Akşam gazetesi yazarı Emin Pazarcı, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik, "Muğlaklığı terk etmesi lazım" ifadelerini kullanarak, "Eğer kamuoyunun karşısına çıkıp, 'Nereden çıkardınız bunları? Yok benim böyle bir niyetim. İlk gün olduğu gibi bugün de birlik ve beraberlik içinde yolumuza devam ediyoruz' demezse, bu senaryolar çeşitlendirilerek devam edip gider" dedi. Pazarcı, "Nihayetinde en büyük zararı da yine kendisi görür" diye yazdı.
Emin Pazarcı'nın Akşam'daki yazısı ( 3 Ocak 2018) şöyle:
Kendisi ne düşünüyor bilemem, ancak kulislerde bir “Abdullah Gül formülüdür” dillendirilip duruyor. Abdullah Gül’ün 2019’da Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı Adayı olarak çıkacağı iddia ediliyor.
Bence Abdullah Gül böyle bir adım atmaz. Erdoğan’ın karşısına “Ben de varım” diye çıkmaz.
Buna rağmen senaristler yazmayı sürdürüyorlar. Aynı şeyleri köpürtüp köpürtüp önümüze koyuyorlar. Abdullah Gül de ortaya çıkıp “Yok böyle bir şey, olabilir mi hiç! Bizim liderimiz Erdoğan’dır” demediği için atış devam ediyor.
Söylentilere bakılırsa, önümüzdeki günlerde daha da köpürtülerek önümüze konulacak gibi görünüyor.
***
Şimdi bir senaryo da biz yazalım. Diyelim ki Abdullah Gül de bu formüle “tamam” dedi ve ortaya çıktı. Bakın tekrarlıyorum, ben buna hiç ihtimal vermiyorum. Sadece “öyle olursa” diye bir senaryo yazıyorum…
Ve soruyorum:
-Abdullah Gül’ü öne itmek için çırpınanlar, arkasına hangi başarı hikâyesini koyacaklar?
Dışişleri Bakanlığı döneminde ne yaptı mesela? Ben kendisini, zaman zaman yaptığı ve belli çevrelerce tepki gören açıklamalarını, ertesi gün “Hayır, ben öyle bir söz etmedim” diye yalanlama özelliğiyle hatırlıyorum. Başımıza çok geldi de…
Sonra kısa bir Başbakanlık dönemi var. Açın arşivlere bir bakın. O kısacık süre içinde defalarca “Çok çalışıyorum, çok yoruluyorum” türünden açıklamalar yapıp, şikâyetler ediyordu. Bir yurtdışı gezisinden döndüğünde Ankara Atatürk Havalimanı’nda sorduğum soru üzerine aynı sözlerle bana da dert yanan bir cevap vermişti.
Sonra Cumhurbaşkanlığı dönemi geldi. O makamda kaldığı süre boyunca ise, “denge politikası”izledi.
Böyle bir Abdullah Gül figürü, nasıl olacak da Erdoğan’ın karşısına çıkacak?
Boşuna “olmaz” demiyorum. Neredeyse gün boyu koşturan, 24 saatin tamamını doldurmaya çalışan ve geçmişi siyasi başarılarla dolu Erdoğan’ın karşısında Abdullah Gül’ün şansı olabilir mi?
Haydi piyasaya çıktı diyelim. Kim destekleyecek Abdullah Gül’ü? CHP’liler mi, HDP’liler mi? Çünkü, AK Parti ve MHP seçmeninden alabileceği bir şey yok!
***
Üstelik, son derece önemli bir nokta daha var…
Türkiye, uzun süreden beri milli bir mücadele yürütüyor. İçerideki gayri milli unsurlar ve dışarıdaki malum güçler, Erdoğan’ı hedef almış durumda.
Böyle bir ortamda Erdoğan’ın karşısına çıkacak isim, kimin yanında yer almış ve kimlerle ittifak yapmış olacak?
Ne diyecek ya da ne söyleyecek Abdullah Gül?...
Erdoğan’ı, “15 Temmuz Darbe girişimi karşısında niçin dik durdu ve FETÖ ile mücadele etti”diye mi sorgulayacak?
Türkiye’nin birlik ve beraberliğini sağlamak için gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Operasyonu’nun “büyük bir hata olduğunu” mu söyleyecek?
Son dönemde başarıyla yürütülen Türkiye’nin terörle mücadelesini mi eleştirecek?
Ya da Kudüs meselesinde yürütülen ve başarı ile sonuçlanan dış politikayı mı yerden yere vuracak? Veya son dönemde ortaya konulan milli duruştan rahatsızlık duyduğunu mu belirtecek?
Kemal Kılıçdaroğlu bile bunları söyleyemiyor ve dolambaçlı yollara saparak muhalefet yapmaya çalışıyor. O’nun dile getiremediklerini Abdullah Gül mü dillendirecek?
Olmayacağına ve olamayacağına göre...
Abdullah Gül formülü, sadece içi boş bir senaryodan ibaret!
***
Tam bu noktada Abdullah Gül’e büyük bir görev düşüyor. Muğlaklığı terk etmesi lazım. Eğer kamuoyunun karşısına çıkıp, “Nereden çıkardınız bunları? Yok benim böyle bir niyetim. İlk gün olduğu gibi bugün de birlik ve beraberlik içinde yolumuza devam ediyoruz” demezse, bu senaryolar çeşitlendirilerek devam edip gider…
Nihayetinde en büyük zararı da yine kendisi görür!