Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçmişte yaşanan olaylar sebebiyle Türkiye’yi terk ederlerin geri dönmesini istediklerini ve cemaat vakıflarının sayısının az olduğunu belirterek, “Bugün Musevilerin sayısı şu kadardır, Rumlar cemaatinin sayısı bu kadar diye çok küçük rakamlar telaffuz ediliyor. Doğrudur, gidenler gitti. Kalanlarda da doğum oranı biraz az galiba. O yüzden sayınız artmıyor. Başbakanımız bir rakam telaffuz ediyor ama ben rakam söylemeyeceğim. Biz sizin çokluğunuzla övünürüz. Hiç aklınıza başka bir şey gelmesin. Bu memleket ve bu vatan hepimizin” dedi. Arınç, cemaat vakıflarına "Aramıza nifak sokmak isteyenler olabilir. Sizde, bizde uyanık olalım" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Cemaat Vakıfları tarafından Gölbaşı Kronos Hotel’de düzenlenen iftar yemeğine katıldı. İftara, Arınç ve Çelik’in yanı sıra Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Pandeli Laki Vingas, Yedikule Sırp Pırgiç Ermeni Kilesi Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bedros Şirinoğlu, Musevi Cemaati Temsilcisi Sami Herman, Süryani Cemaati Temsilcisi Sait Susin, Vakıflar Genel Müdürlüğü Meclis üyeleri ve çok sayıda cemaat temsilcisi katıldı.
İftar programında cemaat temsilcilerine seslenen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cemaat Vakıflarının iftarına katılmaktan dolayı mutluğu olduğunu dile getirdi. Müslümanlar içinde Ramazan ayının çok önemli olduğunu işaret eden Arınç, semavi dinlerde de farklı olsa dahi ‘oruç’ adında bir ibadetin olduğunu belirterek, “Musevilerin de, Hıristiyanların da orucu var. Demek ki hepimizi yaratan Allah bütün dinlerde oruç adıyla bir ibadeti çeşitli hikmetleri sebebiyle farz kılmış. Sizin buna saygı göstermeniz bizi çok sevindiriyor” dedi.
'1915 olayları trajedimizdi'
Anadolu da inançların birlikte yaşadığını ve birlikte bir kaderin paylaşıldığının altını çizen Arınç, “Çok zor günlerimiz olmuş. İmparatorluğun çöküşü, 1. Ve 2. Dünya Savaşı, Cumhuriyetin bir dönemleri ve bugün dahi olsa münferit bazı üzücü olaylar. Trabzon’da meydana gelen olaylar, Malatya’da meydana gelen olay ve İstanbul’daki Hrand Dink hadisesi… Bunlar geçmişte yaşadığımız trajedilerin gittikçe azaldığını gösteriyor. Çünkü o tarihlerde 1915’i birileri başka türlü göstere bilir. Ama doğrusu şudur o trajedi bizim trajedimizdi. İçinde Türkler ve Ermeniler vardı. Zor günleri bir daha yaşamamayı diliyoruz. Atina’ya gittiğim zaman İstanbul’dan gelen Rumların bize gözyaşı ile sarıldığını gördüm. Aynı dili konuşuyorduk ve bize ikramda yarıştılar. Biraz korkarak gittim. Bizi nasıl karşılayacaklar diye. Sonra TBMM Başkanlığı döneminde Avrupa’nın pek çok bölgesine çok sayıda ziyaretler gerçekleştirdim. İsveç’e gittiğimizde iki tane Süryani asıllı vekil var dediler. Onlarla görüştüm ve parlamentolarında görüşmeler yaptım. Farklı düşünenleri de vardı içlerinde ve dünyanın neresine gidersek gidelim Anadolu’da birlikte yaşadığımız tarihlerde herkes büyük bir hasretle, büyük bir sevgiyle ve büyük bir özlemde hatırlıyordu. Mardin’de yaşananlar tekrar o bölgelerine dönmek istiyorlar. Olumsuzluklarla karşılaşmışlardı. Arazilerini işgal edeler ve evlerini sahiplenenler olmuştu. İnsan Hakları Komisyonu’nu göreve davet etmiştik. Büyük ölçüde insanlar döndüler. Yeni evler yapılıyor ” dedi. Kendisinin Vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı görevine getirilmesinden sonra farklı bir dünyaya girdiğini gördüğünü ve geçmişteki siyasi çizgisi itibari ile mesele bu kadar sıcak bakmadığını itiraf eden Arınç, “Belki farklı düşüncelerimiz vardı. Ama bu dünyaya girince sizlerin samimiyetinizi, dostluğunuzu, inaçlarınıza bağlılığınızı ve haklarınıza sahip çıkmak istediğinizi gördükçe ben sizlerle birlikte çalışmaya karar verdim” dedi.
'Ulusalcı ve milliyetçi düşünce geçmişte yaşanan acıları canlı tutmaya çalışıyor'
Tabuları yıkmak gerektiğini düşündüklerini ve ezberlerin bozulması gerektiğini işaret eden Arınç, şunları kaydetti:
“Türkiye’de ulusalcı bir zihniyet veya aşırı milliyetçi bir düşünce geçmişte yaşanan hadiselerin acılarını hala canlı tutmaya çalışıyordu. Yeni Vakıflar Kanunu’nu çıkartırken ne zorluklar çektik. Ben o zaman bakan değildim. Ama parlamentodaki konuşmaları duydukça yüzüm kızarıyordu. Şimdi bunlar tutanaklarda var. Sonuç bu kanunu çıkarmaya muvaffak olduk. Ama çok enteresan anamuhalefet partisi Anayasa Mahkemesi’ne gitti. 9 maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gittiler. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Sadece basit bir maddesini iptal ettiler. Anayasa Mahkemesi anamuhalefet partisinin taleplerini reddetti. Sonra sorunlara iyi girdik. Yani ne var ne oldu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki davalar neden açılmıştır. Bizim hukuki mevzuatımızda hangi sıkıntılar var. Bunların üzerinde çok çalıştık.”
'Menderes'ten sonra patrikhaneyi ziyaret eden hükümet temsilcisi benim'
Vakıflar Kanunu’nun çıkarılmasının ardından ilk olarak Yetimhanenin Patrikhaneye iadesi ile işe başladıklarını kaydeden Arınç, siyasi bir adım olarak kendisinin Patrikhaneyi 2011 yılında ziyaret ettiğini söyledi. Patrikhaneye gerçekleştirilen ziyaretin kendileri açısından çok farklı anlamının olmaya bileceğini ve Türkiye’de 60 yıl ve Adnan Menderes’ten sonra Patrikhaneyi ziyaret eden hükümet temsilcisinin kendisi olduğunu ifade eden Arınç, “Benden önce kimse oraya gitmemiş ve onları muhatap almamıştır. Kimse onları ziyaret etmemişti. Bu bizim için çok önemliydi. Sayın Başbakanımız uygun gördüler. Bende arzu ediyordum. Çok dostane bir görüşme oldu. Daha öncede azınlık cemaat vakıflarını ziyaret etmiştim. Ama Patrikhanenin ziyareti Türkiye’de Adnan Menderes’ten sonra ikinci TBMM Başkanı veya Başbakan Yardımcısı olarak herkesin dikkatini çekti. Türkiye’de ulusalcı basın var. O güne ait gazetelerin manşetlerine bakarsanız, benim için neler yazdıklarını görebilirsiniz. ‘Papazları görünce coştu’ demişlerdi benim için… Buna karşılık güçlü bir siyasi irade var. Oda AK Parti hükümetinin iradesidir. Sanıyorum içinizden kimse AK Parti’den bu adımları beklemiyordunuz. Çünkü hem ulusal hem de uluslararası basın AK Parti’yi ‘İslamcı’ bir parti ve ‘İslamcı bir hükümet’ olarak gösterdi. Bazılarınız için ‘milli görüşçü’ bunlar… Bunların ne yapacağı belli diye yazdılar. Bu peşin hükümler ve ön yargılar dünyanın her yerinde hüküm sürdü. Ön yargı ile bize baktılar. Ama biz iyi bir hükümetiz, güçlü bir partiyiz ve 10 seneden buyana her seçimden oyumuzu arttırarak çıktığımıza göre demek ki halkın beğendiği, güvendiği bir hükümetiz. Bunun başka bir izahı olamaz. Canım oylarınız düşüyor diyenlerde çıkabilir. Bize göre artıyor diyenlerinizde olabilir. Ama bir gerçek var; 10 gün sonra bu parti 10. Yılını dolduracak. 10 yıldır hükümette tek başına iktidar kalmış bir iktidar yok” diye konuştu.
Cemaat vakıflarına 'çoğalın' çağrısı
“Biz artık Türkiye’de birlikte yaşıyoruz” diyen Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şu veya bu acı olaylar sebebiyle Türkiye dışına çıkmış olanlar da keşke ülkemize gelseler. Yeniden birlikte olsak. Yeniden birlikte yaşamaya başlasak, onların çocukları, gelecek nesiller, Türkiye’de daha güçlü bir cemaat ve daha topluluk oluştura bilse. Buda olacak gelecekte. Bugün Musevilerin sayısı şu kadardır, Rumlar cemaatinin sayısı bu kadar diye çok küçük rakamlar telaffuz ediliyor. Doğrudur gidenler gitti. Kalanlarda da doğum oranı biraz az galiba. O yüzden sayınız artmıyor. Başbakanımız bir rakam telaffuz ediyor ama ben rakam söylemeyeceğim. Özellikle genç arkadaşlarım var. Onlar cemaat vakıflarının geleceğidir. Biz sizin çokluğunuzla övünürüz. Hiç aklınıza başka bir şey gelmesin. Bu memleket ve bu vatan hepimizin. Burada hepimizin teneffüs ettiği havaya, suya birlikte inşallah kavuşacağız.”
Hükümetin çalışmaları hakkında da cemaat vakıfları temsilcilerine bilgi veren Başbakan Yardımcısı Arınç, hükümetin gerçekleştirdiği en önemli konunun vakıfların elinden alınan gayri menkullerin tekrar hak sahiplerine iade etmek olduğunu söyledi. Çalışmalarda cemaatlerin sayılarının belirlendiğinin altını çizen Arınç, 2008 yılında çıkarılan Yeni Vakıflar Kanunu ile birlikte yapılan çalışmalarda 165 cemaat vakfının tespit edildiğini kaydetti. Bu sayının arta bileceğinin ifade eden Arınç, “Gelişmelere göre yeni cemaat vakıfları tespit edile bilir. Bu rakam bununla kalması gerekmez. Yapılan çalışmalarda yeni tespitler ortaya çıktı. Bu 165 cemaat vakfının 76’sı Rum, 53’ü Ermeni, 19’u Musevi, 10 Süryani ve 3-4 tane çeşitli vakıf var. Geçmişte el konulmuş veya çeşitli sebeplerden sizin başvurunuz yok, evraklarınız eksik, belgeleriniz yok denerek bunlar ellerinizden gitmiş. 2008’deki kanuna göre müracaatları aldık. Bu müracaatlar sırasındaki tabiki kanunda sayılan unsurlarda eksikleri gördüğümüz için bütün müracaatları değerlendirmemiz mümkün olmadı. Geçen sene bu günlerde kanun hükme kararname ile vakıflar kanuna yeni bir madde ilave ettik. Buda geçici 11. Madde uygulamaları oldu. Bir senelik süre verildi ve bu sürenin dolmasına 20 gün kadar bir zamanımız var. Şuna kadar 42 cemaat vakfı tarafından müracaat yapılmıştır. Bunlar 218 gayri menkul içindir. Demek ki 165 cemaatten 42’sinden müracaat var. Geçici 11. Maddeden istifade etmek için benim de hakkımda var diyen belki bundan sonraki süreç için şuana kadar 42 cemaat vakfı var. Bunlar 218 taşınmaz için başvurmuşlar ve 43’ünü haklı bulmuşuz, yeterli bulmuşuz. Bunların tescillerine karar vermişiz” diye konuştu.
'Allah'ın izniyle 10 yıl daha hükümetteyiz'
Cemaat Vakıflarının temsilcilerine de seslenen Arınç şunları kaydetti:
“Sizden ricamız, Türkiye’de yaşanan olumlu gelişmeleri, hem Türkiye’deki cemaatlerinize ve topluluklarınıza, hem de yurt dışındaki dostlarınıza, arkadaşlarınıza, aynı dindaşlarınıza anlatınız. Bize cesaret veriniz ve bizi destekleyiniz. Yarın Türkiye’de nasıl bir siyasi tablo olur onu bilemem. Bize göre Allah’ın izni ile daha bir 10 senemiz var gibi görünüyor. Ama ne olur ne olmaz, bizi daha güçlü yaparsanız bu işler koşarak daha çok mesafeye gider. Bu yaşadığımız son cinayet olayları ve insan hakları ihlalleri… Şuna emin olunuz geçmişte olsaydı faili mehçul cinayet olurdu. Ama hükümetimiz döneminde hem Hrant Dink olayında, hem Malatya olaylarında 36 saat geçmeden failleri yakalanmıştır. Adalete teslim edilmiştir ve yargılamaları büyük ölçüde bitmiştir. Tatmin etmiştir midir? etmemiş midir? Ama bizim hükümet olarak görevimiz yakalamak ve adalette teslim etmektir. Bu tür olayların meydana gelmemesi için gerekli tedbirleri almaktır. Hiçbir yerde ayrımcılık yapmayacağız. Yapmıyoruz ve siyasi irademiz bu kadar güçlüdür. Türkiye’yi karıştırmak isteyen, bu dostluğumuzu bozmak isteyen, cemaatler arasına nifak tohumları etmek isteyenler olabilir. Bizde uyanık olalım sizde lütfen uyanık olun.”
'İki cahilin kavgası Türkiye'yi meşgul edecek noktaya geldi'
Malatya’da yaşanan olayları da değerlendiren Arınç, davul çalma hadisesi ile lokal kalması geren bir olayı büyütmek istediklerini söyledi. İki tane cahilin yaptığı kavganın büyük bir kavgaya dönüşüp Türkiye’yi meşgul edecek bir noktaya geldiğinin altını çizen Arınç, “Türkiye hassas bir ülkedir. İnsan Hakları ihlalleri, şiddet kullanımı ve işkenceye karşı sıfır tolerans içinde olduğumuzu siz biliyorsunuz. Buna lütfen inanınız. Yurt dışında Türkiye’nin itibarını daha da güçlendirmek ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sizlerin asli görevidir. Her zaman bize güveniniz” diye konuştu.
Başkan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bakanlığına bağlı kurumlarda kendilerine de diğer vakıflara olduğu gibi paralel imkanlar sağlandığını belirten Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Pandeli Laki Vingas ise yaptığı konuşmada, Arınç’a teşekkür etti. Vakıfların bir toplumun en önemli unsunlarından olduğunu ifade eden Vingas, yeni Anayasa’da da azınlıkların geleceğini teminat altına alınmasını dilediklerini söyledi. Azınlıklara sağlanan hak ve özgürlüklerin toplumun birliği ve bütünlüğü için taşıdığı öneme işaret eden Vingas, “Bütün toplumlara sağlanan haklar bizleri bir bütün olarak geleceğe taşıyacak” dedi.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem ise yaptığı konuşmada, sorunların meselenin tespit edilmesi ve sorunların haklılığının tespit edilmesi olduğunu söyledi. Sorunların tespiti konusunda ve sorunların çözülmesi konusunda Başbakan Yardımcısı Arınç’ın takdire şayan çalışmalar gerçekleştirdiğini belirten Ertem, 2008 yılında Vakıflar Kanunu TBMM’de görüşülürken muhalefetin ortaya koyduğu tavrın hala hafızalarda olduğunu kaydetti. Gayrimenkul başvurularında hakkın ortaya konması için azami gayret sarf ettiklerinin altını çizen Ertem, “Haksızlığa ve hukuksuzluğa meydan vermemek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar 70 tane taşınmaz ile alaka değerlendirme yaptıklarını ve 45 ile akalı olumlu, 25 ile ilgili olumsuz karar verdiklerini kaydeden Ertem, halen 150 civarında müracaat olduğunu ve sürecin hakkın, hukukun içerisinde gerçekleştiriceklerinin söyledi.