Türkiye’de son 7 yılda çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı 183’ten 23 bine çıktı. Kızamık vakalarındaki artışı salgın hastalık riskini artırdı. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, “Çocukların önemli kısmını aşılamazsak, kızamık, difteri, boğmaca, tetanos salgınları başlar ve bu hastalıklar çocuklarda ölümle sonuçlanır” diye uyardı.
Birgün'den Burcu Cansu'nun haberine göre, Aşıların halk sağlığı açısından çok önemli buluşların önüne geçerek birinci sırada yer aldığına vurgu yapan Azap, şunları söyledi:
“İnfeksiyon hastalıklar, toplu ölümlere neden oldu. Aşılar, pek çok infeksiyon hastalığının önlenmesinde en etkili yöntemdir. Aşılar sadece uygulandıkları kişiyi korumakla kalmaz, aşı yapılmayan veya yapılamayan kişileri de korur. Aşıyla bağışıklık kazanan kişiler infekte olmayacakları için başkalarına da infeksiyon bulaştıramaz, böylelikle infeksiyonun toplumda yayılması da engellenir.
Toplumda belli bir hastalığa karşı bağışık olan kişilerin oranı arttıkça hastalığın salgın yapma şansı da azalır. Bağışık kişi oranı belli bir eşiğin üstüne çıktığında salgın riski tamamen ortadan kalktığı gibi tek tek vakalar da çok azalır. Tıbbi literatürde ‘sürü bağışıklığı’ olarak adlandırılan bu durum nedeniyle, aşı olma veya olmama kararı bireysel olduğu kadar toplumsal sonuçları olan bir karardır.
Aşının etkinliği yüzde 95 kabul edildiğinde, yüzde 94 olan sürü bağışıklığı eşik değerinin sağlanabilmesi için toplumun yüzde 99’unun aşılanması gerektiği sonucu ortaya çıkar.”
“Aşı karşıtları artıyor. Sürü bağışıklığı azalacak olursa ciddi salgınlarla karşı karşıya kalınır. Bu nedenle aşı olma/olmama kararı sadece bireyi değil tüm toplumu ilgilendirir. Aşı karşıtlığı tüm toplumun sağlığını tehdit eden bir harekettir. ABD’de aşıyla önlenebilir hastalıkların aşı öncesi döneme kıyasla günümüzdeki sıklığını karşılaştırdığımızda, ‘Difteri 21 bin 53 iken günümüzde görülme oranı 0’dır. Çocuk felci, aşı öncesi dönemde 47 bin 745 iken günümüzde yüzde 99 azalarak 4’e düşmüştür. Çiçek 29 bin 5 iken aşı ile 0’a inmiştir. Su çiçeği 4 milyon 85 bin 120’den yüzde 89 gerileyerek 449 bin 363’e kadar düşmüştür. Boğmaca aşı öncesinde 200 bin 752 iken günümüzde yüzde 93 azalarak 13 bin 506’a inmiştir. Tetanos 580 iken o da yüzde 98 gerileyerek 14’e düşmüştür.’ Aşının toplum sağlığına etkisi verilerle de sabittir. Toplumsal olarak bağışıklık düştüğünde salgınlar başlar ve ölümle sonuçlanır.”
Londra ibret alınmalı
“Aşıların hiçbiri yüzde 100 etkin ve etkili olmadıkları için toplumdaki aşılı bireylerin oranı sürü bağışıklığı değerinin üzerinde olmalıdır” diyen Azap, sözlerini şöyle sürdürdü:
“1998 yılında İngiltere’de Andrew Wakefield ve arkadaşları tarafından, çok önemli ve prestijli bir tıp dergisi olan Lancet’te kızamık-kızamıkçık-kabakulak (KKK) aşısının bağırsaklarda enflamasyona ve bunun sonucunda otizme neden olduğuna dair 12 olguyu içeren bir makale yayımlanır. Sonradan yapılan, 20’den fazla büyük ve kaliteli çalışma ile bu bulguların doğru olmadığı gösterilir.
Ancak makalenin yayınlandığı 1998’den 2000’li yılların ortalarına kadar konu tüm Birleşik Krallık’ta gündemde kalır, çok sayıda aile otizm korkusu ile çocuklarına KKK aşısı yaptırmaz. İngiltere ve Galler’de KKK aşısı yaptırma oranları yıllarca düşük düzeyde kalır. Bunun sonucunda, 2003 yılında 2 yaşındaki çocuklar arasında aşı kapsayıcılık oranı yüzde 80’in altına düşer.
Sürü bağışıklığının bu şekilde azalması İngiltere ve Galler’de kızamık olgu sayısında dramatik artışları da beraberinde getirir.”