Sağlık

Alerjik hastalıklardan nasıl korunulur?

Çocuğun genetik yapısında alerjiye yatkınlık varsa bu ortadan kaldırılmadıkça alerjik hastalıktan yüzde yüz kurtulmak mümkün değil.

05 Ağustos 2008 03:00
Alerjik hastalıklar anne-babadan gelen genetik yatkınlıkla bağışıklık sistemimizin çevredeki bir alerjene karşı normalde verilmeyen bir yanıtı abartılı olarak vermesi ve bunun sonucunda vücudun bundan zarar görmesidir. Eğer bu doku bronş ise astım, burun ise saman nezlesi, göz ise göz alerjisi, bağırsaklar ise besin alerjisi gelişir. Buradan da anlaşılacağı üzere çocuğun genetik yapısında bir yatkınlık vardır ve bu ortadan kaldırılmadıkça alerjik hastalıktan yüzde 100 korunma söz konusu olamaz.

Bugünün teknolojisi ile genetik yapıyı değiştirmek imkânsızdır. Ancak çoğu zaman anne-babaların dile getirdiği bir gözlem vardır ki, bu alerjiden değil ama alerjik hastalıktan korunabileceğini gösteriyor: “Madem alerjik yatkınlık çocuğumuza bizden geçti o zaman neden bizde her zaman alerji olmuyor?”. Yanıt basit ama açıklaması oldukça zor: “Çünkü siz çocuğunuz ile aynı çevreyi yaşamadınız”. Demek ki çevresel özellikleri kontrol edebilirsek alerjik hastalığın bulgularının çıkmasını önleyebiliriz.

Alerjik duyarlılığın oluşması ve hastalık bulgularının çıkmasına neden olan bugün için çok önemli 4 çevresel faktör vardır. Bunlar hijyen kuralları, beslenme özellikleri, sık kullanılan antibiyotikler ve çevresel irritanlardır (rahatsız edici).

Aşırı hijyen kuralları çocuğun doğumundan itibaren bağışıklık sisteminin asıl uğraşacağı mikrobik etkenlerle buluşmasını bir anlamda engeller. Bu da bağışıklık sisteminde alerjik bir eğilim varsa çevredeki alerjenlere yanıt vermesine neden olur. Bu nedenle bilinçli bir ölçüde aşırı hijyenden sakınmak iyi olur.

Benzeri bir neden sık antibiyotik kullanımı ile de oluşur. Her bir enfeksiyonda gerekli gereksiz antibiyotik kullanımı yine bağışıklık sisteminin asıl uğraşacağı mikrobik etkenlerle buluşmasını bir anlamda engeller. Ayrıca mikroplara verilecek yanıt ile yanıtsızlık dengesi oluşamaz. Bu da alerjiye eğilim yaratır. Maalesef birçok alerjik hastalık bulgusu enfeksiyonları taklit eder. Örneğin astımlı çocuklar sürekli bronşit teşhisi ile, alerjik rinit (saman nezlesi) olan çocuklar sürekli üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisi ile defalarca antibiyotik alırlar. Bunlar gereksiz ve zararlı bir süreçle alerjik eğilimi arttırırlar.

Beslenme özelliklerinin batı toplumlarına uygun şekilde olması bir başka neden. Hemen hemen tüm gazlı içecekler, kola, çikolata, cipsler ve tüm endüstriyel gıdalar koruyucu katkı maddesi içerirler. Maalesef bunların çoğu için tüketici hedef kitle de çocuklar. Tüm bu katkı maddeleri burun ve bronş yüzeylerinin de duyarlılığını arttırarak, bağışıklık sisteminde alerjik cevabı potansiyelize ederek hastalığın çıkmasını ve bulguların daha ağır olmasına neden olur. Tabiî ki alerjik hastalıklardan en önemli koruyucu anne sütüdür. Bu nedenle uzun süreli anne sütü kullanımı ve katkı maddeleri ile çocuğun en geç karşılaşması en önemli alerjiden koruyucu önlemler olur.

Çevresel irritanlardan korunmak bir başka korunma yoludur. Bunların başında sigara dumanı gelir. Sigara dumanına maruz kalan bir çocuğun hem alerjik yatkınlığı hem de astım gelişim riski yüksek olur. Egzost gazına maruziyet, kirli hava, kapalı ortam, spor yapmama, fazla kilo da alerjik hastalık gelişimini arttırır. Bunlardan kaçınılması da alerjik hastalıklardan korunmada önemlidir.

Ancak alerjik hastalıklardan korunmada en önemli yöntem bir plan dahilinde çocuk alerji uzmanına danışarak yapılmalıdır.

(cocukalerjiklinigi.com)