Elleri düzenli olarak yıkamak patojenleri vücuttan uzak tutmaya yaradığı için iyi bir fikir olabilir ancak bütün bakterilerin zararlı olduğu algısı pek çok insanın yanında dezenfektan taşımasına neden oluyor. Evlerde anti-bakteriyel sabunlar, deterjanlar ve görünen bütün mikropları öldürmek için diğer ev ürünleri stoklanıyor. Marketlerdeki birçok sabunun etiketinin bir yerlerinde “anti-bakteriyel” yazılıyor. Hatta anti-bakteriyel kaplama süngerler ve doğrama tahtaları bile satın alınabiliyor. Tüm bu yönlendirmelere rağmen bu ürünleri satın almak çok da doğru bir tercih olmayabilir. Neden mi?
Bilimfili.com’da yer alan habere göre, mutfak tezgahınızı anti-bakteriyel bir yüzey temizleyicisi ile temizlediğinizde, bu ürün geride bakteriyi hedef alan aktif bileşiklerden bırakabilir. Bütün bakterileri yok etmediği gibi, hangilerinin sizi hasta edebileceğini de bilmez. Anti-bakteriyel ürünlerde kullanılan en bilindik madde; ilk olarak hastane zeminlerini fırçalamak için geliştirilen bir bileşik olan triclosandır.
Triclosan, bazı antibiyotiklere benzer bir biçimde bakterileri hedef alan özel bir engelleyiciye (inhibitör) sahiptir. Yani, triclosana maruz kalan mikrop populasyonları, sıktığınız anti-bakteriyel şeyin adı her ne ise ona karşı kendilerini korumak için mutasyonlar geliştirmeye devam edebilir ve hatta antibiyotiklere karşı çapraz direnç geliştirebilir. Kısacası, yaygın şekilde triclosan kullanımının antibiyotiklere dirençli bakterilerin ya da multi-strain dirençli bakterilerin gelişimini hızlandırdığı da söylenebilir.
Triclosan (ve triclosan ilgili diğer bileşikler) insan sağlığına zarar vermiyor gibi görünebilir, ancak triclosanın laboratuvar hayvanlarında hormonal görevleri engellediğini ortaya koyan çalışmalar mevcut. Diğer küçük ölçekli çalışmalar ise alerjiyi artırıcı etkiye katkı sağladığını ve bakteri, algler ve balıklar gibi sucul türlerin yaşamlarını da olumsuz etkileyen çevresel bir zararlı olduğunu ortaya koymuştur. 2010 yılında, Avrupa Birliği gıda ile temas eden ürünlerde triclosan kullanımını yasaklamış ve aşamalı olarak da kozmetik ürünlerinden triclosanı dışarıda tutmaya çalışıyor.
Öte yandan, anti-bakteriyel sabunların sıradan sabunlardan daha iyi temizlediğine dair de herhangi bir delil mevcut değil. Bununla birlikte; çok sayıda gastroenteroloji probleminde olduğu gibi grip ve soğuk algınlığına sebep olan virüslere karşı da etkin bir karşı koyma sergilemiyor. Hatta delil yokluğu o kadar göze batar bir hale gelmişti ki; 2013 yılının sonlarında US Food and Drug Administration (FDA), üretici firmalar için ürettikleri anti-bakteriyel sabunların sıradan sabunlardan daha etkili olduğunu ıspatlamaları gerektiği ya da önümüzdeki birkaç yıl boyunca raflardan ürünleri çekmeleri gerektiği duyurusunda bulundu.
Aksine, tek anti-mikrobiyal ürünler olmayı hak eden alkollü el dezenfektan jelleridir. Alkol; proteinleri ve hücre zarlarını bozan ve çok sayıda bakteri, mantar ve bölgede bulunan virüsleri öldüren son derece etkili bir anti-septiktir. Çünkü, mikroplar temasla bozunurlar ve direnç problemini geliştirecek herhangi bir risk söz konusu değildir hatta sık sık kullanımı da toksikliğe sebep olmaz. Dolayısıyla, eğer hastaneye giderseniz, cildinize nüfuz etmesi muhtemel herhangi bir süper mikrop yayılımını önlemek için her fırsatta elinizi dezenfekte etmeniz önemlidir.
Öte yandan alkol en iddialı durumda olsa da, devamlı olarak alkol temelli dezenfektan kullanımının hastalık engelleme noktasında basitçe elleri yıkamaktan daha etkili olduğuna dair tartışma da devam ediyor. Ve elbette ki, sıradan el yıkamada elleri ovuşturmak yalnızca mikropları öldürür, tamamen bir temizlik sağlamaz. Ve iş temiz kalmaya geldiğinde, en iyi yöntem; düz sabun ya da deterjan kullanmak ve ardından suyla iyice arındırmaktır. Bu yöntem; ellerden mutfak yüzeylerine kadar her türlü temizlik için geçerlidir.
Dolayısıyla anti-bakteriyel müdahale alkol-temelli olmadıkça, manasız anti-bakteriyel ürünleri kullanmaktan kaçınmak en iyi yoldur. Bu ürünler sizi sağlıklı tutmaz ve hatta çok daha güçlü mikropların oluşmasına katkı sağlar.