Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Âkil İnsanlara yönelik eleştirilerin bir kısmının ideolojik karşıtlığa dayandığını söyledi. Arınç, “Hatta çok çirkin ifadelerle onları kötülüyorlar. Kötü adam demek yetmiyor. Onların lanetlenmesi gerektiğini, vatan hainleri olduğunu söyleyecek, siyasetçi müsveddesi insanlarda fazlasıyla var” diye konuştu.
Bursa’da bir yerel televizyon programına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, akil insanlar ve çözüm sürecinde muhalefetin tavrı ile ilgili görüşlerini açıkladı.
Akil insanlar konusunun birkaç gündür tartışıldığını ve genelde kabul gördüğünü söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ancak sürece karşı olanların da akil insanlara karşı olduğunu belirtti.
12 Eylül 2010 referandumundan önce olduğu gibi demokrasi, özgürlük adına çözüm sürecine destek olmak adına düşüncelerini ifade edenlerin aforoz edildiğini öne süren Arınç, "Akil insanlara da karşı çıktılar. Mesela Kılıçdaroğlu’nu televizyonda izledim. ‘Biz bunların hepsine çok saygı gösteriyoruz. Onların kişiliklerine hiçbir diyeceğimiz yoktur’ dedi. Oysa onun konuştuğu saate kadar CHP adına kim konuşmuşsa, hepsi ne insanlıklarını bıraktı, ne de onların geçmişiyle bugünüyle değerlendirmek yerine ağız dolusu hakaretler yağdırdı. Alın Haluk Koç’un konuşmalarını, alın Muharrem İnce’nin konuşmalarını, alın bir başkasının konuşmalarını. Akil insanlar için ağızlarından gelen her şeyi söylediler. Ama çok şükür ki bugün herhalde Kılıçdaroğlu onlardan farklı düşünüyormuş. Taha Akyol’la yaptığı bir konuşmaya istinaden söylüyorum. Tabi yöntemi eleştiriyor. Haklı olarak ama en azından bu akil insanlar için güzel şeyler söyledi. Doğrusu da budur. Ondan sonrası herhalde kendi partisinde bu sözleri söyleyen, ayıplı hareket eden insanlara yönelik olmalı. Yine mümkünse tabi MHP’de bu akil insanlar için ağız dolusu hakaretleri bırakıp, onların yapacakları faydalı işler varsa, onlara destek olmalı" diye konuştu.
Akil insanların 62 kişi olarak tespit edildiğini söyleyen Arınç, çalışmaların daha verimli olması için süreç konusunda ortak paydası demokrasi olan insanları asgariye indirmek gerektiği için bu sayıda tutulduğunu anlattı. Akil insanların kendi işlerinde başarılı insanlar olduğunu ancak farklı akımları temsil ettiğini dile getiren Arınç, "Normalde onlar her gün bir araya gelerek, ortak şeyleri konuşamazlar. Ama çözüm sürecinin Türkiye için önemli olduğunu, barışa giden yolun Türkiye’nin hayat meselesi olduğunu, artık bu kanların akmaması ve artık bu silahların susması ve hatta durması ve terk edilmesini, Türkiye’de terör konusunun günlük sıkıntı olmaktan çıkması ve Türkiye’nin önünün açılmasını arzu eden insanlar.
Çözüm sürecinin istihbaratla, İmralı ile BDP ile başlayan ve devam eden en son 21 Mart’ta Nevruz’da da Öcalan’ın bir mektubunu milletvekili iki kişinin okumasıyla, kalabalıkların coşkulu bir şekilde silahları bırakmaya söz vermesi hatta ülkemiz topraklarını terk edecek noktaya gelmesi açısından çok önemli. Buna karşı bir muhalefet varsa bildiklerini söyleyerek, çalışma yaparak kamuoyunu çözüm sürecine destek vermeye yöneltmek amacıyla faaliyet gösterecekler. Akil insanlara yönelik iddiaları veya itirazların bir kısmını belki yerinde ve samimi görmek gerekir. Ancak bir kısmı tamamen ideolojik karşıtlığa dayanıyor. İdeolojik karşıtlığı olanlar başta bunu reddediyorlar. Hatta çok çirkin ifadelerle onları kötülüyorlar. Kötü adam demek yetmiyor. Onların lanetlenmesi gerektiğini, vatan hainleri olduğunu söyleyecek, siyasetçi müsveddesi insanlarda fazlasıyla var" dedi.
‘Herkese beğendirmek zorunda değiliz’
BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak’ın ‘akil insanlar kadrosunda Kürt sorunu sürecine vakıf olan insan sayısının az olduğu eleştirisini getirdi. Bununla ilgili düşünceleriniz nelerdir’ şeklindeki bir soruya Arınç, "Bu insanlar, Türkiye’de bilinen ve tanınan insanlar. Ancak bundan tatmin olmayan her kişi bulunabilir. Yani milliyetçi bir gözle baktığınız zaman bunlar içinde milliyetçi insan belki az olabilir. Kadın sayısına baktığımızda 14 bildiğim kadarıyla. Daha fazla olsaydı denebilir. 62 sayısı nereden çıktı 562 olsun denebilir. Yani herkes kendi zaviyesinden baktığı zaman buna bir eleştiri getirebilir. Bunun haklı yönleri vardır, ama ‘nereden çıktı bu akil insanlar canım. Bunlar memleketi karıştıracaklar. Memleketi bölecekler. Bunların hepsi haindir’ gözüyle bakanlar, onlar eleştiri sınıfına girmiyor. Bu yüzden bir şekilde başlamak gerekiyordu, bu işe. Sayı böyle düşünüldü. Ama bu ileride eksilebilir de, artabilir de. Nihayet 10 sene sürecek bir çalışma değil bu. Önümüzdeki bir iki ayı çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Yoğunlaştırılmış bir faaliyet yapacaklar ve hepside buna hazırlar. Dolayısıyla BDP Eş Başkanı öyle demiş, kendi eleştirisidir. Keşke bunu söylemekle kalsaydı, BDP ama bir bakıyorsun Altan Tan isimli başka bir milletvekili ‘bunların içersinde bir Cüneyt Arkın ve Danyal Topatan eksik’ diyor. Aklı sıra alay etmeye kalkıyor. Öbürü başka bir şey söylüyor. Herkese beğendirmek zorunda değiliz. Herkes de kendisini bir başkasına kabul ettirmek zorunda da değil" diye yanıt verdi.
‘Komisyona üye vermezlerse, üye veren partilerle çalışmamızı yaparız’
AKP Grup Başkanvekillerinin çözüm sürecine ilişkin TBMM’de verdikleri önergeyle kurulmasını istedikleri komisyona CHP ve MHP’nin üye vermeyeceği yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Arınç, şunları söyledi:
“CHP çok zor bir durumda. Böyle bir sürece destek vermesi gerektiğine inanıyor, ama veremiyor. Parti içerisinde farklı sesler var. Sayın Kılıçdaroğlu sesini, gücünü ya da kararlığını gösteremiyor. Mikrofona çıkan herkes kendisi ayrı bir telden çalmaya devam ediyor. Dolayısıyla Başbakanımızı ziyaretinde ‘gelin bu meselede birlikte olalım’ dediğinde ilk randevuyu biz verdik. Aradan altı ay geçti. Kılıçdaroğlu kapımızı çalmadı veya beraber çalışmaya razı olduğunu ifade etmedi. MHP hala bildiği kafayla devam ediyor. 20 sene evvel ne söylediyse, 30 sene evvel neyi savunduysa bugün aynı şeylerle devam ediyor. Dünya değişti, Türkiye değişti, şartlar değişti, ama onlar maalesef değişmediler. Dolayısıyla ağızlarına gelen her şeyi söylemek durumundalar. Mecliste kurulacak olan bir araştırma komisyonudur. Oysa CHP’nin bu yönde iki önerisi var. Yine bu çözüm süreciyle, Gerçekleri ve Hakikatleri Arama Komisyonu kurulması. Hakikatleri Arama ya da Tespit Etme Komisyonu daha evvel Öcalan tarafından ifade edilmiştir. Onun ifade ettiği bir cümleyi aynen bir araştırma komisyonuna vermek siyaseten doğru değil. Dolayısıyla biz farklı bir tonda, farklı bir amaçla süreci takip edecek bir meclis araştırma komisyonu kurmaya karar verdik. CHP’nin de asıl amacı bu olduğuna göre yine kendi öneriyle birlikte bunu değerlendirerek, bu komisyonu vücut vermesi lazım ama dün Hamza Çebi’nin sözleriyle partinin görüşünü aksettiriyorsa, ‘biz katılmayacağız’ diyorlar, kendileri bilir. MHP’nin tavrını doğrusu, MHP adına son zamanlarda konuşan genel başkanın bu komisyonla ilgili bir sözünü hatırlamıyorum. Katılmayabilirler. Komisyona üye verirler emredici hükmü var. Buna rağmen vermezlerse, komisyona üye veren partilerle biz bu çalışmayı yaparız. Bu ayıp da onlar için yeterli olur. Çünkü bu önemli konuda parlamentonun süreci incelemesinde çözüm önerilerinin veya çözüm yolunu takip etmesinde bizce fayda var."
‘Sürece yüzde 60 destek var’
Çözüm sürecinin çok iyi ilerlediğini dile getiren Başbakan Yardımcısı 3 ayda alınan sonuçların kimsenin hayal edemeyeceği sonuçlar olduğunu vurguladı. Arınç, "Allah bir fitneden saklasın. Bir arıza olmazsa, bir sabotaj, bir provokasyon olmazsa, bu şekliyle devam ederse, Türkiye bu beladan kurtulacak gibi" dedi. Yapılan anketlerde çözüm sürecine desteğin Türkiye’de yüzde 60 olduğuna dikkat çeken Arınç, "En sıcak döneminde yüzde 60 destek çıkıyorsa, bu mutlaka artacaktır. Çünkü herkesin kafasının karışık olduğu herkesin acılar ve travmalar yaşadığı, şehitler, gaziler hala içimizde bir hatıra olarak sıcaklığını muhafaza atiği bir zamanda bütün her şeye rağmen bu çözüme ihtiyaç var diyen, yüzde 60’a yakınsa inşallah daha rahat zamanlarda bu yüzde 80’lerin de üzerine çıkacaktır. Sürece desteğin bugün için bile çok yeterli görüyoruz" diye konuştu.
Anketlerde çıkan yüzde 40’ın ise kafasının karışık olduğuna değinen Arınç, şunları söyledi:
“Her gün birileri çıkıyor, ciyak ciyak bağırıyor. Kafaları karıştırıyor. Bunların da işi bu. Yani siyasette hiçbir ağırlığı olmamış, sadece bağırıyorlar, kendilerine güldürüyorlar. Ciddi bir şey söylediklerini zannediyorlar ama millet onlara kahkahayla gülüyor. Berbat olacaklar. Keşke bu tartışmalardan vazgeçseler, keşke daha ciddi olsalar. Keşke ‘şu yanlıştır, bu yanlıştır, şunu yapsaydınız’ deseler. Sloganlarla işi götürüyorlar. 40 senedir götürdükleri gibi. Bu süreç hiçbir şeyin karşılığında. Bugüne kadar ne verdiğimizi biliyorlar ki. Çok şükür adam İmralı’da yatıyor. Provokasyonlar sadece eşkıyadan gelmiyor başka yerlerden de geliyor. Ama ortada bir gerçek var. 3 aydan beri Türkiye’de operasyon, bir eylem, bir karakol baskını var mı? Yok. Bomba patlatma var mı? Yok. Bunlardan şikâyetçi misiniz? Yani eski günleri mi özlüyorsunuz? Bu kötü mü oldu? Silahlar sussun, fikirler konuşsun diyen bir adamdan bu sözleri beklemiyordunuz mutlaka ama duydunuz. Mutsuz mu oldunuz? Silahların bırakılması, aynı zamanda şiddetten vazgeçmek değil midir? Bugüne kadar silahla yaşamış, insan öldürmekle hayat bulmuş bir örgüt buna uyuyorum diyorsa, bu sizi niye üzüyor, sıkıyor. Bundan dolayı memnuniyet duymak gerekmez mi? Diyelim ki hayal kuruyoruz. Bugün yaşadığımız şu rahatlık, size sıkıntı mı veriyor? Yarın böyle olacak diyorsak ve olacaksa niye bundan üzüleceksiniz? ‘İnşallah çok güzel hep böyle gitsin. Biz de destek oluyoruz’ demeleri yerine, ‘İnşallah muvaffak olmazlar, inşallah beter olurlar’ diye beddua eden bir çevre var, Türkiye’de.”
‘Allah’tan korkun! Neyimizden şüphe ediyorsunuz?’
Bu süreç öncesi çok bedellerin verildiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Arınç, "Bu memleketin en güzel değerleri toprağa düştü. Daha mı düşsün. Az mı geldi? Şimdi onların hatırasına çıkmak demek, Türkiye’de bedenlerin yere düşmemesi demek. Annelerin ağlamaması demek. Bunun için çalışıyoruz. Vatanseverliğimizden mi şüphe edeceksiniz? İnancımızdan mı şüphe edeceksiniz? Bunu kimseyle tartışmak durumunda değiliz. Hayatımız bunun şahidi değil mi? Allah, millet, bayrak, tarih dendiği zaman bizden daha iyi bilen var mı? Allah’tan korkun. Neyimizden şüphe ediyorsunuz? Sadece sizin sermayeniz gidecek, ondan endişe ediyorsunuz. Yok. Böyle bir şey. Halkımızın kabul etmeyeceği hiçbir çözümü kabil etmeyeceğimizi söyledik. Siyasi hayatımızı ortaya koyduk. Yüzde 50 oyla iktidara gelmiş hem de 11 seneden beri bir iktidar aklını yemiş olmalı ki böyle bir işe giriyor. Büyük bir risk alarak, giriyor. Neyin karşılığı? Millet daha huzurlu olsun diye. Sen neden karşı çıkıyorsun? Her gün topu taca atmaktan başka yaptığın iş nedir kardeşim” dedi.
‘Biz onlara güvenerek yol çıkmadık’
Sürecin başarısız olması durumunda, yeniden bugünkü duruma dönüleceğini kaydeden Arınç, "Dua edelim ki olumlu sonuçlansın. Diyelim ki işler tersine döndü ya da tersine döndürüldü, biz yine görevimizin başındayız. Biz onlara güvenerek yola çıkmadık ki! Böyle böyle olacak diyoruz. Öyle öyle oluyor. Nasıl oluyor bu ayrı bir şey. Olmazsa ne yapalım olmadı diyeceğiz. Ama olursa, istikameti şaşmazsa, bir fitne uyanmazsa, o zaman sonuca varacağız. Günlük olaylarla zaman geçirmeyelim. BDP’den birileri densizlik yapabilir, konuşabilir. Ak Parti’den birileri farklı şeyler söyleyebilir, süreci olumsuz etkileyebilir. Diğer muhalefet partileri içeride ya da dışarıda yanlışlık sütüne yanlışlık yapabilir ama sonuca giden yolda bunların etkilememesi lazım" dedi.
‘Bizim mitingimizde bu yaşansaydı, partiyi kapatırlardı’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Bursa mitinginde atılan ‘vur de vuralım, öl de ölelim’ sloganlarına, ‘merak etmeyin. Onundu zamanı gelecek’ şeklinde yanıt vermesini sert sözlerle eleştiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sürece muhalefet etmek doğal. Herkesin bu süreci kabul etmesini bekleyemeyiz. Ben o mitingle ilgili savcıları harekete geçirmedim. Ama benim gördüğüm kadarıyla, ‘vur de vuralım, öl de ölelim’ diye birkaç yüz kişi bağırmışsa, buna da bir genel başkan ‘onunda zamanı gelecek’ diye hançeresini yırtarcasına bir karşılık vermişse, ‘Ey Bahçeli senin yaptığın hatadır. Hayatının da en büyük hatasını yaptın çünkü senin bu sözlerin suç işlemeye teşviktir’ dedim. Ben MHP tabanına uzak bir insan değilim. Onlar beni çok iyi bilirler. Bazıları bana hala ağabey diye hürmet eder. Hiçbir zaman MHP’li olmadım ama ülkücü kardeşlerimin davalarını yıllarca savundum. MHP gücü bakımından bize endişe verecek bir parti değil. Miting yapabilir, doğal haklarıdır. 50 bin kişi mitinge katıldı diyorlar.
O mitinge katılan 50 bin kişi MHP’li midir? Tamamı Bursalı mıdır? Hiç biri değil. Yani o gün meydan da birçok CHP’linin, çok başka partilinin olduğuna ben şahsen inanıyorum. Ankara’dan, Çanakkale’den, İstanbul’dan Bilecik’ten gelmiştir. Bu çok net. Ulusalcısından Kemalist’ine kadar yelpazenin her tarafından ortak paydası Ak Parti düşmanlığı olan herkes o mitinge gelmiştir. Her şeyi konuşabilir ama kişiliklere saygılı olacaklar. Başta Başbakanımıza ağız dolusu hakaretler etmişlerdir. Biz dâhil ne kadar Ak partili varsa hepsi vatan hainidir, hepsi bölücüdür, hepsi hayduttur. Bir genel başkana bu yakışır mı? Sonunda kendisini kaybetmiş 300-500 adama ‘Ben zamanı gelince söyleyeceğim, emri vereceğim o gün gereğini yaparsınız.’ Bunun gereğinin yapıldığı zamanlar oldu. Koskoca bir gençliği kaybettik. Bu yakışmaz. Bu savcılık bir şey değil. Hiçbir savcı da bununla ilgili bir dava açmaz. Bunun ceza hukukuna giren tarafı olur mu olmaz mı bilmiyorum. O devirler geçti artık. Eskiden olsa pati hakkında kapatma davası bile açılırdı. Mesela bizim mitingimizde bu yaşansaydı suç işlemenin odağı haine gelmiştir parti diye partiyi kapatırlardı. Refah, Fazilet böyle kapatıldı. Milli Selamet, milli Nizam böyle kapandı. MHP sadece 12 Eylül’de bütün partilerle birlikte kapatıldı. Bu sözlerden bir parti kapatılır mı? Kapatılmaması lazım. Doğru olan da bu, ama sosyal açıdan çok yanlış bir şey. İnsanları şiddet teşvik etmektir. Kaldı ki Sayın Bahçeli’nin çok sakin bir insan olduğunu da biliyoruz. Oturduğu yerde kaşını gözünü oynatmadan saatlerce durduğunu biliyoruz. Onun için takılan isimleri de biliyoruz, ama bunları söyleyecek kadar edepsiz değiliz. Bu yakıştırmalar doğru değil. Mesut Yılmaz ile Ecevit’in arasında saatlerce sağa sola bakmadan durabilmiş bir başbakan yardımcısının bugün etrafında kavga varken bile sırasında başını çevirmeyen bir insan ‘onun da zamanı gelecek’ diyor. Bu tasvip edilemez. Sayın Bahçeli’nin bu sözleri başka yerlerde tekrarlamadığını biliyorum. Herhalde Bursa acı bir tecrübe oldu. ‘Ne demek vurmak kırmak, biz fikrimizi söyler, gelir geçeriz’ diyecek bir genel başkan olsa, Sayın Bahçeli daha iyi olur."