*Mine Gencel Bek
Geçen hafta Institute of Cultural Inquiry’de (ICI Berlin) yapılan The Power of Activist Videos konferansında çeşitli ülkelerden video aktivistler, sendikacılar, gazeteciler, yazarlar ve akademisyenler bir araya geldi.
Katılımcılar, Türkiye’deki siyasal baskı ortamı ve direniş pratikleri ile çok ilgiliydiler. Türkiye üzerine sunuş ve katkılarla, katılımcılar ağırlıkla Gezi direnişi ile sınırlı olan bilgilerini de güncellemiş oldular. Konferansta videoccupy ve bak.ma gibi Gezi direnişini belgeleyen platformların yanı sıra Kara Haber ve Seyri Sokak gibi Gezi öncesi ve sonrası oluşumlardan da söz edildi. Türkiye’de kamu görevinden ihraçlara karşı başlatılan açlık grevleri eylemleri ve bu eylemlerde videonun kullanılması üzerinde de duruldu. Ayrıca konferansta paylaştığı twitler gerekçe gösterilerek göz altına alınan ve tutuklanan, halen hapishanede tutukluluğu devam eden video aktivist Kazım Kızıl’a desteğin tohumları da atılarak Twitter kampanyasına fotoğraf ile katkıda bulunuldu ve bir deklarasyon yazılması önerildi.
The Power of Activist Videos Konferansı “sosyal medya ve toplumsal hareketler arasında web videoları” başlıklı, aslında video aktivizmin haritasını çizmeyi hedefleyen kapsamlı bir çalışmanın parçası. Çalışmada videolarda yaygın olarak kullanılan stiller ve pratikler analiz edilerek bu videoların içinde yer aldıkları sosyo-kültürel ve medya çevrelerine ve videolarda kullanılan estetik ve retoriksel stratejilere dair bir tipoloji geliştirilmesi amaçlanıyor.
Videoların, “üretici” ve “dağıtıcı” dinamikleri, “kullanıcılar” ve “kamu” üzerindeki etkisi ile birlikte incelendiği çalışmada öne çıkan ve konferansta da dile getirilen soruların başlıcaları şunlar:
- Videoların türleri, konuları, estetiği, metinlerarası ilişkileri, etki oluşturma ve eyleme geçirmede potansiyelleri ve kullandıkları retoriksel stratejiler nelerdir?
- Videolar hangi siyasal konulara yönelirler?
- Hangi işlevi hedeflerler ve buna erişmek için hangi yaratıcı stratejileri kullanırlar?
- Şimdiye kadar ne gibi yeni estetik, anlatı ve retoriksel modlar ortaya çıktı?
- Zihinsel, toplumsal, siyasal, yasal ya da ekonomik değişime katkıda bulunuyorlar mı?
- Yeni video aktivizmi siyasal kamuları ve pratikleri nasıl değiştiriyor? Videolar yeni bir siyasal katılım biçimi mi? Sanal agoralarda görsel işitsel olarak tartışıyor muyuz yoksa anonim online arenalarda birbirimizi bastırmaya mı çalışıyoruz?
- İmgelerin gücü açıklamayı kolaylaştırıyor mu, yoksa karmaşık meselelerin çözülmesini mi güçleştiriyor?
- Belirli videolara yönelik popüler ilgi tüketilebilir bir konformizm ya da bir çeşit manipülasyon mu yaratıyor?
- Aktivistler, kullanıcılarının sadece on-line ortamla sınırlı kalma riskine karşı ve temsil ettikleri davaları ya da kişileri tehlikeye atacak gözetim tehditleri karşısında ne yapıyor?
Konferans boyunca videoların yöneldiği farklı gruplara --genel kamu, diğer aktivist gruplar, araştırmacılar, medya, insan hakları kuruluşları ve otoriteler gibi-- muhtemel etkisi haberdar etme, kanıt oluşturma, güçlendirme harekete geçirme, baskı oluşturma gibi başlıklar altında ele alındı. Kamuyla ilişki kurarken nasıl hitap edildiği, belgeleme ve temsilin nasıl oluşturulduğu dünyadan farklı örnekler analiz edilerek tartışıldı. Ağ kamuları çağında videoların pek çok malzemenin dolaşıma girdiği bir uzamda kaybolarak yeterli ilgiyi görememesi; sadece tıklama ile eylemliliğin sınırlı kalması ve belli bir hareketle ilişkilenmemesi; gözetim, nefret, aldatmaca ve propaganda aracı olarak kullanılması; videolarda yer alan kişilerin bilgilendirilmiş rızalarının alınmaması; bireyselleştirme ve kahramanlaştırma gibi konular da sorgulandı.
Amsterdam Üniversitesi’nde Sivil İtaatsizlikte Dönüşüm: Demokratikleşme, Küreselleşme, Dijitalleşme çalışmasını sürdüren Robin Çelikateş, konuşmasında sivil itaatsizlik eylemlerini yönlendirme aracı olan videoların aynı zamanda bilgi üretimi ve yayma yoluyla karşı kamuları, karşı hafızayı ve karşı arşivi oluşturarak kendilerinin itaatsizlik eylemi olduğunun altını çizdi. Video aktivistlerin kendilerinin ve ürettiklerinin güvenliğini sağlayabilecek güvenlik uygulamaları tanıtıldı. Videoların paylaşıldığı sosyal medya ortamlarının kamusal bir alan olmayıp ticari platformlar olduğunun unutulmamasının, sansürlenip silinebileceğinin ve tek araç olarak kullanılmaması gerektiğinin altı çizildi. Aynı zamanda konferansta bazı katılımcılar video aktivizmden profesyonel boyutlarıyla ve farklı kurumlar tarafından desteklenen, bütçeli “proje”lerin bir parçası olarak söz ettiler. En temel insan hakları ihlallerine karşı hak talebinde bulunan ve adalet çağrısı yapan eylemlerin bile bastırıldığı veya görmezden gelindiği, çoğunlukla bin bir güçlük, şiddet ve baskı ortamında video aktivizm yapılan bir ülkenin, Türkiye’nin, “yurttaşı” olarak onları dinlemek ise yürek burkuculuğuna rağmen ufuk açıcıydı.