Anayasa hukukçusu, CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, TBMM'de görüşülen "Dezenformasyonla Mücadele Yasası"na tepki gösterdi. Kaboğlu, "Anayasa'ya açıkça aykırı olan ve demokratik olmayan rejimlere özgü bu düzenleme; yalan haber yayma adı altında savaş halinde dahi dar kapsamda ve ölçülü bir biçimde uygulanabilecek bir sınırlamanın, olağan dönemde sınırları belirsiz olarak ve daha sert şekilde uygulanması, hukuk düzenini ve toplumsal barışı dinamitleme riski taşımaktadır." değerlendirmesini yaptı.
Kaboğlu, "Basın özgürlüğü ve sosyal medya yayınları için, Anayasa ve İHAS’ın tanıdığı düşüncelerin açıklanmasına ilişkin güvenceler geçerlidir. Bu güvenceler, AYM ve İHAM kararlarınca somutlaştırılmıştır. Anayasa madde 28’de sayılan şiddete çağrı, ırkçılık, kin ve nefret yayıcı söylem, özel ve ailesel yaşam, ifade özgürlüğünün belli başlı sınırlama ölçütleridir. Teklifte yer alan birçok sınırlama nedeninin hukuki dayanağı bulunmamaktadır." dedi.
Kaboğlu yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Resmi dezenformasyonu meşrulaştırmakta"
Sözde ‘dezenformasyon’u önleme gerekçesi ile hazırlanmış olsa da, aslında yurttaşların, toplumun bugünü ve geleceğini ilgilendiren bilgilerden yoksun kılınmasını amaçlayan yasanın yapımı bile, bilgi kirliliği eşliğinde yürütülmektedir. Zaten; tescillenmiş sosyal medya trolleriyle demokratik çoğulculuğu ve serbest tartışmayı yok etmeği meslek edinenleri maaşa bağlayan iktidar, bugün de sansür düzenlemesiyle dezenformasyonu resmileştirerek kendine yakışır bir yasaklamayı da yürürlüğe koymuş olacak.
AYM’nin erişim engellerine ilişkin 5651 sy. Yasa md. 9 üzerine pilot kararını hiçe sayan teklifin bu şekliyle geçmesi halinde sosyal medya ve internet medyasına ilişkin özgürlük alanını kısıtlayacağı gibi yurttaşı da ceza tehdidi ile karşı karşıya bırakacak. Dezenformasyon ile mücadele adı altında hakkın özüne dokunan, “düşünce suçu” ihdas eden bu öneri, demokratik siyaset alanını daraltan seçim yasası değişikliğinden sonra demokratik toplumu baskılama amacına yöneliktir.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın kamu tüzel kişiliği bulunmamasına karşın yasa ile düzenlenmesi gereken alanlarda yönetmelik çıkarma yetkisi, Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu gibi, partili Cumhurbaşkanı'nın siyasi danışmanı olarak faaliyet gösteren bir Başkanı, medya üzerinde bir vesayet düzeneği haline getirmektedir. Teklif ile, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Komisyonu (CİBK), Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTİK) ve Basın İlan Kurumu (BİK) gibi siyasal ve idari hiyerarşik yapı içinde yer alan ve özerk olmayan birimlere, basın özgürlüğünün kullanılmasında engelleyici yetkiler tanınması, -erkler ayrılığının biçimsel kaldığı bir anayasal kurguda- özgürlükler hukuku genel ilkelerinin açıkça ihlalidir.
Yalan habere ilişkin basın ve ifade özgürlüklerini tehdit eden teklifin 29. maddesi; bir yandan, yurttaşlar ve basın emekçileri, kapsamı belirsiz ve tamamen keyfi olarak kendilerine uygulanabileceği kaygısıyla iktidarın hoşuna gitmeyebilecek yorumlardan kaçınacak, ceza tehdidi altında oto sansür uygulayacaklar öte yandan; siyasi iktidarı doğrudan ya da dolaylı olarak eleştirenlerin bu düzenlemenin uygulanması sonucu cezai yaptırıma maruz kalacaktır."