-ARINÇ'TAN BASINA UYARI BURSA (A.A) - 23.05.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "terörle mücadelenin Türkiye için arz ettiği önemi, bildiğinize göre gazeteci arkadaşlarımıza düşen konu, çarşaf çarşaf bu örgütün eylemlerini, eylemlerin sahiplerini, birer kahraman haline getirmek veya İmralı'dan konuşulduğu iddia edilen sözleri bir kahramanın ağzından nakletmek değil, ülkenin birlik ve bütünlüğüne daha fazla önem vererek, suç işlememeye dikkat etmektir" dedi. Arınç, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından Almira Otel'de düzenlenen ''6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Seçim Dönemi Yayınları Bilgilendirme Paneli''nin, açılışında, bu toplantının Ankara'nın doğusundaki iller için Ankara'da yapıldığını, batısındaki iller için de Bursa'da gerçekleştirildiğini söyledi. Türkiye'deki bütün yayıncı kuruluşların temsilcilerinin iki şehirde toplandığını belirten Arınç, ''Bursa'da yapılması çok önemli. Bursa, her bakımdan örnek alınacak, görülmesi, değerlendirilmesi gereken, çeşitli imkanları, tarihten bu yana gelen fonksiyonları, misyonu olan bir şehrimiz. Dolayısıyla adaylığım süresinde Bursa'da çok güçlü medya olduğunu keşfettim'' dedi. Yerel medyada yüksek tirajlı gazetelerin, radyo ve televizyon yayıncılığında başarılı kişilerin bulunduğunu ifade eden Arınç, şöyle konuştu: ''Televizyonlar, radyolar, yerel medya çok güçlü. Böyle bir şehirde RTÜK'ün toplantı yapmasından doğal bir şey olamaz. Bursa, ev sahipliğini iyi başaran bir ilimiz, fevkalade aydın ve ileri fikirlerde, her konuda fikir üretebilecek, tartışma yapabilecek çok değerli kadrolara sahip. Bu toplantının bu kadar kısa sürede Bursa'da tertipleniyor olmasından dolayı başkana ve arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu toplantı sizin bizzat mesleğinizle ilgili. Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda yeni kanunla karşı karşıyayız. 1994'ten bu yana eskimiş, yıpranmış, eksikliği görülen özellikle AB normlarında çok geride kalmış bir medya kanunu tamamen yenilendi. Bu büyük başarıdır. Bu başarı RTÜK'ün üyeleri ve çalışanlarına aittir. Çok kaliteli verimli çalışmayı onlar yaptılar biz zaman zaman katıldık.'' RTÜK çalışanlarının eksiğin tespitinden sonra bir araya geldiğini, uzun görüşmelerden, tartışmaya açılan fikirlerden sonra bir taslak oluşturduklarını anlatan Arınç, ''Bu taslak henüz tasarı haline gelmeden bütün paydaş kurum ve kuruluşlarla görüşüldü. Onların itirazları, eleştirileri, önerileri dikkate alındı. Sonra tasarı haline geldi. Pek çok önergeler geldi. Bunların bir kısmı kanuna karşı olan düşüncelerdi, bir kısmı faydalı tartışılabilecek konulardı. Değerlendirdik ve sonunda RTÜK Kanunu, Mecliste konsensüs denilecek uzlaşmayla geçti'' dedi. -''POZİTİF AYRIMCILIK SAYILABİLECEK HÜKÜMLER GETİRİLDİ''- Arınç, şu anda 6112 Sayılı Kanun'un yürürlükte olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Anayasa Mahkemesine bazı maddelerin iptali için müracaat edildi, ama bu kanunun yürürlüğünü durduran, geciktiren bir sebep değil. Kanunun emrettiği yönetmelikler konusunda üst kurulumuz çok gayretli çıktı. Gayretli şekilde, kanun çıkar çıkmaz üst kurulumuz, kendi bünyesinde yapacaklarını yaptı. Uyulması gereken kuralları, lisans ihalelerinden tutun yayın ilkeleri yönetmeliğine kadar bir hazırlık yaptı. Bu kanun, önemli yenilikler getiriyor. Bunlar çok konuşuldu. 'Ben radyo ve televizyon yayıncılığı yapıyorum, ama şu konuda sıkıntım, şikayetim var, bu konuda nasıl düzenleme yaptınız' diyenler, karşılığını kanunda buldular. Yeni terminolojiler dikkate alındı. Yıllardır yapılamayan, en azından 16 yıldır yapılmayan lisans ihaleleri ve frekans tahsisleri konusunda çok önemli maddeler konuldu. Mevcut yayıncıları koruma amaçlı, onlara pozitif ayrımcılık sayılabilecek hükümler getirildi.'' Yüzde 10'luk büyük bir kesintinin yayıncıları mağdur ettiğini vurgulayan Arınç, ''Reklamlardan alınan yüzde 5 eğitim ve yüzde 5 RTÜK payı, toplarsanız yüzde 10 ediyordu. Zaten reklam konusu ekonomik gelişmelerle ilgili konudur. Ekonomi gelişiyorsa, üretim artıyorsa, ihracat artıyorsa, işadamları yatırımcılar gayet memnunsa, reklam da alınıyor. Bu kadar zorluklarla alınan payın önemli kısmının devlete aktarılması şikayetlere yol açıyordu. Reklamda toplam yüzde 10'luk kesintiyi yüzde 3'e indirdik. RTÜK payı, yüzde 3'e indi, eğitime katkı payı kalkınca büyük rahatlama meydana geldi'' diye konuştu. -İNTERNET MEDYASI- Bülent Arınç, RTÜK ile ilgili yasayla birlikte yaptıkları önemli çalışmalar bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: ''Birisi Basın Kanunu, 2004'te çıkarılmıştı. Paydaş kuruluşların önerileri doğrultusunda iyi bir kanun olarak çıktı ve hiçbir şikayet olmadan yürüyor. Ama Türkiye'de internet denilen bir gerçek var. İnternet kullanıcısı bakımından sayısal olarak dünyada ilk 10 ülke arasında sayılır Türkiye. Özellikle haber portallarının 'biz de basın kanununa girmeliyiz, biz de basın mensubuyuz, bizim de sarı kartımız olmalı, biz de ilan ve reklam almalıyız, bize yasal bir statü verin' taleplerine biz, haklı bir karar verdik. Basın Kanunu içinde internet medyasını da kapsayacak düzenlemeyi yaptık. Bunun taslağı, çalışmaları bitti tasarı da Bakanlar Kuruluna sevk edildi, ama Meclis çalışması mümkün olmayınca Haziran'dan sonraya ertelendi. Haziran'dan sonra internet medyasıyla ilgili kanun, parlamentoda görüşülmeye başlanacak. Bu, 7 maddelik kanundur. Haber portallarını dikkate alarak, onlara, basın mensubu olarak Basın Kanunu içinde, özledikleri, bekledikleri yeri verdik. İnşallah yasalaştıracağız.'' -''BASIN, İLAN ALMAYA DEVAM EDECEK''- Yerel medyanın geçmişten bu yana Basın İlan Kurumu ile ilişkilerini bildiklerine dikkati çeken Arınç, şöyle dedi: ''Şubat ayında yayınlanan Bakan Kurulu Kararnemesi'yle reklam ve ilan gelirlerinde artış sağlandı. Bu son yıllara yapılmamıştı. Trajı az olanlara biraz daha fazla artış, trajı yüksek olanlara az artış yapılmak suretiyle makası kapatmaya yönelik düzenleme yapıldı. Kamu İhale Yasası'nın, basının aldığı resmi ilanlara menfi etkide bulunabileceği, bunun basına büyük darbe olduğu, ben bildim bileli konuşuluyor. Böyle bir şey yok. Basın, ilan almaya devam edecek, hiçbir kısıtlama olmayacak. Herkesin bu tartışmayı bırakıp yoluna devem etmesi çalışması gerekiyor.'' -BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ- Bülent Arınç, basının, medyanın, bir ülke için ne kadar büyük bir güç, ne kadar vazgeçilmez demokrasinin güçlü unsuru olduğunun bilinmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: ''İktidar da muhafelet de basının bu konumunu mutlaka bilmek zorunda. Basına ülkenin, demokrasinin ihtiyacı var. Fikir özgürlüğü bakımından da Türkiye'de ve dünyada olup bitenleri halkın gözüne, kulağına, bilgisine sunmak bakımından da basının yadsınamaz önemli görevi var. Bunu kimse inkar etmemeli, küçümsememeli, bunları sansür sayılabilecek bir baskı altına almamalı. Basın özgürlüğünün kısıtlandığı, basın özgürlüğü yolunda bazı basın mensuplarının cezaevine konuldukları, haklarında dava açıldığı konularında tartışmalar var. Bu tartışmaya bir yerde dahil olabiliriz ama pek çok olayda yargı sürecinin işlediğini de bilmeliyiz. Biz, basın mensuplarının, mutlaka basınla ilgili, gazetecilik mesleğinden doğan hiçbir konuda zarar görmemesi, tutuklanmaması, gözaltına alınmamasını, şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalar verilmemesini isteriz.'' -BASIN VE TERÖRLE MÜCADELE- Cezaevinde olan gazeteciler bulunduğunu belirten Arınç, ''Sayısı değişiyor 26 diyen 27 diyen var. Bu arkadaşlarımızın haklarındaki suçlama maddeleri Terörle Mücadele Kanunu'yla ilgilidir'' dedi. Arınç, terör örgütüne üye olmak, terör örgütü lehinde propaganda yapmak, eylemde bulunmak gibi konuların, Terörle Mücadele Kanunu var oldukça bir ceza maddesi olarak işleyeceğini belirterek, şunları kaydetti: ''Bu konuda tavrı gösterecek olan sizsiniz. Eğer diyecekseniz ki; 'Terörle mücadele kanun kalkmalı' veya 'En azından gazetecilik sıfatını taşıyan bu insanların karşılaştıkları hukuki sonuç doğuracak eylemlerinden dolayı sorumlu olmamaları' Bunu diyebilirsiniz. Bunu derseniz sadece dinlerler ama karşılığında şunu söyleyen çıkacaktır; 'Türkiye, terörle mücadele ediyor. Halen bu mücadelesinde yüzde 100 başarılı olmuş değil. Örgüt var, örgüt adına eylemde bulunanlar var. Bu eylemleri kolaylaştıran, bu eylemlere yol açan, onların propagandasını yapan şunlar şunlar da var. Ya bunları görmezden geleceksiniz, bu kanundan bu maddeleri bir şekilde çıkaracaksınız ya da bu mücadeleyi zaafa uğratmamak adına bu kanun kalmalı, maddeler yürürlükte bulunmalı' diyeceksiniz. Bence terörle mücadelenin Türkiye için arz ettiği önemi, bildiğinize göre gazeteci arkadaşlarımıza düşen konu, çarşaf çarşaf bu örgütün eylemlerini, eylemlerin sahiplerini, birer kahraman haline getirmek veya İmralı'dan konuşulduğu iddia edilen sözleri bir kahramanın ağzından nakletmek değil, ülkenin birlik ve bütünlüğüne daha fazla önem vererek, suç işlememeye dikkat etmektir.'' ''Türkiye, öyle bir noktaya gelebilir ki, 'bugün bu kanuna ihtiyaç kalmadı' denilecek noktayı buluruz'' diyen Arınç, şöyle devam etti: ''(TCK'da değişiklikler yapılmalı) amenna katılıyorum. Bunun hazırlığını yaptım, meclise de sevk ettim. Gazeteci dostlarım en başta buna karşı çıktılar bizim yanımızda yer almadılar. Soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu, yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu ve bir suç daha, biz 'bunların basın yayın yoluyla işlenmesi halinde yarı oranda artırılır' maddesini kaldırmak istedik. Bu suçun unsurlarını muğlak olmaktan çıkarıp belirli hale getirecek düzenleme yaptık. Destek bulamadık. İnanıyorum ki TCK'dan doğan ceza tehdidini ortadan kaldırabiliriz, ama Terörle Mücadele Kanunu'ndan dolayı 'onu da kaldırın' diyenlere 'gerekçelerinizi açıklayın' demekten başka çaremiz yok. Biz ülkenin karşı karşıya kaldığı temel korkulardan ve endişelerden, yaptığımız bizzat mücadelelerden dolayı zarar görmüş toplum olduğumuzu düşünüyorum.''