Politika

"Arkadaşları, 'ağa bizi lokmaya götür' diye Bahçeli'ye yemek ısmarlatırdı, öğrencisi arayıp harçlık isterdi"

Ülkücü camianın ‘kolejli hamisi’ olarak anılan MHP liderinin hayatı...

09 Şubat 2015 19:04

Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hayat öyküsünü yazdı. Sarkıkaya'nın aktarımına göre, ülkücü camianın ‘kolejli hamisi’ olarak anılan Bahçeli, 70’li yıllarda uzun saç moda olmasına karşın tıraşını hiç değiştirmez, bugün olduğu gibi alnını ve ensesini açık bıraktırır; favorilerini de uzatmaz. Nedenini soran bir arkadaşına verdiği şu yanıt da sürekli anımsanır:

“Alnınız açık olsun ki övünülecek bir iş yaptığınızda alnınızdan öpsünler; enseniz açık olsun ki kötü bir şey yaptığınızda şaplağı vursunlar...”

Muharrem Sarıkaya’nın Habertürk gazetesinde yayımlanan yazısı şöyle:

Ülkücü camianın ‘kolejli hamisi’ olarak bilindi. Katıldığı ‘Kıbrıs mitingi’ onun siyasi bakışının ve yürüyüşünün temel taşı oldu. O kadar yardımseverdi ki askere giden öğrencileri harçlık istemek için onu arardı. Akademisyenliği bırakıp gönül verdiği hareketin içinde önce genel sekreter, Alparslan Türkeş’in ardındansa lider oldu.

“Sizi siyaset eşiğinden geçiren neydi?” soruma duraksamadan yanıt verdi: “Kuvayi Milliye ruhu ve Başbuğum Türkeş Beyefendi...” Devamını getirmek istediğimde yine özel yaşantısını paylaşmaktan uzak duran ifade yüzüne oturdu; ciddileşti...

Üniversiteden öğrencisi olmam nedeniyle bu yüz ifadesinin ardından neyin geleceğini bildiğimden sustum. Ancak ısrarımdan da vazgeçmeyip öğrencisi olmanın avantajıyla ne zaman aynı konuyu açsam ileri gidemedim, “Bir gün konuşuruz” cümlesiyle karşılaştım. Hakkında yazılmış kitaplar ve ona yakın isimlerle konuştum. Üniversite yıllarımdan hafızamda kalmış bilgileri anımsadım. Yaşam öyküsü çok bilinmeyen, neşeli, yardımsever, dönemine göre burjuva eğitimli, kolejli; bir o kadar da birikimli, arkadaşlık ve dostluklarla dolu.

 

Kolej eğitimi

 

Osmaniye’nin Hasanbeyli kasabasında, köklü ve varlıklı Fettahlıoğlu sülalesinin bir ferdi olarak 1 Ocak 1948’de dünyaya gelir. İsmet İnönü hayranı olan CHP’li babası Salih Bahçeli’nin ilk eşinden 2 olmak üzere 6 çocuğu vardır. Soyadını da Osmaniye’nin Bahçe İlçesi’nden alır. Aile zengindir, baba aydındır; çocuklarının İngilizce eğitim veren kolejlerde okuması için çaba gösterir.

Ortaokula, Adana’da ilk kez açılan ve İngilizce eğitim veren Özel Çukurova Koleji’nde başlar. Kendisinden 3 yaş büyük olmasına rağmen bir sınıf ileride okuyan ağabeyi Servet ile yatılı kalır; her hafta cumartesi günü öğleden sonra bir günlüğüne Osmaniye’ye ailesinin yanına gider. Adana’da iyi eğitim veren yer olmadığını düşünen babası, bu kez İstanbul Emirgan’daki Akgün Koleji’ni tercih eder. İstanbul’da dayısının gözetiminde yatılı okuduğu kolejin ikinci sınıfında okulu değiştirilir, Etiler’deki Ata Koleji’ne yazdırılır. Akgün Koleji’nde Org. Cemal Tural’ın eşi, edebiyat öğretmeni Suna Tural, milliyetçi akımın kitaplarını okutur; onu hiç unutmaz..

 

Kıbrıs mitingi

 

Siyasi ilk eylemi de kolejde gerçekleşir. Milli Türk Talebe Birliği ile Türkiye Milli Gençlik Federasyonu’nun düzenlediği Kıbrıs mitingine katılan lise öğrencileri arasında yer alır. Gazeteci Arslan Tekin’e verdiği bir röportajında, “ABD 6. Filosu’na karşı düzenlenen mitinglerin de dikkatini çektiğini” söyler. Ancak Kıbrıs mitingini hiç unutmaz. Lise yıllarında, yaz tatillerinde Osmaniyespor Kulübü’nde futbol oynar.

 

‘Alın ve ense açık olsun’

 

Lise sonrası 6 okul tercih etmek zorundadır. Bundan dolayı 1 yıl bekledikten sonra 1967’de tercihini, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (AİTİA) Dış Ticaret Bölümü’nden yana kullanır. Gazi Üniversitesi’nin temelini oluşturan AİTİA’da ülkücü gençlerle arkadaşlık kurar. Otomobil sahibi olmak lüks sayılırken, onun beyaz renkli 01 (Adana) plakalı bir otomobili vardır. ODTÜ’de okuyan kardeşi Servet ile kaldığı evi de babası almıştır.

O dönem uzun saç moda olmasına karşın tıraşını hiç değiştirmez, bugün olduğu gibi alnını ve ensesini açık bıraktırır; favorilerini de uzatmaz. Nedenini soran bir arkadaşına verdiği şu yanıt da sürekli anımsanır: “Alnınız açık olsun ki övünülecek bir iş yaptığınızda alnınızdan öpsünler; enseniz açık olsun ki kötü bir şey yaptığınızda şaplağı vursunlar...”

 

Arkadaşlarını toplayıp Ülkü Ocakları'nı kurar

 

Üniversiteye girdiği ilk yıllarda karşılaştığı boykot ve öğrenci olaylarına tepki koyar. O günleri bir röportajında şöyle anlatır:

“Bizim AİTİA’da Devrimci Anadolu Grubu ile Çağdaş Grup adı altında öğrenciler boykot başlatmak istedi. Hukuk ve Dil Tarih Coğrafya fakültelerinde başlayan öğrenci olayları hemen AİTİA’ya sirayet etti. Bir grup öğrenci 1968 imtihan döneminde okulda boykota gitmek istedi. Buna karşı çıkan grubun içindeydik.”

Bu noktada da kalmaz, 1965’te Alparslan Türkeş’in kurduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CMKP) gençlik grubuna katılır. Örgütçüdür, arkadaşlarını toplayarak Ülkü Ocakları’nın kuruluşunu gerçekleştirip yönetiminde yer alır. 1969 yılında da AİTİA Talebe Cemiyeti Başkanlığı’na seçilir.

Türkiye Milli Talebe Federasyonu seçimlerine girer, Ankara ikinci başkanlığına Selahattin Albayrak gelirken, Bahçeli de genel sekreterliğe seçilir. Camiada adı, bonkörlüğü ve yardımsever olması nedeniyle “Ülkücü gençlerin hamisi, kolejli Devlet Ağa” diye bilinir.

 

Doktoraya başlamak zor olur

 

1971’de üniversite bitince, Mali Bilimler Yüksek Okulu’nda, Prof. Dr. Aziz Köklü’nün asistanı olarak işe başlar. Hocasını şöyle anlatır: “Prof. Dr. Aziz Köklü çok muhterem bir insandı. Aynı düşüncede olmamakla beraber, düşünceye saygısı olan bir insandı; hep rahmetle anmışımdır.”

Ancak Prof. Dr. Köklü’nün erken ölümü sonrası, hocaların hiçbiri kendisine asistan olmasını istemez. Bu dönemde, Ülkücü Maliyeciler ve İktisatçılar Derneği (ÜMİD-BİR), Üniversite Akademi ve Yüksek Okullar Asistanları Derneği (ÜNAY) kurucusu ve genel başkanlığı görevlerini üstlenir. Doktora alamayacağını düşündüğü anda imdadına akademi kurulu yetişir. Kurul, Prof. Dr. Ahmet Beyaslan’a zorunlu asistan olarak Bahçeli’yi atar; lisansını tamamlar. Kendisi gibi ülkücü kanattan gelen Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu’nun ilk doktora öğrencisi olur; diplomasını da elinden alır. Askerlik göreviniyse İzmir Narlıdere’de tamamlar.

 

Akademisyenlik sonrası siyaset

 

Darbenin etkisi silinince tekrar siyasete döner. Alparslan Türkeş’in yasaklı olduğu için perde gerisinden yönettiği yıllardır, 1987’de MÇP’ye girmesini ister. Şevket Bülent Yahnici, o günü şöyle anlattı:

“Devlet Bey henüz üniversiteden ayrılmamıştı. Kongre pazar günü yapılacaktı. 2 gün önce odamda toplandık. Rahmetli Türkeş’in talimatı biliniyordu. Oturdum, kendi daktilomda Devlet Bey’in üniversiteden istifa dilekçesini yazıp önüne koydum. Odada Tuğrul Türkeş, Ali Güngör ve Rıza Müftüoğlu vardı. İmzaladı ve süratle rektörlüğe gönderdik.”

Aynı görüşten Gazi Üniversitesi’nin o dönemki rektörü Prof. Dr. Şakir Akça, karşı çıkar; istifa dilekçesini işleme koymaz. Şevkat Çetin, Bahçeli’nin direnişine tanıklık eder:

“Prof. Dr. Şakir Akça, üniversitede kalarak profesör olup rektörlüğe kadar yükselmesini istiyordu. Şakir Hoca, Başbuğ’a da gidip bunları söyledi. Ancak Devlet Bey, ‘Başbuğumun emrini yerine getirdim’ deyip istifa dilekçesini geri çekmedi.” Aslında, 17 Nisan 1987’de üniversiteden istifanın altına atılan imza, Bahçeli’nin genel başkanlık yolunu da açar. Kongre, Bahçeli’ye MÇP Genel Sekreterliği görevini verir.

 

Türkeş'in ardından lider

 

1987’de siyasi yasakların kalkmasının ardından Türkeş genel başkanlığa döner. Bahçeli de 1991 seçiminde MÇP’den Adana Milletvekili adayı olur ancak kazanamaz. 1993 kongresiyle parti 1969’daki adına kavuşur; MHP ismini alır. Bahçeli, 1995’te de aday olup seçimi kazanır ancak bu kez parti barajı geçemediği için Meclis’e giremez.

1997’de Türkeş’in vefatı üzerine yapılan kongrede genel başkan, 2 yıl sonra 1999 seçiminde de Başbakan Yardımcısı olur; 2002 seçimlerine giden yolu da yine kendisi açar. Bu kararı diğer koalisyon ortakları gibi MHP’nin baraj altında kalmasına neden olur. 5 yıl sonra 2007 ve 2011 seçiminde tekrar barajı açıp üçüncü büyük parti olarak MHP’nin Meclis’e girmesini sağlar

 

‘Hocam evlenip önümüzü açsan’

 

Bahçeli, üvey annesinin telkinleriyle birkaç kez evlenme aşamasına gelir. Prof. Dr. Rıza Ayhan, o günleri şöyle anlattı:

“Bazen takılırdık, ‘Hocam bir evlilik yapsanız da önümüz açılsa’ derdik. ‘Benim hayatım belli, ya partiye ya ocağa ya eve giderim. Benim şansım yok, artık sizin gayretinize, himmetinize kaldı bu iş’ cevabını alırdık. Çok çalışırdı, fırsat bulamadı dersem yeridir.” Datça’da yazlığı olmasına karşın 2’nci gün ekibi toplar, köylerde propaganda faaliyetinde bulunur.

 

‘Askerdeki öğrencisi arayıp harçlık isterdi’

 

Prof. Dr. Rıza Ayhan, bonkörlüğü hakkındaki anısını ise şöyle aktardı: “Devlet Hoca’mızla yan yana odalarda çalışıyorduk. Telefonunu açtım. Eski öğrencilerimizden biriydi. ‘Hocam, Devlet Abi’ye söyler misin, askerde acemi birliğimdeyim param kalmadı, bana para göndersin’ dedi. Babası, amcasını aramak yerine Devlet Hoca’yı arıyor. 2-3 arabasını dava yolunda feda etti.”

 

Ferdi dinler acılı kebap yer

 

Eli açıktır, şık giyinir, Ferdi Tayfur dinler, acılı kebap yer... Masada kimse cebine davranıp hesap ödemeye cesaret edemez. Prof. Dr. Atilla Özer, o günleri şöyle anlatır:

“Asistanken durumumuz sınırlıydı. Devlet de kolejde okumuş zengin aile çocuğuydu. Biz ‘lokma’ deriz aramızda yemek yemeye... ‘Devlet Ağa bizi lokmaya götür’ derdik. Devlet de bizi İzmir Caddesi’ndeki Ciğer 52’ye götürürdü. Sık sık ‘Devlet Ağa şu lokma işine bir daha başlayalım’ deyip aramızda gülerdik.”

NOT: Bazı anlatımlar Burhan Kılıçarslan’ın “Devlet Bey” ve Oğuzhan Cengiz’in “Türkmen Beyi Devlet Bahçeli” kitaplarından alınmıştır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız..