Politika

ARINÇ: 160. MADDE GİYOTİN GİBİ ÇALIŞTI İSTANBUL (A.A)

03 Ekim 2010 21:01
-ARINÇ: 160. MADDE GİYOTİN GİBİ ÇALIŞTI İSTANBUL (A.A) - 03.10.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''TCK'da meşhur bir 160. madde vardı. Allah rahmet etsin, Turgut Özal 1991 yılında bu maddeyi TCK'dan çıkardı. Ceza kanunundan çıkarılana kadar bir giyotin gibi çalıştı, zulmetti, şikayet ettirdi, sıkıntı verdi'' dedi. Bülent Arınç, Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen 9. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, yeni neslin eski günlerdeki sıkıntıları bilmediğini söyledi. ''Ben bazen '12 Eylül darbesi' diye konuşurken karşımdaki 18 yaşındaki gencin yüzüme anlamsız bir ifadeyle baktığını görüyorum. Çünkü o 30 sene evvel yoktu. Darbenin üzerinden 30 sene geçti'' diyen Arınç, 1970'li yıllarda avukatlığa başladığını ve o dönemde TCK'nın 160. maddesiyle tanıştığını ifade etti. Arınç, şöyle devam etti: ''TCK'da meşhur bir 160. madde vardı. Allah rahmet etsin, Turgut Özal 1991 yılında bu maddeyi TCK'dan çıkardı. Ceza kanunundan çıkarılana kadar bir giyotin gibi çalıştı, zulmetti, şikayet ettirdi, sıkıntı verdi. Masum insanların, dindar insanların talepleri o zamanlar laikliğe aykırı gibi görülüyordu. Devletin temel nizamını değiştirmek suçuyla yargılanıyorlardı. O zamanki gazete arşivlerinde araştırma yaptım. Basında suç aleti olarak tespih, takke, risale suç aletiydi, gözaltına alınma nedeniydi bunlar. Bir başkasının tabancası, kaması, bıçağı suç sayılırken Said-i Nursi'nin talebelerinin evde arkadaşlarıyla okuduğu kitaplar, başlarındaki takkeler, seccadeler suç unsuru olarak görülüyordu. Diyanet İşlerine zaman zaman soruluyordu. Onlar da 'dini münasebet' gereği bunlarda suç yoktur, bunlar iman ve Kur'an'ın aktardığı eserlerdir. Herkesin istifade hakkı vardır' diyorlardı.'' O dönemde İstanbul Üniversitesinin ceza hukuku profesörlerinden bazılarının raporlarda kafalarından geçirdikleri endişe ve korkuları yazıp mahkemelere gönderdiklerini belirten Arınç, ''Beraatler yüzlerce, binlerce oldu. Mahkumiyetler 3'ler, 5'ler, 10'lar, 100'ler oldu ama Bediüzzaman Hazretleri davasını mahkemelerde anlatırken bunun da bir hikmeti ilahi olduğunu düşünüyordu. Hakimlere, savcılara bu hakikatleri göstermek istiyordu. Bu vesileyle o hakimlerin, o savcıların, onu dinleyenlerin hakikati bulmalarında katkı sağlayacağını düşünüyordu'' diye konuştu.  -''BUGÜNÜN KELİMELERİYLE SAİD-İ NURSİ'Yİ ANLATMAK ZOR''- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle tamamladı: ''Rahmetli Abdülmecit hakimi nasıl unutabiliriz? Verdiği kararı kitap haline getirmişler ve 'Türkiye'de hakimler var' diye de başlık koymuşlardı. Müsadere edilen eserlerde suç unsuru olmadığını, sadece Kur'an'ı değil İncil'i, Tevrat'ı da okuyarak beraat kararı veren o güzel hakimi de rahmetle anıyorum. Ben de 163 ile ilgili davalar nerede olursa olsun 'bizim mesleğimizin zekatı' diye her yere koşuyordum. Hatırıma gelmeyen onlarca avukat arkadaşımızla ama başımızda Bekir Berk, doğudan batıya, hiç uyumadan, bazen yayan, bazen tren ile uykulu hallerde ceza duruşmalarına katılıyorlardı. Mahkemelerde tutuklananlar, yargılananlar da hep bu yolu seçtiler. İman hakikatlerini neşretmek, anlatmak ve tebliğ etmek için bu yolu seçtiler. Bu dava bugün bu yola gelmişse eskiden suç aleti sayılan tespihler, takkeler, eserlerle, kitaplarla artık kimse suçlanmıyorsa hatta öyle bir suçlamayı yapmak akla zarar olarak görülüyorsa yıllar öncesinden bugün geldiğimiz nokta Allah'a hamdedilecek bir noktadır ama sabrın, ihlasın ve hizmette daim olmanın da bir neticesidir.  Tabii bugünün kelimeleriyle Said-i Nursi'yi anlatmak çok zor. Bu bir şahsı manevidir. Bizim içimizdeki ağabeylik ve kardeşlik ilişkisine bazılarının aklı ermemiştir. Neden ağabey diyorlar, arada neden samimi ilişki var? Benim mensup olduğum parti içerisinde de birileri bize bu gözle bakıyordu. Ama anlı şanlı köşe yazarları bunu anlamamakta ısrar ediyorlardı. Sizler bunun ne demek olduğunu çok iyi bilirsiniz. Bu sadece ağabey-kardeş değil, abla-kardeş ilişkisidir de. Hanım kardeşlerin bu hizmete ne büyük ölçüde destek verdiğini hepimiz biliyoruz.  Risale-i Nur Külliyatı insanı çok etkileyen eserlerdir. Hususi hayatımızda müspete yönelik ne güzellik olduysa bu eserlere borçluyuz. Bugün bu hizmet dünyaya ulaştı. Dünyadan temsilcileri de burada görüyoruz. Artık okunuyor ve yayılıyor. Okuyor ve anlıyoruz. Risale-i Nur'lardan uzak kalmamak lazım. Dünyada her zaman bu ışığın yaşaması lazım.''