Cumhuriyet'in pazar ekinde Şirin Güven'nin Hale Soygazi ile 'kadın filimleri ve filimde kadın hakkında yaptığı söyleşi yer alıyor. İşte söyleşinin tam metni
Hale Soygazi, ne beyazperdede gösteriyor kendini ne de televizyonda. Çünkü beğendiği bir proje yok. Üstelik televizyonla sinemanın iç içe geçmesinden de rahatsız. Beyazperdeye de, televizyonun popüler yüzlerinin düşmesinden şikâyetçi. Suçlu, gişe kaygısı duyan ürkek yapımcılarda. Soygazi istiyor ki, kadın sorunlarının konu edildiği filmler çekilsin, bunun için önce cesaretli yönetmenler gerektiğini söylüyor...
Türk sineması deyince akla gelen birkaç ismin arasında Hale Soygazi olmuştur hep. O, 1972’de Saklambaç Gazetesi’nin açtığı Türkiye Sinema Güzellik Yarışması’nda birinci olduğundan ve Avrupa Sinema Güzeli seçildiğinden beri sinemada. Bir yılda 12 filmde rol almışlığı bile var, tabii ki sözünü ettiğimiz dönem 70’ler. Yıllar geçtikçe bu sayı düştü, bugünse hiçbir yapımda yer almıyor Soygazi. Çünkü bugüne kadar önüne içine sinen bir proje gelmemiş. Filmlerin çoğunun komedi olması ve televizyonda popüler olmuş kişilerle çekilmesi de cabası. Soygazi geçen hafta 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali tarafından Onur Ödülü’ne layık görüldü. Ödülünü, Türk sinemasının tüm kadınlarına ve onlarla en güzel filmleri yapan, kadın sorunlarını dile getiren yönetmen Atıf Yılmaz’a ithaf etti. Çünkü o Türk sinema tarihinde kadın oyuncuların ve kadın filmlerinin önemli yeri olduğunu düşünüyor. Yılmaz’dan sonra kadın sorunlarını anlatan filmlerin yapılmamasından rahatsız.
- Onur Ödülü aldınız. Arkamda çok şey bıraktım hissi verdi mi bu ödül size?
- 1974’ten bu yana 50’ye yakın filmde oynadım. Bu ödül, sinema hayatıma verildi.
- Ödülünüzü kadın oyunculara ve Atıf Yılmaz’a ithaf ettiniz. Neden?
- Kadın oyuncular çok önemli Türk sinemasında, kadın filmleri de Türk sinema tarihinde önemli yere sahip. O yüzden onları anmak ve ödülümü onlara ithaf etmek istedim. Atıf Yılmaz da, kadın filmlerinin başarılı yönetmenidir, en güzel kadın filmlerini o yapmıştır. Kadın sorunlarını, kadın kahramanları ve onların hikâyelerini filmleştirdi hep. Onu anmamak olmazdı.
- Siz Atıf Yılmaz’ın çektiği “Kadının Adı Yok” gibi pek çok kadın sorununu ele alan filmde de rol aldınız. Bugün hâlâ bu sorunlar geçerli mi sizce?
- Evet, bugün kadınlar hâlâ sorunlar yaşıyor. Koşullar değişiyor belki, ama sorunlar yok olmuyor. Ancak maalesef günümüzde bunlar sinemaya yansıtılmıyor. Yani artık kadın filmleri yapılmıyor.
- Neden?
- Cevap açık bence. Buna cesaret edecek yönetmen yok.
- 1970’lerde bir yılda 12 filmde oynarken, bir süredir rol aldığınız bir yapım olmamasının nedeni, kadın filmlerinin olmaması mı?
- Ben gerçekten çok film yaptım. İnsanın filmografisi bu kadar geniş olunca “çok güzel”, “daha az güzel” ve “kötü” filmleri oluyor. Şimdi bütün bunlardan sonra, oynamam için gerçekten çok güzel bir film olması gerekiyor. Ayrıca son zamanlarda daha çok komedi ağırlıklı filmler yapılıyor. Bu filmler de daha ziyade televizyonda popüler olmuş insanlarla yapılıyor. Ben daha farklı projelerde yer almak istiyorum, ama bugüne kadar beğendiğim bir proje gelmedi. Yapacağım yine elbet bir şeyler.
- Sizce neden bu yıllarda daha ziyade komedi filmleri rağbet görüyor?
- Televizyonun etkisi bence, çünkü popüler kültürü televizyon veriyor, aşılıyor. Bu komedi filmleri televizyon filmlerinin, dizilerinin devamı gibi. Mesela televizyonda oynayan bir dizinin filmi yapılıyor. Bağımsız yönetmenler de var, ama azlar.
- Buna genelde “Artık Türk halkı gülmek istiyor, sorunları çok. O nedenle daha çok komedi filmleri çekiliyor” gibi nedenler gösteriyorlar. Eskiden de çok değil miydi Türk halkının sorunu, eskiden de gülmek istemiyorlar mıydı?
- Tabii ki, her zaman vardı sorunları... Ama Türk halkı gülmek de ister, ağlamak da. Nedenin tamamen televizyonla ilgili olduğunu düşünüyorum. Gişe kaygısı da var. Başka tür filmlerde gişenin ne olacağı pek bilinmediğinden yapımcılar ürkek davranıyor.
Filmden para kazanılmıyor
- Şimdiki sinema filmlerinde sizin de dediğiniz gibi televizyonda ünlü olmuş insanlar rol alıyor. Üstelik de kimi oyunculuk kökenli bile değil...
- Evet, buna da gişe kaygısı neden oluyor. Ama zaten şu anda sinema için, gerçekten sinemacıların film yaptığı ve sinema oyuncularının da çalıştığı bir durumdan pek söz edemeyiz. Eskiden insanlar filmden para kazanırdı. Şimdi filmden para kazanılmıyor. O nedenle de tabii ki hem televizyonda, hem de sinemada iş yapıyorlar.
- Eksik olan nedir?
- Sinema şu anda sektör bile değil. Sektör olması için belli kuralları olmalı. İş ve sağlık güvencesi, fazla mesai ödemeleri, sigorta gibi... Oysa bizde çalışma saatleri belli değil, mesai ücreti alınamıyor, sigorta, sağlık güvencesi yok... Oyuncular mutlaka örgütlenmeli. Aslında dernekler var ama etkin değiller.
- Ne yapılabilir peki?
- Mesela telif hakları yasası bizde hâlâ gündemde değil. Oysa dünyanın hiçbir yerinde durum bizdeki gibi değil. En iyi bildiğim örnek İngiltere. Orada Equity diye bir oyuncu sendikası var. Ona üye olmazsanız filmde de, televizyonda da oynayamıyorsunuz. Sendikaya üye olunca kuralları kabul etmiş oluyorsunuz. Onlar da sizin haklarınızı koruyor.