Atıl Kutoğlu, uluslararası moda dünyasında görmezden gelinemeyecek bir isim
Kariyerine Viyana’da başlayıp birçok kez Avrupa’nın “En İyi Tasarımcısı” ödülünü kazanan ve koleksiyonlarını Milano, Paris ve New York’ta büyük başarı ile sergileyen bir tasarımcı...
Kutoğlu'nun yeni koleksiyon - FOTOGALERİ
Oryantal esintiler taşıyan modern tasarımlarını gördüklerinde tüm kadınların kalp atışları hızlanıyor.Vatan gazetesi Atıl Kutoğlu’yla Nişantaşı’ndaki butiğinde yeni koleksiyonu ve başarısının sırrını konuştu.
Öğreniminiz için Viyana’ya gitmeyip de Türkiye’de kalsaydınız şimdi bulunduğunuz yerde olabilir miydiniz?
Aslında bunu bilmek zor. Viyana’ya 18 sene önce gittim, burada Alman Lisesi’ni bitirdim. Viyana’nın bana çok şey verdiğini düşünüyorum. Her şeyden önce bir tahsil imkanı verdi, sonra orada Viyana sanat tarihini tanıdım ve takdir ettim, ki bu benim sanatsal ilham kaynaklarımdan biri oldu. Orada alçak gönüllü olmayı öğrendim. Kariyerimin başında, eski Viyana belediye başkanlarından Helmut Zilk’le karşılaşmam benim için çok önemli. Bir akşam üniversiteye giderken tramvayda şans eseri Helmut Zilk’e rastladım ve yanına gidip kendisinden yardım istedim. Kendisinden koleksiyonumu yapmama ve defile düzenlememe yardımcı olmasını rica ettim. Hemen ilgilendi ve bana başlangıç için bir miktar sermaye verdi. Bununla Viyana’da ilk koleksiyonumu ve defilemi hazırladım.
Daha sonra neler yaptınız?
Sonra bir ayağım hep Almanya’da, Münih’te ve Düsseldorf’ta oldu, daha sonra da koleksiyonumu Paris’te sergiledim. Paris’te Amerikalılar beni keşfetti ve Henri Bendel, Barneys gibi mağazalar koleksiyonlarımı satın aldı. Amerika maceram da böyle başladı. Birden uluslararası yolculuklara başlamıştım. Viyana’da olmamın tabii ki uluslararası açılımıma çok faydası oldu. Fakat başarımdaki en önemli etkenlerden biri de Türkiye’den ve Türk kültüründen ilham almam oldu. Esintileri modern bir şekilde kreasyonlarıma da yansıtınca, bu beni diğer tasarımcılardan farklı kıldı ve onlardan bir adım öne geçmeme sağladı. Bu da başarımın anahtarıydı.
Koleksiyonlarınızda en severek hangi kumaş ve malzemeleri işliyorsunuz?
Genelde her kumaş ve malzemeye açığım ama ipek kumaşlara karşı özel bir sevgim var. Hep deri ile de ilgim oldu, deriyi işleyişim ve deri modellerdeki tasarımlarım Avrupa ve Amerika’da hep takdir gördü. Yazları ipek, keten ve süet yanında çokça pamuklu ve jarse karışımlar üzerinde çalışırım. Kış koleksiyonları için ise yün, kaşmir, tabii ki yine ipek ve kuzu derisi. Genelde malzeme kullanımı konusunda kendimi sınırlamam.
Çantalarımı Karolina Kurkova’dan esinlenerek tasarladım
Bu senenin kesimleri, renkleri neler olacak?
Moda çok demokratik ve liberal oldu. 2009’da oranj, mavi, yeşil, pembe ve sarı gibi çok canlı renkler öne çıkacak. Öteki taraftan da siyah, beyaz ve “nude” tonlar yani bej tonları ile gümüş, altın efektleri gündemde. Koleksiyonuma baktığımda sanki bir dünya seyahatı teması işlemişim gibi. Türkiye’den esintiler, motifler, birçok yerde drapeler, volanlar, fırfırlar, marine pantolonlar ve kaptan gömlekleri var. İspanya’yı, Güney Amerika’yı çağrıştıran özellikler ve bir Latin havası var. Bazı yönleri Orta Avrupa’yı yansıtıyor, yani biraz daha “cool”. Türk kültüründen de bazı desenler, bağlama, drape teknikleri ve otantik kumaşlar bulunuyor. Zengin bir koleksiyon oldu.
Aksesuarda nelerle karşılaşacağız?
XXL aksesuarlar çok moda. Bu moda 70’li ve 80’li senelerde de vardı. Benim yeni aksesuarlarım 16 değişik modelden oluşan çanta koleksiyonumla başlıyor. Bu koleksiyonu İstanbul ve New York’ta aynı anda lanse ettik. Çantalarımın ana modelini uzun süre birlikte çalıştığım top model Karolina Kurkova’dan esinlenerek hazırladım ve adı “Karolina Bag” oldu.
Türk bayrağı desenli giysiler bir sevgi ve sempati göstergesi
Bugüne kadar koleksiyonlarınızda en çok sevdiğiniz ve bağlı olduğunuz bir tasarım var mı?
Aslında yok, tasırımlarımın, koleksiyonlarımın hepsini aynı derecede seviyorum. Ama beni etkileyen iki önemli ve unutamadığım unsur var, biri Naomi’nin New York’ta podyumda taşıdığı Naomi straples, pembe saten çizgili gece elbise, diğeri de büyük yankı uyandıran Türk bayraklı koleksiyonum...
Türk Bayrağı koleksiyonu fikri nasıl aklınıza geldi? Sonrasında Türkiye’den bazı olumsuz reaksiyonlar aldınız...
Prenses Ira von Fürstenberg ve oğlu Prens Hubertus’a İstanbul’u gezdirirken, Kapalıçarşı’da Türk bayrağı satan bir standın önünde bir an durdular ve “Biz bir Türk bayrağı almak istiyoruz, bayrağınız çok güzel” dediler. Onlara bu bayrakları ne yapacaklarını sorduğumda “Evimize asacağız, bayrağınız aynı zamanda çok estetik” dediler. Bunun sonrasında ben de bayrağımızdan esinlenerek bir koleksiyon yaratmaya karar verdim. New York Moda Haftası’ndaki bayraklı defilemi çok beğendiler ve dünya basınında geniş bir yer aldı. Birkaç ay sonra Türkiye’de bu konuda bir tartışma başladı ve sanki ben Türk Bayrağını Koruma Kanunu’na aykırı bir şey yapıyormuşum gibi biraz başımı ağrıttılar. Fakat sonrasında olay çözüldü. İnsanların Türk bayrağı desenli giysiler giymesi güzel bir şey, bu bir sevgi ve sempati göstergesi.
Bence modası geçmeyen tek isim
Geçen sene İstanbul’daki “Flagship Store”nuzu açtınız. Neden bu kadar geç?
Benim yıllardır çalışmalarım Avrupa ve Amerika’ya odaklanmıştı. Faaliyetlerimi Viyana’daki merkez atölyemden ve New York, Münih, Belçika ve Uzakdoğu’daki temsilciliklerim üzerinden yürütüyordum, bu hâlâ da böyle. Hep Türk modasını ve Türkiye’yi yurt dışında tanıtmak benim için öncelikliydi. Ancak Türkiye’de de son yıllarda markama ve ürünlerime olan ilgi arttı. Gerçi Beymen’de 5 yıldır koleksiyonlarım satılıyor ama bir mağaza yapılanmasına girme fikriyle, Türk modaseverlerle buluşma arzusu birleşince, ilk “Flagship store”umu doğduğum şehir olan İstanbul’da açmak mantıklı geldi. Demsa Group’la birlikte gerçekleştirdiğim ve ünlü İtalyan mimar Claudio Nardi tarafından tasarlanan bu mağazam, Türk modaseverler ve şık kadınlar tarafından büyük ilgi gördü.
Dünya modasında beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Farklı modacıları, farklı alanlardaki yeteneklerinden ve başarılarından dolayı takdir ediyorum. Şu anda çizgisini beğendiklerim Lanvin için çizen Alber Elbaz, Rick Owens ve Ralf Simmons for Jil Sander. Modası geçmeyen yetenekse Jean Paul Gaultier bence.
Kriz bizi de etkiledi, defilelerimizi iptal etmek zorunda kaldık
Ekonomik kriz sizi de herhangi bir biçimde etkiledi mi?
Evet bizim de diğer markalar gibi, dünya genelindeki yeni sezon siparişlerimizde düşüşler oldu. Ve bazı defile aktivitelerimizi iptal ettik. Ama 1 yıl içinde uluslararası moda piyasasının eski canlılığına kavuşacağını ümit ediyorum.
Bu yıl uluslararası birçok tasarımcının kullandığı renkler arasında en göze batan renk siyah. Bu krizin bir göstergesi mi?
Siyah aslında modadan uzaklaşmıştı. Şimdi 1-2 sezondur kuvvetli bir şekilde tekrar geri geldi. Bence bunun krizle bir alakası yok. Siyah kullanışlı, kolay taşınabilir bir renk, hem de zayıf gösteriyor. Dolayısıyla tekrar hit olması mucize değil. Ama kriz için de uygun bir seçim diye düşünüyorum, çünkü siyah bir giysiyi birkaç farklı amaçla, farklı ortamlarda kullanmak, değişik aksesuarlarla farklı bir havaya sokmak mümkün. Kendinizden bir şeyler katmak kaydıyla siyah bir giysi sizi her zaman kurtarır.