Politika

ARINÇ'TAN ''HİMALAYA DAĞLI'' YANIT  ANKARA (A.A)

11 Şubat 2011 18:38
-ARINÇ'TAN ''HİMALAYA DAĞLI'' YANIT  ANKARA (A.A) - 11.02.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, askere yönelik kendi sözleriyle CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un sözleri arasındaki farkın ''Himalaya dağıyla golf çukuru arasındaki fark'' kadar olduğunu söyledi.   Arınç, CNN Türk Televizyonu'nda canlı yayında soruları yanıtladı.  Batum'un orduya yönelik ''kağıttan kaplanmış'' şeklindeki nitelendirmesi üzerine yaşanan polemiklerin sorulması üzerine Arınç, Batum'un silahlı kuvvetlerle orduyla ilgili söylediği sözü artık herkesin bildiğini söyledi.  Bazı televizyon kanallarından bu sözlerin çok fazla tekrarlandığını belirten Arınç, hakaret olarak gördükleri sözlerin neredeyse silahlı kuvvetler hakkında kanaat haline geleceğine işaret etti. Arınç, ''Dolayısıyla Batum şöyle demişti, böyle demişti diye tekrar tekrar ifade etmeye gerek yok. Ama ayıp olan, yanlış olan, hakaret maksadını taşıyan bir söz olarak bunu hepimiz hatırlıyoruz. 'Biz onları asker zannederdik, meğer kağıttan kaplanmış, işte içini Amerika oymuş oymuş bu hale getirmiş' diyor. Nerede diyor bunu. Zonguldak'ta Atatürkçü Düşünce Derneğinde. Yanında kim var? Bu derneğin mensupları ve Zonguldak milletvekilleri. Onlardan bugüne kadar bir tepki gelmedi. Hatta 'sen nasıl böyle bir şey söylersin' diyen de çıkmadı. En azından biz duymadık. Bu konuşma yayılınca siyasetçiler buna tepki gösterdiler. Ben de 'ordu da eleştirilebilir ama daha doğru olan şey, kurum olarak değil, bunun içerisinde yanlış yapanlar varsa onları eleştirmektir. Nitekim ben de geçmişte bunları yaptım' demiştim'' diye konuştu.  Eleştiriyle hakaret arasındaki farka da değinen Arınç, şunları kaydetti: ''Bütün kurumlar eleştirilebilir. Ordu da yargı da bunlardan bir tanesi. Ama akıllı olan bir insan, dürüst olan bir insan eleştiri ve hakaret arasındaki farkı da gözetir demiştim. Daha sonra Sayın Batum'u kurtarmak için beni hedef göstermeye başladılar. Oysa ben bütün sözlerimin arkasından bugüne kadar durmuş bir insanım. Ne yaptığımı biliyorum. Bazen fevri olarak yaptığım ve yanlış olan davranışlardan da geçmişte özür dilediğimi de herkes de biliyor. Dürüst olan bir insana da bu yakışır bildiğim kadarıyla. Ama ben konuşuluyorsam veya benim sözlerim üzerinde bir tartışma cereyan ediyorsa birisinin sadece bu olaya münhasır bir beyanda bulunması lazım. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı'dır. Bu kişi de onun yardımcısıdır. Eğer bu sözden dolayı kendisine bir şey soruluyorsa 2 şey yapacaktır. Birincisi ya 'benim yardımcım doğru söylemiş. Ben de aynı kanaatteyim' diyebilir. Hiç kıvırmadan, sağa sola sapmadan, topu taca atmadan, dürüst bir insana bu yakışır. İkincisi, 'Hayır ne münasebet. Çok yanlış bir şey söylemiş, çok hatalı davranmış' da diyebilir. Birincisini söylemedi ama ikincisini söylerken de çok naif davrandı. Bir beni hedef gösterdi, 'asıl kendileri onlara baksınlar' dedi. İkincisi de 'eleştiri olacaksa bunu sadece ben yapabilirim' dedi. Ama bunun ne anlama geldiğini hepimiz kendi aramızda yorumluyoruz. Siz de ben de. Acaba Batum'u eleştirdi de 'Sen dur bakalım. Böyle bir şeyi gerekirse ben yaparım' mı dedi, yoksa 'O da iyi yaptı ama aslında bunu benim söylemem gerekirdi' mi demek istedi. Yorum çok olabilir ama objektif baktığınız zaman o sözden ne anlaşıldığının da çok açık olması lazım. İkinci gün sordular 'tamam tamam o defter kapandı' dedi. Başka şeylerle meşgul olmaya başladı. Mesela ıslıklı bir marş yapmışlar. Onu keyifle izledi. Yanındakiler de ellerini götürüp ıslık çalmaya bayladılar. Orada yine sorduğunuz zaman sizin söylediğiniz lafı söyledi.'' Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmesi üzerine bir kanala, Anadolu Ajansıyla birlikte sıcağı sıcağına bir beyanda bulunduğunu hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Benim Van'da yaptığım bir konuşmadır bu. Mart 2009'da, mahalli seçimler öncesinde bir toplantıya gitmişim. Orada diyorum ki, 'Bu emekli generaller neler yapmışlar meğerse'. İddianamelere bakıyorsunuz. Telefon dinlemeleri yayınlanıyor. Soruşturmalar var, darbe planlayanlar var, şunu yapanlar var, bunu yapanlar var. 'Bunlar askerlikten başka her şeyi yapmışlar. Sivil hükümetle uğraşmışlar. İyi ki bu emekli generaller zamanında biz savaşa girmemişiz, çünkü bunların savaşacak halleri yok' demişim. Benim hedefimde yanlış yapan o birkaç kişi, kimse onlar 10 kişi, 20 kişi, 30 kişi. İsimlerini artık kamuoyu da ezberledi neredeyse. Bunlara hitaben, 'bunlar yanlış yapmışlar, bunlar kendi asli görevlerini ihmal etmişler' diye bir eleştiri var. Yoksa 'ordu şöyledir, ordu böyledir' şeklinde, tüm kurumu itham eden bir konuşma değil. O kadar değil ki; bugüne kadar yazı yazanlar da benim söylediğim gibi anladılar. Ve ben 2 seneden beri bu sözümden dolayı fanatik bir kaç kişi dışında eleştiri almadım. Her olayda ortaya çıktıkça 'ne kadar doğru söylemiş bu adam' diyen takdirkar yazılar da yazıldı hakkımda. Kılıçdaroğlu dedim, 'sizde hafıza kaybı yoksa ya da topu taca atmıyorsanız benim oradaki konuşmama dikkat edin. Sizin Genel Başkan Yardımcınız, doğrudan Türk Silahlı Kuvvetlerini, orduyu kağıttan kaplana benzetiyor, içinin oyulduğundan bahsediyor. 'Biz onları asker zannedermişiz, halbuki bunlar asker değilmiş' diyor. Bense emekli generaller, şunlar şunlar kendi görevlerini bırakmışlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Onları eleştiriyorum. Buna sen dikkat et çünkü bir genel başkansın. Sen maksatlı olarak kamuoyunu yanıltmak için bunu kullanıyorsan ben bundan dolayı yıpranmam. Çünkü bunun siyasi bedelini ödedim ben. Meclis Başkanlığım döneminde de, bu dönemde de bana karşı yapılan bütün hareketlere kamuoyu benim yanımda destek verdi.'' -''AKLI SELİM İNSANLAR YAPILANLARIN ARKA PLANINI GÖRDÜ''- Meclis Başkanlığı döneminde Manisa'da bir şehit cenazesinde kendisinin yuhalattırıldığını, hakaret ettirildiğini anlatan Arınç, ardından evinin önünde Cumhuriyet Mitingleri yapıldığını hatırlattı.  Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hatta Sayın Baykal dedi ki; 'Cumhuriyet Mitingleri yapılan yerlerde ben ayrıca miting yapmayacağım. Çünkü maksat hasıl oldu' dediler. Sultan Meydanı'nda miting var, benim evimin balkonuna doğru bağırdılar, hakaret ettiler. Ama 2 ay sonra seçim oldu. Ak Parti'nin oyları arttı Manisa'da. 260 binden 300 binin üzerine çıktı. Yani kamuoyu, vatandaş, akli selim sahibi insanlar bu yapılanların arka planını gördü, siyasetçi olarak bize destek verdi. Ben bugün de Başbakan Yardımcısıyım. Ben asker bir babanın oğluyum. Bu kurumda generaller de var, astsubaylar da var. Erler, onbaşılar, uzman çavuşlar da var, ta tepesindeki sayın Genelkurmay Başkanı da var. Bu kurum 1 milyon kişi. Kurumu şahsı manevisiyle, resmen Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bir gün bile eleştirmiş değilim. Böyle bir şey aklımdan da geçmez. Ama kim yanlış yapıyorsa, Genelkurmay Başkanıysa ona, Genelkurmay sözcüsüyse ona... Mart ayında bu konuşmayı yapıyorum, Genelkurmay Sözcüsü Tuğgeneral Metin Gürak bana güya cevap veriyor. Ben o sırada Adana'dayım. Tekrar canlı yayınla kendisine gereken cevabı veriyorum. Benim muhatabım yanlış yapan insanlardır. Nitekim Sayın Koşaner, yayımladığı bildiriyle 'bizim asli görevimiz güvenliktir. Bizi siyasetin içine çekmeyin' diyor. İşte Genelkurmay Başkanlığı böyle olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri böyle temsil edilmelidir.''