-ARINÇ'TAN "SİVİL İTAATSİZLİK" GÖNDERMESİ ŞANLIURFA (A.A) - 31.03.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Milletvekillerinden birisi giydiği kandil kıyafetiyle eline bir taş alıyor o taşla beraber koşuyor, araçlara veya önündekilere savurmaya çalışıyor. Bir başkası, üstelik bayan milletvekili kendisini ikaz etmeye çalışan bir emniyet mensubuna hiç sıkılmadan ve utanmadan tokat vurabiliyor. Şimdi bunlardan vazgeçip de itaatsizliğe dönüştüyseler buna şükretmek lazım" dedi. 20. Yerel Medya Eğitim Semineri için Şanlıurfa'ya gelen ve Harran Oteli'ndeki öğlen yemeğinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, HSYK'nın yeni bir yapıya kavuştuğunu söyledi. HSYK kararlarının geçmişte tamamen yargıya kapalı olduğunu, ancak 12 Eylül'de yapılan referandum ile birlikte "meslekten çıkarma" kararlarına karşı yargı kararlarının kabul edildiğini aktaran Arınç, sonradan yapılan bir uyum yasasıyla da geçmişte meslekten çıkarılanların bu haklardan nasıl istifade edeceklerini de düzenlediklerini ifade etti. Arınç, şunları kaydetti: "Geçmişte toplanamayan, toplandığı zaman da karar alamayan HSYK gitti, yerini birbiriyle uyumlu, hakimlik ve savcılık mesleğinin kendilerine yüklediği sorumluluğun ışığında karar veren bir yapı aldı. Dün gündeme gelen atamalarda sanırım bir kaç savcının ismi tartışılıyor. Bunlar, 3-3,5 senedir 'Ergenekon' ismi verilen bir terör örgütüyle ilgili soruşturma yapan, iddianame yazan ve bu davayı takip eden savcılardır. Şimdi onlardan birkaç tanesi farklı görevlere ya yükseltilerek, terfi ettirilerek atanmışlardır veya üzerlerindeki özel yetkiler kaldırılmış, yeni savcılara yeni yetkiler verilmiştir. Ancak böyle özetleyebilirim. Bu, çıplak gözle baktığımız zaman HSYK'ya ait olan bir yetkinin kullanılmasıdır. 22 üye toplanmıştır ve böyle bir karar almıştır. Elbette alınan bu karara bu kurulun yetkisi içinde kaldığından dolayı hiçbirimizin söyleyecek bir sözü yoktur. Dolayısıyla HSYK'nın tasarrufunu, anlayışla ve saygıyla karşılamak, onun yetkisi dahilinde görmek, bence en doğru olanıdır. Ancak bu savcılardan bir veya birkaç tanesinin isimleri kamuoyu tarafından çokça bilindiğinden, görevlerinden bir şekilde ayrılmış olmalarının belli bir çevrede adete bir sevinç meydana getirdiğini görmekteyiz. Yani 'filan gitti bu dava bitti' şeklinde başlıklar atabilecek konuma geldiler. Doğrusu bu ayıplanacak, üzülecek bir davranıştır." -"SAVCI VE HAKİMLERİMİZİ KUTLAMAK İSTİYORUM"- Cumhuriyet Savcılarının, kamu adına iddia eden kişiler olduğunu belirten Arınç, bağımsız yargının karar verirken hakimiyle savcısıyla ve savunma makamındaki avukatıyla karar verdiğini ifade etti. Arınç, şöyle devam etti: "Bu savcıların kişiliklerini ve kimliklerini bir tarafa bırakarak Türkiye'nin belkide son 10 yıl içerisinde karşılaştığı en önemli bir suç işleyen veya işlediği iddia edilen bir örgütle ilgili arama yapanlar, iddianame tanzim edenler, mahkeme önüne çıkaranlar, tutuklama talep edenler ve tutuklayanlarla yeri geldiğinde tahliye edenlerle bir bütün olarak görev yapan savcı ve hakimlerimizi kutlamak istiyorum. Tüm Türkiye'nin hatta tüm dünyanın dikkatle takip ettiği bir yargı süreci var. Bu yargı sürecinde çok müthiş iddialar var. İnsanın kanını donduracak bir takım kayıtlar, belgeler ve bilgiler var. Tüm bunların yargı süreci sonunda karara kavuşacak olmasını hepimiz özlemle bekliyoruz. Çünkü Türkiye'nin bu kararı görmesi, bu kararın arkasından da 'Türkiye'de hakimler var' demesi, en doğal hakkımızdır. Burada görev yapan tüm savcıları, ismi geçenler ve geçmeyenler dahil, yaptıkları çok önemli bir görevden dolayı şahsım adına kutluyorum." -"ÜLKENİN ÖNÜNÜ TIKAMAK SİYASETÇİNİN İŞİ DEĞİL"- Arınç, son birkaç gün içinde BDP'li milletvekillerinin, aldıkları bir kararı uygulamaya soktuklarını ve bunun adının "sivil itaatsizlik" olduğunu belirterek, şöyle dedi: "Demokratik yöntemlerden birisi olarak bunu görebiliriz ve şuna da şükredebiliriz, bu milletvekillerinden birisi giydiği Kandil kıyafetiyle eline bir taş alıyor o taşla beraber koşuyor, araçlara veya önündekilere savurmaya çalışıyor. Bir başkası üstelik bayan milletvekili kendisini ikaz etmeye çalışan bir emniyet mensubuna hiç sıkılmadan ve utanmadan tokat vurabiliyor. Şimdi bunlardan vazgeçip de itaatsizliğe dönüştüyseler buna şükretmek lazım." Siyasi partinin siyaset konuşan, siyasetin alanını genişleten, TBMM'deki kürsülerde söz hakkı olan, kürsüde konuşurken tamamen dokumazlık zırhı altında ne söyleyecekse suç olmayan, hatta bu konuşmasını dışarda tekrarlarsa bunun da suç sayılmadığı bir konumda bulunduğunu ifade eden Arınç, "Elbette size oy verenlerin de tüm Türkiye halkının da size söylediklerini, taleplerini, isteklerini, beklentilerini meclis kürsüsünden konuşmak, milletin içine girmek, toplumun taleplerini almak ve toplumla birlikte olmak siyasetçinin görevidir. Siz bütün bunları yaparken itaatsizlikten yola çıkmayacaksınız. Kürsüler sizindir, il ve ilçe teşkilatları sizindir, her türlü platformda, her gittiğiniz yerde bu haklı taleplerinizi konuşabilirsiniz ve bunları her zaman savunabilirsiniz" diye konuştu. Arınç, sözlerini şöyle tamamladı: "Böyle üç tane yan yana gelmiş yağmurun altında bir sandalye, üstlerinde şemsiye, yanlarından otomobiller geçiyor bu garip manzaralar siyasi mensubunun yapacağı işler değildir. Sivil itaatsizlik, insan kovalamaksa, taş atmaksa, küfür etmekse bunun adı kandırmacadır. Kaldı ki 4 vaya 5 talebi ileri sürerek, 'bunlar kabul edilmediği takdirde bu yönteme devam edeceğiz' demek, inandırıcı değildir, bir siyasetçinin de söyleyeceği sözler değildir. Çünkü bu taleplerinizin yerine gelmesi sizin siyasette çok güçlü olmanıza ve bunları yapacak noktaya kadar haklarınızı savunmanıza bağlıdır. Böylesine garip işlerle kendinize güldürebilirsiniz ama Türkiye'nin önünü tıkamak, halkı huzursuz etmek rahatsız etmek bir siyasetçinin yapacağı iş değildir" dedi.