Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, terör olaylarının başlamasından bu yana birçok başbakanın görev yaptığını ancak bu sorunu çözemediklerini belirterek, "Hepsi, tembel ev kızları gibi evinin süprüntüsünü halının altına süpürdüler ama bir açtınız baktınız ki birikmiş sorunlar var, içinden çıkılmaz işler var" dedi.
Bakan Arınç, Antalya'nın Alanya ilçesinde AKP İlçe Başkanlığı'nı ziyaretinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, çok önemli bir süreci, projeyi yine AKP ile başlattığına değinerek, bu projenin, Türkiye'nin huzura kavuşması projesi olduğunu bildirdi.
Arınç, bu projenin, Türkiye'de yaşayan 70 milyondan fazla insanın etnik köken, dini, mezhebi, inancı ne olursa olsun huzur içinde yaşayabilmesi, devletiyle milletiyle kaynaşabilmesi, terörün bitmesi, akan kanların durması ve şehit cenazelerinin, gazi feryatlarının eksilmesi, azalması ve durması projesi olduğunu vurguladı.
Kardeşliğin, huzurun, birlik ve bütünlüğün egemen olduğu bir Türkiye arzu etiklerini kaydeden Başbakan Yardımcısı Arınç, bu projenin adına "demokratik açılım" dediklerini anlattı. Bülent Arınç, şunları söyledi:
"Bu hükümet ne yaptığını biliyor. Siz hiç başbakanımızın korktuğunu, çekindiğini, saklandığını gördünüz mü? Herkesin önünde 'biz bunu böyle yaptık, böyle de yapacağız' diye açıkça söylüyor. Hatta o Başbakan, sadece Türkiye'nin gıpta ettiği, imrendiği bir insan olmakla kalmadı, Şimon Perez'in yanında, İsrail Cumhurbaşkanı'nın yanında 'Siz ancak adam öldürmesini bilirsiniz. Siz Gazze'de, Filistin'de masum insanlara kurşun yağdırıyorsunuz. Siz haksızlık yapıyorsunuz' diye konuşma cesaretini gösterdi ki tüm dünya mazlumdan yana olan Türkiye'nin bu onurlu sesine hayran kaldı.
Şunun için söylüyorum: Buna karşı CHP'nin, 'Biz varız, yokuz. Eveleme, geveleme' ağızlarından ne çıktığı da belli değil. 'Gelsinler konuşalım, gelmesinler konuşmayalım. Mektup geldi mi, gelmedi mi'. Yani geçmişten bu yana, Türkiye'yi kurduğunu iddia eden, devleti kurduğunu iddia eden partinin, Türkiye'nin bu önemli sorunu karşısında AKP'ye adım attırmayacağını söylemesi, vatan hainliğiyle bizi adeta suçlaması, doğrusu yine bir Antalya milletvekilimiz olan Sayın Baykal'ın ağzına hiç yakışmıyor.
Bir anamuhalefet partisi lideri, sorumlu olmalı. Türkiye'nin bu en önemli konusu üzerinde 'Ben de böyle düşünüyorum' diyebilmeli. AKP'nin yapmak istediklerini eleştirebilir, eksik gördüklerini tamamlayabilir, yeni öneriler getirebilir ama 'söyletmen, vurun' mantığıyla sadece suçlaması, bağıra bağıra avurtlarını şişirte şişirte karşısındaki insanları korkutacak neredeyse. O grup toplantısındaki insanlara acıyorum. O kadar bağırıyor ki neredeyse dövecek gibi. Böyle bir tavrın ne Türkiye'ye faydası var, ne CHP'ye faydası var, ne sürece faydası var."
Bahçeli'ye eleştiri
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de "Hiçbir şey dinlemem ben" dediğine işaret eden Arınç, "O da suçlamaya devam ediyor ama anketler gösteriyor ki MHP'nin de CHP'nin de tabanının en az yüzde 40'ı demokratik açılım projesine destek veriyor. Başındaki ne derse nesin, o kalbine göre bakıyor, akan kanların durması için bunun yapılması lazım diyor" diye konuştu.
Türkiye'de bu sorunu çözmeyi başarabilecek bir tek insan bulunduğunu, bu kişinin de Tayyip Erdoğan olduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
"O'nun da bir partisi var, bu parti de AKP. Keşke AKP'den başka bir parti ve iktidar bunu yapabilseydi. Keşke Tayyip Erdoğan'dan başka bir başbakan, bugüne kadar gelmiş geçmiş başbakanlar bunu yapabilselerdi. Bugüne kadar 15 başbakan geldi geçti. Hepsi, tembel ev kızları gibi evinin süprüntüsünü halının altına süpürdüler ama bir açtınız baktınız ki birikmiş sorunlar var, içinden çıkılmaz işler var. Birileri böyle yaptı. Kaç tane başbakan geldi geçti. Hele bir tanesi hala hayatta ve hala bir şeyler söyleme gayreti içinde. Kolay şeyleri kolay söylüyor da zor şeylerde birkaç gün görünmüyor ortalarda. Hep böyle süpürdüler.
Biz geldik iktidara ve evin içini şöyle bir kolaçan edelim dedik. Halının altına bir baktık, aman Allahım içimiz karıştı. Biz bu işleri çözmeye talibiz. Zor işlerden yanayız. Kolayı herkes yapar. Herkesin bu zor işlerde bize yardımcı olması lazım ki netice alabilelim. 'Biz yapamadık, siz de yapmayın. Biz geldiğimizde bu sorun vardı, yine bu sorun devam etsin'... Adamlar sorunla yaşamaya alışmışlar. Yani hamallık yapan bir insanın sırtındaki küfeyi alsanız bir eksiklik hisseder. Bunlar böyle. Küfe sırtımızda kalsın istiyorlar. Kardeşim ben sana iyilik ediyorum. Yoruldun artık, çektiğimiz sıkıntı yeter artık."
"Tabanlarına soracağız"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, her gün Alanya'ya bir cenaze gelecek mi diye endişe içinde olduklarına da değinerek, şunları kaydetti:
"Her kim çocuğunu Hakkari'ye Beytüşşebap'a göndermişse sabaha kadar uyumuyor. Korku, endişe içinde. Oralarda çiçekler açsın, oralarda da insanlar şarkı söylesin. Oralarda da herkes 'Gel tezkere' desin ama ümitli olsun. Biz bunu istiyoruz. Sen yapamadın, biz yapmak istiyoruz. Zor işe talibiz ve neye mal olursa olsun bunu yapmamız lazım. Çünkü biz de yapamazsak, bizden sonra bu sorunu çözecek kimse yok. İş o kadar büyümüş. Dolayısıyla muhalefet partileri de Türkiye'nin bir gerçeğidir. Onların da bize yardımcı olması lazım. Genel başkanları yardımcı olmazsa, biz onların tabanına döneceğiz 'Siz ne istiyorsunuz' diyeceğiz. Bir cenaze başındaki annenin feryadını duyun, ne diyor? 'Yeter artık, çaresini bulun, akan kanları durdurun' diyor ama bunların anlayışında bazılarının akan kan durmasın, devam etsin. Böyle bir şey olabilir mi?
Bunu durdurmanız için bir şey yapmamız gerekli. Ben düşündüğümü söylüyorum. Sen de bana düşündüğünü söyle ki yanlışlarımızı düzeltelim. Elimizi taşın altına koyalım ve birlikte bu işi kaldıralım. 'Akan kan durmasın, devam etsin', olacak şey değil. 'Benim oğlum gitti, herkesin oğlu gitsin'... Hayır, kimse böyle bir şey söylemiyor. Zaten gidenler hep Anadolu çocukları. Filan ilçeden, filan köyden, filan kasabadan. Tuzu kuru olanların böyle bir derdi yok Türkiye'de. Onlar çok rahat. Bir çaresini buluyorlar, evlerine en yakın yerde sevgili çocuklarının askerlik yapmasını temin ediyorlar ama Anadolu çocuğu, neresiyse, siz onları el üstünde götürüyorsunuz, otobüslere koyuyorsunuz, onları teşvik ediyorsunuz, alkışlıyorsunuz ama bir sene boyunca 'Oğlum acaba sağ gelecek mi' diye arkasından korkuyla bekliyorsunuz. Korkuyu kaldıralım Türkiye'de. Bu işin yolu var. Dağ ne kadar yüksek olsa yol üstünden aşar demiş Yunus Emre. Dağların yüksekliğine bakarak bu iş çözümsüz diye düşünmeyeceğiz. Üzerinden aşacak yolları bulacağız."