Eğitim

Ali Nesin: Ben mi daha iyi bilirim, yoksa YÖK’teki biri mi; üniversite öğrenci seçiminde özgür olmalı!

"Özgür düşünce eğitimde de şart"

22 Şubat 2017 11:23

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde matematik profesörü, Şirince’deki Nesin Matematik Köyü’nün kurucusu ve yöneticisi Ali Nesin, Türkiye’de daha iyi eğitim için önerisini bahsederken "Üniversiteye giriş sınavı değil, lise bitirme sınavı olmalı. Belli puanın üstündeki liseyi bitirmiş sayılmalı. Her üniversite öğrenci seçiminde özgür olmalı. Ülke eğitim bölgelerine ayrılmalı. Eğitim sistemi tek merkezden yönetilmemeli" ifadesini kullandı.

Ali Nesin'in Hürriyet'ten Yenal Bilici'ye verdiği söyleşi şöyle: 

- Sınav sistemini başarılı buluyor musunuz?

Sınavlar son derece nitelikli. İki milyon kişiye ancak seçmeli sınav yapılabilir ve yıllardan beri takip ediyorum, ‘Daha nitelikli sınav nasıl yapılır’, bilmiyorum. Sorun sınavların niteliğiyle değil, kendisiyle. Tek bir sınavla, sistem nasıl olursa olsun, eğitimde ilerlememiz mümkün değil. Her şeyden önce, yapılan sınav, özü itibarıyla üniversiteye giriş sınavı değil, liseyi bitiriş sınavıdır. Nitekim sorular öğrencilerin lisede gördükleriyle ilgili, üniversitede okumaya hazır olup olmadıklarıyla ilgili değil. Zaten benim bölümümü hangi öğrencinin başaracağını ben mi daha iyi bilirim, yoksa MEB’deki, YÖK’teki, ÖSYM’deki biri mi? Tabii ki ben bilirim.

"İşte benim çözümüm"

- Peki nasıl iyileştirilebilir üniversiteye giriş sistemi?

Çözümüm şöyle: Üniversiteye giriş sınavı değil, lise bitirme sınavı olmalı. Belli puanın üstündeki liseyi bitirmiş sayılmalı. Her üniversite öğrenci seçiminde özgür olmalı. Ülke eğitim bölgelerine ayrılmalı. Eğitim sistemi tek merkezden yönetilmemeli. ‘Taşra üniversiteleri’, bölgesindeki öğrencilere öncelik vermeli. Farklı farklı üniversiteye giriş sınavları düzenlenebilmeli. Bu sınavlar resmî bir kurum tarafından organize edilmek zorunda değil. Özel şirketler de üniversiteler de sınav düzenleyebilmeli. Üniversiteler öğrencileri istedikleri sınav sonuçlarıyla, mülakatla ya da dosya üzerinden kabul edebilmeliler.

"STK'lar da göreve"

‘Matematik Köyü’nün Delisi’ kitabında ‘maaşlı devlet memurlarının’ eğitimdeki tüm sorunları çözemeyeceğini, onlara sivil toplum kuruluşlarının yardım etmesi gerektiğini öne sürüyorsunuz. STK’lar tam olarak ne yapmalı?

‘STK’lar ne yapmalı’dan öte, ‘Devlet ne yapmalı’ diye sormak lazım. Türkiye’de dünyanın hiçbir yerinde görmediğim bir gönüllü ordusu var. Birileri için bir şey yapmaya can atıyorlar. Ama paraları, imkânları, ellerinden tutan yok. Devlet STK’lara imkân tanımalı, onlara sponsor olmalı.

"Özgür düşünce eğitimde de şart"

Mevcut eğitim sisteminde çocukların ‘düşünmediğini’ söylüyorsunuz.  Nasıl ‘düşünebilir’ çocuklar?

Kas yapmanın var, ama düşünmenin reçetesi yok. Düşünme tek başına öğrenilir. Bir başkası ancak yol gösterebilir, bir kitabı, bir problemi işaret edebilir. Öğretmen, düşünmeyi öğretmek için öğrenciye ancak yol gösterebilir. Özgür düşünce de özgür bir toplumda bulunur. Toplumumuz özgür değil. Öğretmen özgür değil ki öğrenci özgür olsun, devlet özgürlükçü değil ki vatandaş özgürlükçü olsun. Ben liseyi İsviçre’de okudum, üstelik çok iyi bir lisede. Orada gördüm eğitimde özgürlüğü. İnanın bana, işe yarıyor. Eğİtİm sistemimiz için en öncelikli gördüğünüz reformlar nelerdir? Siz nereden başlardınız? m Ülkeyi özerk eğitim bölgelerine böler ve aralarında rekabet oluşmasına çalışırdım. Eğitime özgürlük getirir, farklı eğitim anlayışlarının var olabilmesi için ne gerekiyorsa yapardım. Öğretmen adaylarının daha donanımlı mezun olmalarını sağlardım. Ve öğretmenlerin meslek hayatları boyunca kendilerini geliştirmeleri için olanaklar sunardım, donanımlı öğretmenlerin maaşlarını artırırdım.