bey nereden çıktı bu' dedi. Ne diyorsun nereden çıktı! Beraber değil miydik, siz bana yetki vermediniz mi? Durup dururken mi açtım. 'Evet o zaman öyle düşünüyorduk ama bugün yönetim olarak böyle düşünüyoruz' dedi. Kılıçdaroğlu aramalarıma dönmeyince durumu anladım. Vatandaş olarak başvurmak zorunda kaldım. AİHM bünyesinde en üst düzeyde randevu aldım. Yemekte bir araya geldik. Tercüman var, 3 kişiyiz. Her sayfanın sonunda en üst düzeydeki kişi diyor ki, 'Mükemmel, mükemmel, bu dava böyle açılır'… 10. sayfaya geliyoruz. Davacı kim? Atilla Kart. Adam dedi ki, 'Sen ne diyorsun. Türkiye'de CHP adına dava açıyorsun, buraya Atilla Kart olarak geliyorsun'. Ben de 'Yurttaşım, bireysel başvuru hakkım var' diyorum ama kendim de inanmıyorum. Çünkü taraf ve dava ehliyeti kopuyor." |